BAŞKALARININ KAPISI DİNLENMEZ

784 41 2
                                    

         Vardığımda göreve gidecekler ve Khairon beni bekliyordu. Piper ne çabuk gelmişti. ''Nerde kaldın''dedi Nico. ''Küçük bir işim vardi da''dedim Piper'a bakarak. ''Nasıl gideceksiniz''dedi Khairon. ''2. Argo ile gidebiliriz''dedi Leo. ''Mantıklı ama tartarusa inişi nerden bulucaz''dedi Annabeth. ''Az ileride birkaç dakika sonra bir delik açılacak o delik büyük ihtimalle tartarusa açılıyor''dedi Hazal. ''Tamam o zaman  ne duruyoruz. Hadi herkes gemiye''dedi Jason. Hepimiz 2. Argo'ya doluştuk. ''Leo daha hızlı ol delik açılmak üzere''dedi Hazal. Leo özenle baktığı düğmelerden başını kaldırdı.'' Natalie mptorları sonuna kadar aç''dedi. ''Cidden dostum bilgisayara Natalie ismini mi verdin''dedi Percy. ''Bırakın konuşmayı geldik''dedi Annabeth. Önümüzde kocaman tam 2. Argo'nun sığabilecegi büyüklükte bir çukur vardı. ''Burası Tttarus'a açılıyor''dedik Hazal ile aynı anda. Herkes bana garip garip bakıyordu omuz siklmekle yetindim.''şimdi burdan aşağı mı atlıyacaz''dedi Farnk. ''Yosun kafa seni seviyorum''dedi Annabeth ve Percy'i öptü. ''Midemi bulandırıyorsunuz''dedim. İkisi de kızardı. ''Evet sanırım burdan aşağı ineceğiz''dedi Jason. ''Natalie aşağı iniyoruz''dedi Leo. Yavaş yavaş aşağı inmeye başladık. Aşağı indikçe içime rahatlama ve güç geliyordu.
     
                          //NİCO//
      Gemi tartarusa yaklaştıkça herkes geriliyordu. Biri hariç, Adriene. Tartarusa yaklaştıkça rahatlıyormuş ve sanki daha da güçleniyormuş gibi geliyordu bana. Şu anda aklımda tek bir soru vardı.'Madem tartarusata savaşacağız babam bize yardım edecekmiydi?'. ''Evet yani yardım etmesi lazım''dedi Adriene. Yinemi ya! ''Şu tahmin işinden vazgeçsen diyorum''dedim. ''Bunu nasıl becerdin?''dedi Annabeth. ''Ne bileyim birinin yüzüne bakınca anlıyorum''dedi Adriene. ''O zamn benimkini bilmeye çalış''dedi Percy. Bunu bilemezdi. Percy çok şapşal görünüp akıllıca planlar yapabilirdi. ''Eminmisin bak Percy bazı konularda baya kurnaz olabilir.''dedi Annabeth. ''Bilemeyeceğine Nico üzerinden bahse girerim''dedi Leo. ''Ne!?nasıl''dedi Hazal. Valdez benim üzerimden bahse girecekti. Onu var ya ta- her neyse sakin Nico. Sakin.  ''Eğer bilemezsen Nico sevgilin olur. Bilirsen hiçbir şeyin olmaz''dedi Leo. ''Valdez ne hakla benim üzerimden bahse girersin seni makine beyinli!''dedim ve içimden Adriene'nin bilmesi için dua etmeye başladım. ''Pek idalısın Valdez. Emin ol bilirim. Ama eğer bilemezsem seni de Nico'yu da Nxy'e satarım iyi drahmi edersiniz''dedi Adriene. ''Hadi başlayın. Adriene ve Nico'nun sevgili olduğunu görmek istiyorum''dedi Piper. Ona öldürücü bakışlar attık. Adriene Percy'nin önüne geçti ve yüzüne bakmaya başladı. ''Ciddimisin sen. Çimento yerine de sos kullan''dedi Adriene. ''Ne düşünüyordu''dedi Annabeth. ''Mavi karelerden yapılmış bir ev''dedi Adriene. Annabeth Percy'ye alınmışça baktı.

