1.2

452 46 8
                                    


Günler geçmiyor, sanki saat hiç akmıyormuş gibi hissediyorum. Bazı insanlar çok düşündükleri için ya ölürlermiş ya da hastalanırlarmış galiba bende o çok düşünen insanlardan biriyim, sanki zamanın içinde sıkışıp kalmış gibi hissediyorum. Bir düşüncenin içine daldım, çıkamıyorum. İnsanlar içindekileri anlattığı zaman rahatlarlarmış, peki bende o rahatlama neden olmuyor?

Sanki içimdekileri birine anlattığım ya da bahsettiğim zaman gönül memleketime bir yağmur yağıyor, anlattıklarımın pişmanlığını çekiyorum. Eğer içimde tuttuklarımı biraz anlatsam buradan çıkıp gökyüzüne kavuşacağım, biliyorum ama korkularım var. Herkesin arkasında bir dağı vardır, bu bazen aile bazen de senin özgüvenindir, benim arkamda bir dağ bile yok mesela.

Buradan çıktığımda kendimi nasıl toparlarım bilmiyorum. Bu arada hapishaneler benim yaşadığım gibi değildir, bu benim ikinci mahkememden sonra tahliye edildiğim yer, ilk düştüğüm yerde o kadar zorbalığa maruz kalmıştım ki bir gecemi hastane de kelepçelerle geçirmiştim, galiba en büyük şükürlerimden biri de böyle bir yere düşmemdir.

Bardakları yıkadıktan sonra Elif ablanın yanındaki boş sandalyeye geçtim, "Zeliha, senin Savcı bugünde gelecek mi?"diye sordu bana, başımı onaylar biçimde salladım.

"Zeliha, ona yaşadıklarını neden anlatmıyorsun?"diye sordu bana, omuz silktim.

Kapı gürültüyle açıldı ve daha yeni gördüğüm memur ile karşılaştım, "Zeliha nerede?"diyerek içeriye sesleniyor, öne doğru adım atıyorum.

"Buradayım."diyorum başını sallıyor, "Savcı geldi, seni bekliyor."diyor, Elif ablaya baktığımda yüzünde garip bir gülümseme fark ediyorum, "Seninki gelmiş yine."diyor, gözlerimi deviriyorum.

"O Savcı olduğu için geliyor, saçmalama Elif abla."diyorum, sesimin yükselmesine engel olamayarak sadece omuz silkiyor.

Önümde daha gördüğüm memura bileklerimi uzatıyorum, kelepçeyi takarak kaba bir şekilde dirseğimden tutarak Savcı ile görüştüğüm odaya doğru resmen sürüklüyor beni, başımı eğerek yıpranmış ayakkabılarıma bakıyorum.

Doğru ya ziyaretçim olmadığı için aynı kıyafetleri giye giye yıpranmıştı üzerimdekiler, bileğimdeki kelepçeleri çıkartan yeni memura doğru baktım, "Senin ismin ne?"diyerek soruyorum, kaşlarını çatıyor.

"Seni ilgilendirmez, hadi içeriye geç."tersliyor beni, başımı sallayarak içeriye giriyorum, ona doğru bakmadan boş deri sandalyeye geçiyorum.

"Hoş geldiniz Zeliha Hanım."diyor, naif sesiyle. Başımı kaldırıyorum, yüzüne bir aydınlık mı gelmişti bu adamın ne garip bakıyordu bana.

"Merak ediyorum,"diyorum. Kaşları havalarınıyor, "Neyi merak ediyorsunuz, Zeliha Hanım?"diyor ve merakını hissedebiliyorum.

"Yüzünüzdeki bu parlaklığın sebebi nedir Savcı Bey?"diye soruyorum, başını eğiyor garip bir şekilde sonra gülüyor, beyaz yakasını düzeltiyor oysaki düzgündü.

"Sizi gördüm ya ondan herhalde Zeliş Hanım."diyor, şaşkınlığıma ve utancıma engel olamıyorum.

"Nasıl?"diyorum, şaşkınlığıma engel olmaksızın.

Ne diyordu bu adam?

...

07.10.2021

Uzun süre sonra merhaba?!

ZELİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin