Elizabeth ''nereye?'diye sordu. Nico,''kampa, bakın yunan tanrıları falan gerçek. Siz onların kızısınız. Falan filan. Gidince daha iyi anlatırlar. Oldumu şimdi yürüyün gidiyoruz'' dedi sıkılmış bir şekilde. ''Hiçbir yere gelmiyorum''dedim sinirle. ''Hemen benimle geliyorsunuz''dedi Nico bağırarak. ''Sen kimsin de bana bağırıyorsun! Hiçbir yere gel-mi-yo-rum. Elizabeth'i götür beni hiçbir şekilde oraya götüremezsin!''. Bizi tenis maçı izler gibi izliyordu Elizabeth zaten dünden gitmeye meraklıydı. ''Tabikide bizimle geliyorsun! burda kal da canavarlara yem mi ol'' dedi sinirle.
//NİCO //
Bu kız deli. Burda kalıp canavar yemi olmak istiyor!//DEFNE//
Nico kolumu tutu ''gidiyoruz gözlerinizi kapatın'' dedi. Elizabeth hemen gözlerini kapattı. Nico'nun eline tırnaklarımı batırdım ve elinden kurtuldum. Nico öfkeyle bana baktı.''Ne yaptığını sanıyorsun''dedi. Tam o sırada Elizabeth gözlerini açtı ''Defne oraya gitmek zorundayız orası bizim gibiler için güvenli yerlerden biri.''dedi umutla. ''Hayır gelmiyorum''dedim öfkeyle bi anda gelip hayatımı alt üst edemezdi. Derin nefes aldım duvara doğru yürüdüm. Nico ve Elizabeth şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Duvara iyice yaklaştım ve duvarın gölgesine girdim.''Belki ilerde karşılaşırız Eliza''dedim ona ilk kez Eliza demiştim. Gözlerimi kapattım ve kendimi gölgelere bıraktım. Bunu birkaç defa yapmıştım.//NİCO//
Şok oldum. Kız kaçmıştı ama daha önemlisi gölge yolculuğu yapmıştı. Tahminlerime göre sadece Hades çocukları gölge yolculuğu yapabilirdi. Elizabeth'e baktım şok içerisinde ağlıyordu ve birden bayıldı. Sanırım bu olanlar ona fazla gelmişti. Kızı kucağıma aldım ve gölge yolculuğu yaparak kampa gittim. Kamp her zamanki gibiydi. Kızı revire götürdüm. Apollon çocukları her zamanki işlerini yapıyordu. Beni görünce Will yanıma geldi. ''Gerçekler ve yorgunluk mu?''diye sordu artık alışmıştı ''evet'' dedim kısaca. Kızı kucağımdan aldı ve boş yatağa yatırdı. ''Uyanınca bana haber gönder. Khairon'un yanındayım.''dedim ve arkamı döndüm,''Tamam'' diye bağırdı Will arkamdan. Böylece revirden çıktım ve Büyük Ev'e doğru yürümeye başladım. Khairon'u bulduğumda tekerlekli sandalyesinde oturmuş kampçıları izliyordu. ''Khairon seninle konuşmamız lazım'' dedim. ''Çabuk döndüm Nico. Bir sorun mu var.''diye sordu. ''San Francisco'ya gitmek için gölge yolculuğu yapmıştım. Ama kendimi bambaşka bir yerde buldum. Bir tiren istasyonundan harita aldım. Ardından tekrar gölge yolculuğu yaptım. Bu seferde bi havaalanı geldim. Haritayı inceliyordum.'' ona olan her şeyi anlattım.''- ve kız gölge yolculuğu yaparak kayboldu. Diğerinde bayıldı. Şimdi revirde''dedim. ''Nico giden kızın adı neydi''dedi Khairon endişeyle.''Sanırım Defne falandı''dedim. Khairon endişeye kapıldı ''Nico o kızı bulman lazım birkaç gün içinde yola çık ve kızı bul''dedi Khairon. ''Sen Hades kulübesine git Hazal geldi.ben kızla ilgilenirim.''dedi. Başımla onayladım ve kulübeme doğru yürümeye başladım//DEFNE//
Gözlerimi açtığımda Türkiye'deki evimdeydim. Elizabeth'in ailesi kesin merak etmiştir diye Elizabeth'in eski evine gitme kararı aldım ama önce biraz dinlenmeliydim bu uzun gölge yolculuğu beni yormuştu. Rüyamda daha doğrusu kağbusumda otuzlarında,kırmızı gözlü,siyah saçlı,beyaz tenli bir adamdı. Adamın olduğu ortamda kırmızı bulutlarla doluydu,hava canavar ve kötülük kokuyordu. Adam Kelli'yle konuşuyordu ''Ona bunu nasıl söylersin. Ben onu korumak için o kadar uğraşırken sen git her şeyi anlatmaya kalk!''dedi adam öfkeyle. Kelli etrafa bakındı ve gözleri tam benim üzerimde durdu ''o burda efendim bizi izliyor''dedi Kelli beni işaret derek. Adam bana döndü ve gülümsedi ''burası senin evin Adriene'' dedi adam ve rüya bitti. Bi anda kan ter içinde uyandım. Saat daha sabahın 5iydi. Çantamı hazırladım içine birkaç parça eşya falan koymuştum. Üzerime siyah kot,üstünde ingilizce bu belaya bulaşma yazan siyah tişört ve siyah kot ceket aldım ve evden çıktım. İçimde bu eve bir daha gelemeyeceime dair kötü bir his vardı.//NİCO//