                    // ADRİENE//
      ''Geldik. İnmeye hazırlanın''dedim. Güverteden aşağı bakarken. Leo makinesine birşeyler söylerken diğerleri de çantalarını alıyordu. Bende onların yanına gittim çantamı aldım ve aşağıya bakmaya başladım. Aşağı indikçe üç cismin olduğunu gördüm. Yaklaştıkça bu cisimlerin babam,Kelli ve Bob olduğunu gördüm. Dayanamadım ve üzerimdeki ceketi çıkardım. Onlar yavaş yavaş inedursun. Hemen aşağı atladım. Bana delirmişim gibi bakıyorlardı. Ardından kanatlarımı açtım ve iniş şiddetini sıfıra düşürdüm. Direk babamın kucağına indim. Beni belimden tuttu ve etrafında bi tur döndürdü. Sonra da sarıldık. Diğerleri fazla uzaktaydı o yüzden biraz daha sarıldık. Ardan 5 dakika geçti daha da yakınlaşmıştılar. Babamdan ayrıldım ve Kelli'ye sarıldım. Ardından da Bob'a sarıldım. Gemiden indiklerinde ben babamın yanında duruyordum. Mutluluk duygusunu saklamaya çalışırken bir yandan da gelmemeye çalışıyordum. Hepsi gemiden indiğinde Babamın önünde eğildiler.  ''Tan-''Sanırım Annabeth açıklama falan yapacaktı. ''Buna gerek yok Athena kızı. Her şeyi biliyorum. Kelli misafirlerimize odalarını göster''dedi Babam. Kelli Percy'ye döndü. ''Görüşmeyeli uzun zaman oldu Perseus Jackson''dedi soğuk bir gülümsemeyle. ''Ya ya çok uzun zaman oldu'' dedi Percy. Eli her an kılıcına gidebilirdi. Diğerleri şaşkın şaşkın etrafı izlerken Annabeth koştu ve Bob'a sarıldı. ''Sizi gördüğüme sevindim''dedi Bob. Ardından Percy'ye doğru ilerledi. Onu da kulağına aldı ve bu sefer Nico'ya doğru ilerledi. ''Bizde seni''dedi Nico. Sarılmak istemediği belliydi. ''Bu arada kılıçlarınıza hakim olun. Birinin öldürülmesini ve altın toza fönüşmesini istemeyiz''dedim Percy'ye bakarken. ''Ama o-''demeye kalmadı Percy'nin sözünü kestim. ''Artık melez yemiyor. Hayvanlarla besleniyor.''dedim. Frank'in bakışlarını görünce devam ettim''melez hayvan da yemiyor''. Farnk bi oh çekti. Herkesi odasına yerleştirdikten sonra kendi odama gittim. Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu ve odaya sanki hiç girilmemiş gibiydi. Canım sıkılmıştı. Gözüm eski kaykaya takıldı. Bunu uzun zamandır kullanmamıştım. Yere koydum ve sürmeye çalıştım. Oda küçük geldi. Koridora çıktım. Koridor siyah zemini mermer olduğu için kayması daha kolaydı. Uzun koridorda son sürat kaymaya başladım. Önüme rampa gibi birşey çıktı durmak yerine daha da hızlandım. Rampanın üzerinden geçtim. Daha doğrusu uçtum. Rampa beni uçurmuştu. Havada ayakta furamayacagım için eğildim ve kaykayın kenarına tutundum. Yere çakılmamak için kanatlarımı açtım. Sürmeye devam ederken önüme Nico çıktı. Kaçamazdı. ''Zıpla''diye bağırdım. Umarım beni dinler diye içimden dua ediyordum. Zıpladı. Kaykay onun altından geçerken bende Nico'nun üzerinden uçtum. Evet kanatlarımı açtım ve uçtum. Tekrar kaykayın üzerine indiğimde Nico'nun arkamdan sırıttığını gördüm. Tam toplantı salonunun önünden geçerken babamın orda olduğunu gördüm. Durdum. Kaykaydan indim ve babamın yanına gittim. ''Baba müttefik işini naptın''dedim. Babamla tek kaldığımızda onunla rahatça konuşabileceğimi söylemişti. O yüzden rahatım. ''Kelli ve Bob birkaç canavarı ve gigantı ikna etti. Hades ve Persophoni de bizim tarafta. Ha bide bizim ordu var''dedi babam. ''Arkadaşlarına söyle yemekten sonra toplantı var''diye ekledi. ''Sanki beni hiç tanımıyormuş gibi konuşuyorsun. Onlar