Son iki bölümdür gelen yorum sayıları çok düştüğü için yazma konusunda azıcık hevesim kırılmış olabilir, o yüzden de geç bölümler geliyor çünkü yazamıyorum (":
Ve şey arkadaşlar şaşıracaksınız ama kitap YOONMINKOOK. Yani Jungkook kısmına 'Tae gelsin de sus tavşancık' adlı yorumlar yazmanız... Ne bileyim yani, kitap YoonMinKook. Önceden de uyarımı yapmıştım ama hiçbir kitapta ship uyarılarımı dinlemediniz ve moral bozduran yorumlara devam ettiniz. Anlayamıyorum, gerçekten.
İyi okumalar, sizi seviyorum.
model - sarı kurdaleler
...Küçük bir adam gövdesine iliştirdiği çiçeğiyle gözlerini açtığında her yeri siyah beyaz görmüş, düşünmüş durmuş. Hayallerim 50leri yaşıyorum, küçük tüplü bir televizyon içinde, her yer siyah beyaz, öyle ya ben niye kirli gri bir ak beyaz? İzleyicilerden biri sesini yükseltmiş, sen en küçüksün değiştir şu kanalı. Küçük olan oflamış ve dizlerini sürükleyerek ulaşmış televizyona, dinlemiş ablasının isteklerini ve istediği kanalda durunca geri dönmüş. Bu sefer ekranda yine aynı adam varmış, gövdesinde iliştirdiği çiçek değişmiş bu sefer ele iliştirilen bıçak olmuş, adamın bakışları kadar keskin, geçmişi kadar paslı bir bıçak. Televizyondaki adam etrafı şokla incelemiş o ara, o bile ne olduğunu farkında değilken gri çıkmış ağzından. Ben bir griyim, ben ne siyahım ne de beyaz. Ben siyah beyaz diye adlandırıp dışlanmaya tabii tutulmuş griyim, gri yağmurlarım ama içimde biriken gözyaşlarım bir yağmur kadar değerli değil, kirlenen bedenim ile katman katman bir çamur, içimde biriktirdiklerim kadar lav lav alev. Griyim ben, kötü olacak kadar siyah olmadığımdan, beyaz olacak kadar masum olmadığımdan değil. Ben griyim, bulanığım ben. Ben bile kendimi okuyamıyorum ama bulanık olduğumdan değil, benim bile şu hayatta kendimi dışlayıp durduğumdan. İzleyicilerden biri heyecanla televizyonu izlerken adam elindeki bıçağı karşı tarafa doğrultmuş, karşıda siyah bir karaltı varmış o sıra ve adam ise bıçağı ona doğrultmuş ağlama eşliğinde. Sanki kıyamıyor gibi, sanki kıyamadığı kişi karanlık oluşunu haykırmıyor gibi. Eli titremiş adamın, bıçak düşecek gibiydi ama adam yapamıyordu, olmuyordu, içi gidiyordu. Bıçak değmemişti ama niye içi oluk oluk kanıyordu, gözyaşları ihanet etmiş asidik bir sıvıya dönüp sanki hiç canı yanmıyor gibi var etmesine izin vermiyordu gururunun, niye oluyordu tüm bunlar? Gri olan sonunda elindeki bıçağı yön değiştirmekte bulmuştu, birden gövdesinde oluşan çiçeğe yol bulmuştu o paslı bıçak. İlk bıçaktan sert bir ses çıkmış, kurşun olup adamın kalbinin üstündeki çiçeğe gelmişti. Film mutlu sonla mı bitiyordu tartışılırdı ama gri olan yerde ölü bedenini sererken gülüyordu, hiç yokken diyordu deliren ölü beden. Artık gri değil, kırmızıyım. Kan bir kırmızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
marriage | myg'nin çaresizliği
Fanfic-angst. İnsan insanı ya tamamlamalı ya da tam anlamalıydı ama bir zamanlar bu cümleyi kurduğum adamın bir gece ansızın kalkıp saçlarını öpsem, saçlarında hayat buldum desem sabah uyandığımda saçlarını kestiğini görecek gibi hissediyordum.