Hades kulübesine girdim ama keşke girmez olaydım. İçerde bir adet öpüşen Frank ve Hazel vardı. Utanç içinde gözlerimi kapattım ve banyoya yürüdüm. Gerçekten bu çok utanç vericiydi. Banyodan çıktığımda bana utançla bakan iki çift göz gördüm. ''Frank Zhang eğer bu kızı üzersen seni Tartarusun dibine yollar Nyx'in sarayında bir hüçreye tıkarım bir daha da gün yüzü göremezsin.''dedim Frank korkarak başını olumlu anlamda salladı. Dışarıya çıktım sanırım kız uyanmıştı.Khairon revire doğru gidiyordu. Koşarak ona yetiştim ve beraber revire gittik. Kız uyanmıştı ama hala ağlıyordu. ''Kaçan kız kimdi''diye sordu Khairon meraklı bir şekilde. ''O-o benim tek arkadaşımdı. İlk okulda tanışmıştık. Bana sataşanlardan beni korurdu. Annesi ve babası dediğine göre ölmüş. Beraber buraya tatil için gelmiştik arabayı beklediğimiz sırada arkamızdan hostes geldi. Defneye ceketini giymesini söyledi. Sonra sarışını almaya gelmeden gitmeliyiz falan dedi ondan sonra olan oldu Defne gitti.''dedi kız hüzünle ve tekrar ağlamaya başladı.//DEFNE//
Elizabeth'in babasına her şeyi anlattım. Babası anlayışla karşıladı. Sanırım bu günün geleceğini biliyordu. Kapıdan çıkıyordum''Sen niye gitmedin. Elizabeth'in bu günlerde sana ihtiyacı var. Lütfen benim için kızımı ziyaret edeceğine ve benden selam söyleyeceğine skaxy nehri üstüne yemin et''dedi Bay Borw. Bende zorini olarak yemin ettim. ''O zaman ben Elizabeth'in yanına gidiyorum.''dedim ve evden çıktım. Saat 11'di şimdi gitsem daha iyi olur kimse beni görenez. Artık gölgeye girmeme gerek yoktu gözlerimi kapattım ve Elizabeth'in bana hep gösterdiği thalianın ağacını hayal ettim. Ğözlerimi açtığımda ağacın yanındaydım. Kamp güzeldi yeşil tepeler,çilek tarlaları,sıra sıra dizilmiş kulübeler falan. Aşağıda tiyatro gibi bir yer ardı ve bayağı kalabalıktı. Elizabeth oradadır düşüncesiyle tepeden aşağı yürümeye başladım. Kimse beni görmemişti bu iyiye işaret. Tiyatronun orda pembe bi ışık parlıyordu daha da yaklaştığımda ışığın Elizabeth'in kafasında parlıyordu Elizabeth hariç Herkes onun önünde eyilmişti. Elizabeth etrafına bakınırken beni gördü ona sesizce 'ormana gel' dedim. ''Selam olsun sana güzellik ve aşk tanrıçasının kızı Elizabeth Borw''dedi at kıçlı adam ve ışık söndü. Elizabeth at-adama birşey söyledi ve orman doğru koşmaya başladı. Bende arkasından ormana gölge yolculuğu yaptım. Bir iki saniye sonra Elizabeth geldi ve bana öyle bi yapıştı ki boğuluyorum sandım. ''Defne neden gittin. Beni neden bıraktın? burası harika bir yer sende gelmelisin''dedi hem heyecanlıydı hem üzüntüydü. ''Bir bazı nedenlerim var ve sana söylemem ,iki seni tek bırakmadım yanında o çocuk vardı, üç gelmiyecem belki ilerde gelirim.''dedim son cümlede biraz üzülmüştü. ''Buraya baban için geldim. Yani babanın isteği üzerine. Baban sana selam söyledi ve seni arada bir ziyarete gelirim.''dedim. Bir süre düşündü ''arayı fazla açma her hafta mutlaka gel. Seni özlüyorum''dedi hüzünle. ''Peki ya nerde kalacaksın?''dedi merakla. ''Bir ev kiralarım. Sen merak etme''dedim. Elizabeth tam birşey söyleyecekti çalılıklar hışırdadı Eliza'yı susturdum ve arkama geçmesini işaret ettim. Çalılıklardan bir kız ve bir çocuk çıktı. Kız baya savaşçı gibiydi elinde ki mızrağı bize doğrultu. Çocuk ta elindeki siyah kılıcından tanıdım bu o havaalanınındaki çocuktu. Çocuk beni şüpheyle süzdü. ''Senin burda ne işin var ''dedi öfkeyle. Sanırım kaçtığım için bana kızmıştı. Bana sebepsiz yere kızmasına sinirlendim ve tek bir hareketle çocuğu bayıltım. Kız bana biraz şaşkınlık biraz da neşeyle baktı. ''Seni sevdim.ben Clarise Ares'in kızı. Bana bu bayıltma işini öğret ''dedi kız. ''Ben Defne. Kimin kızıyım bilmiyorum ama sana bayılmayı öğretebilirim.''dedim umursamazca. Hışırtılar daha da artı sanırım buraya geliyorlardı ''Şimdi gitmeliyim. Görüşmek üzere Eliza''dedim el salladım ve gölgelere karıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR'UN KIZI [NİCO Dİ ANGELO]
De TodoSavaş yaklaşıyor. Düşmanlar yeniden doğuyor. Peki hangileri hayatta kalabilecek. Bir seçim yapmak zorunda. O seçim onu ya yaşatacak ya da yok edecek.