benim arkadaşım değil''dedim ve toplantı salonundan çıktım. Tam çıktığım sırada Nico ile çarpıştım. ''Başkalarının kapısı dinlenmez''dedim direk. ''Ha- Hayır. Dinlemiyordum''dedi. ''Yalan söyleme. Diğerlerine söyle 10 dakika sonra herkes yemek salonuna. Ardından da Tartarus herkesi toplantı salonuna bekliyor''dedim. Kaykayı aldım ve odama doğru yürümeye başladım. Kaykayı eski yerine bırakıp yatağa yattım daha 10 dakika vardı. Çok geçmeden uyuya kaldım. Rüyamda Nxy ve ordusu plan yapıyordu. ''Şimdi uyan ve oraya git''dedi bir kadın sesi. Ardından uyandım. Acaba kadın doğru mu söylüyordu. Hemen odadan çıktım. Saryın çıkış kapılarına doğru ilerledim. Dışarıya çıktığımda Kelli ile karşılaştım. ''Nereye gidiyorsun''dedi. Ona rüyamı anlattım. ''Bende geliyorum.''dedi. Onayladım. Beraber Nxy'in sarayına uçmaya başladık. ''Yanlız içeriye bu şekilde bizi alacaklarını sanmıyorum.''dedi. ''Aynen. İçeriden iki kişiyi halledip onların yerine geçelim''dedim. ''Tamam. Ama erkek olsa olur mu susadım da''dedi. Güldüm. ''Oluuuur''dedim. Saraya vardığımızda kapıda iki nöbetçi vardı. İkisi de erkekti. Kelli yarım bir gülümsemeyle yanlarına gitti. Onları kapıdan uzaklaştırdı ardından ikisini de bayıltı. Kelli'nin yanına gittim. İki muhafızın kanını içmekle meşguldü. Sisle kendimi bir muhafıza benzettim. Kelli kan bitince kendini diğerine benzetti. Kapıya dikildik plan yapmamamız gerekiyordu. ''5 dakikamız var onlar bizim yokluğumuzu anlamadan dönmemiz gerekiyor. Plan şu: ikimiz içeri girecek kapıdan planlarını dinleyecek ardından gölge yolculuğuyla saraya dönücez''dedim. ''Tamam. Ama gölge yolculuğu yapacağımız zaman birbirimize haber vermemiz gerekmez mi?''dedi Kelli. ''Haklısın.... ben ANANAS dediğimde gölge yolculuğu yaparız''dedim. Başıyla onayladı. İçeri girdik. Birkaç canavar yanımızdan geçti. Ardından bir tanesi bizi durdurdu ''siz nöbette değilmiydiniz?''dedi canavar. Donakaldım. ''Biz nöbeti fırtına ruhlarına devrettik.''dedi Kelli hemen. Ardından canavar şüpheyle bize baktı. ''Buralarda melez kokusu alıyorum eğer görürseniz ne yapacağınızı biliyorsunuz''dedi canavar. Başımızı evet anlamında salladık. Ve yolumuza devam ettik. Hiçkimsenin olmadığı bir koridordan, kapının arasından sızan karanlık ışık ve sesler dikkatimizi çekti.  O tarafa ilerledik ve kapıyı dinledik. ''Bir orduları var.''dedi bir harpya. ''Ama bizimde tuzaklarımız var. Sarayın kapısından itibaren bir kilometre devam ediyor. Bu arda tuzaklara işaret koyduk sakın yeşil renkli alanlara basmayın yoksa tuzağa düşersiniz''dedi Nxy. Lanet kempe havayı koklayıp eski dilde ''onlar yakında''dedi. Bu dili nasıl anladığımı bilmiyordum ama alıyordum. Canavarlar kapıya doğru gelmeye başladı. Kelli hemen önüme geçti. ''Çekilsene önümden. Savaşanilirim.''dedim fısıldayarak. Nxy kapıyı hızla açtı ve bize döndü. Canavarlar etrafımızı sarmaya başladı''Başkalarının kapısı dinlenmez bunu size öğretmediler mi Çukur'un kızı ve küçük empousa. Bize katılmak için geç değil. İste-''Kelli Nxy'in sözünü kesti. ''Ben diğerlerine benzemem. Size de asla katılamayacağım''dedi Kelli. ''Bir tanrıçanın özellikle benim lafımı kesmeye nasıl cüret edersin''dedi Nxy sinirle. Canavarlar yavaş yavaş üzerimize geliyordu. Bi canavar beni tuttu. ''Ananı satayım. Bırak lan beni''dedim sinirle. Kelli endişeyle bana baktı onu da biri tutuyordu.
-birazdan Nxy'e çok pis girecek-
''Aaaaa küçük melez sinirlenmiş mi''dedi Nxy üzülmüş gibi yaparken. Öfkeden deliye dönmüştüm. Altımdaki zemin çok hızlı bir şekilde kararıyordu. Kelli bana yaklaştı. Biraz zor olmuştu ama genede yaklaştı. ''ANANAS''diye bağırdım. Zorunlu olarak bizi tutan canavarlar da gelecekti. Gölgelere karışmadan Nxy'e baktım ve ''Sen bekle en yakın zaman da senin belanı sikecem''dedim ve gölgelere karıştım. Nxy'in öfkesini hissedebiliyordum. Çığlıklar geldikçe bizi tutan canavarlar da çığlık atıyordu. Sonunda babamın sarayına varmıştık. Arkamızdaki canavarlar korkudan bayılmıştı. Belimden kılıcı çıkardım ve iki baygın canavarı toza çevirdim. Üstüm başım altın toz olmuştu. ''Nxy'e ne söyledin öyle''dedi kelli üstündeki tozları silkelerken. '' Türkiye'de öğrendiğim bir küfür. Sen anlamamış olabilirsin ama o gayet iyi anladı''dedim yemek salonuna yürürken. Yemek salonunun kapılarını açtığımızda herkesin endişeli olduğunu gördük. Kapı açılınca babam bize baktı. ''Tanrılar aşkına neredeydiniz sizi çok merak ettik''dedi. Herkesin endişesi azalmaya başlamıştı. Yerime oturdum ve ''ne kadar geç kaldık''dedim. ''20 dakika''dedi Annabeth. Bize bakıyordu daha doğrusu üzerimizde kalan altın tozkara. Babam kaşlarını çattı ''neredeydiniz''dedi. Bu tonu biliyordum. Eğer yalan söylersem anlardı. ''Bunu toplantıda konuşsak''dedim ve yemeğimi yemeye başladım. Neredeyse herkes yemek yiyiyordu. Babam Kelli'ye döndü çünkü o tabağını türtüklüyordu. Babam herşeyi anlamış gibiydi. ''Beraber gittiniz değil mi?''dedi. ''Evet ama hi-''kendimi savunmaya çalışıyordum babam sözümü kesene kadar. ''Ya sana birşey olsaydı senide kaybedemezdim. Bu hatayı bir kez yaptım ikinciye yapmam. Bundan sonra yanında iki kişi olmadan dışarıya adım bile atmıyorsun''dedi babam. Herkes yemeğini bitirdiğinde toplantı salonuna geçtik. Babamın ne demek istediğini anlamamıştım. Annemden mi bahsediyordu. Zannetmem annem hep babamın yanındaydı. O zaman başka biri daha vardı ama kim?

ÇUKUR'UN KIZI [NİCO Dİ ANGELO]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin