In A Dream

510 56 13
                                    

Jaemin dün Jeno'yu çizmek için kağıtlarını bitirdiğinden dolayı, ki buna pişmandı, üzerine tüm siyah kıyafetlerini geçirip yenilerini almak için dışarı çıkmıştı.

İnsanlardan nefret ediyordu. Oymak istediği o gözlerin üzerinde dolaşmasından, takip ediliyormuş hissinden nefret ediyordu. Keşke insanlık tükense, dedi o an içinden.

Biriyle göz göze geldiğinde paniklemiş bir şekilde gözlerini kaçırıp başını yere eğdi. Ayaklarının kendisini ilerletişini izlerken etrafta kimse yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu.

Sonra birden içine bir his doğdu. Ve aklına Jeno geldi. Sinirli bir şekilde arkasını döndü. Onunla aynı yönde yürüyen diğer genci görünce sinir kat sayısı artmıştı. Bağırmaya başladı.

Jeno etraftaydı ve onu takip ediyordu! Ruh hastası herif onu rahat bırakmıyordu ve Jaemin kafayı yemek üzereydi.

"Jeno! Sensin değil mi piç! Sana beni takip etmemeni söyledim! Ama yine geliyorsun! Uzak dur benden!"

Adımlarını hızlandırarak her zaman malzemelerini almaya geldiği yere girdi. Kendisine verilen selamı umursamadan ihtiyaçlarını, her şeyin yerini ezbere bildiği için çabucak almıştı, koltuk altlarına sıkıştırıp kasadaki kişinin yüzüne bakmadan parayı verdi. Hızlıca girdiği yerden aynı şekilde hızlıca çıktı.

Sinirlerini kontrol edemiyor bu da onun daha hızlı bir şekilde yürümesini sağlıyordu. Herkes onu izliyordu! Herkes ona bakıyordu! Jaemin ise çığlık çığlığa bağırmamak için dudaklarını dişliyordu.

Evine koşarak geri döndü. Ve kendisini odasına kapatıp kapıyı kilitledi. Perdelerini sonuna kadar çekerken karanlık olan odayı masasındaki lambayla aydınlattı.

"İnsanlardan... Nefret ediyorum..." dedi kendine. Sesi kısık ama güçlü çıkıyordu.

Özellikle Jeno'dan nefret ediyordu. Çünkü Jaemin, Jeno'yu zihninin bir parçası sanıyordu. Zihninin onu güzelliklerle dolandırmaya çalıştığını düşünüyor ve hayal gücüne küfürler savuruyordu. Ama bilmiyordu ki Lee Jeno gerçekti...

Jeno ise bütün gün odasından çıkmayı reddetmiş ve zihninin içinde yer edinen çocuk hakkında yazmıştı. Sayfalar dolusu... Aklında ne varsa. Bir an önce gece olmasını ve Jaemin'le konuşmayı istiyordu.

Tabii düşüncelerini bulandıran bir soru dönüp duruyordu kafasında. "Onu tekrar görebilecek miyim?"

Basit bir kabus gibi görünen olaya neden bu kadar takmışlardı?

"Bu basit bir kabus değildi. Kalemimin üzerine yemin ediyorum, bu başka bir şeydi. Bilinç altımızın herhangi oyunlarından olması için fazla üstündü."

Yazdığı satırlarının altına sevdiği kitaplarından bir tanesinin sözünü eklemişti.

"Yazgıya inanmam, ama olaylar bu düşüncemin yanlışlığını kanıtlamak istercesine ardı ardına sıralanmaya başladığında, bunları kurgulayan biri mi var, diye endişelenmeden de kendimi alamam."

Sanırım Jeno bize net bir şekilde her şeyi açıklamıştı.

Heyecanlıydı. Eğer işler gerçekten tahmin ettiği gibiyse rüyaların bir aracı olduğuna kendini inandıracaktı.

Aracı mı?

Kalemini tekrar eline alıp sayfanın en altına yazmaya başladı.

"İlk defa gördüğüm ve tanımadığım birinden asla hoşlanmam. Bu en başta kendime hakaretim olurdu. Ama beni ona sürükleyen bir şey var. Ve hayır bu kesinlikle rüyadaki o zemin değil. Davranışlarında dikkatimi çeken yanları var. Na Jaemin, kesinlikle normal değildi. Ne olduğunu bilmediğim bir garipliği vardı ve yüzü çok güzeldi. Bu yüzden bana çekici geliyordu. Onu bilmek istiyordum. Onu kendisinden daha iyi tanımak istiyordum. Jaemin, seni tanıyacağım."

Kalemi sıkıntıyla masaya çarparken geceyi nasıl bekleyeceğini düşünüyordu. Beklemekten fazla yem verilmiş balık gibi çatlamaktan korkuyordu. Bu biraz ürkütücü olurdu.

Saatler ikisi için de boş boş akıp geçerken gece saat beş olmuştu. Dün uyudukları saat...

Jaemin'in zaten her zamanki gibi bedeni fazlasıyla yorgundu. Jeno ise heyecanlı olduğundan zar zor kendini uykuya teslim etmişti.

Aynı yerin tekrar gözlerinin önüne serilmesiyle Jaemin sinirle bir çığlık attı.

"Sikik herif sana beni takip etmeyi bırak demiştim!"

Jeno aralarında üç adımlık boşluk kalacak şekilde karşısında durmuş gülümseyerek onu izliyordu. "Bütün gün seni görmeyi bekledim." diye konuşmaya başladı. "Jaemin bu bir rüya değil. Biz gerçeğiz."

"Siktir oradan! Delisin sen!" Kaşları çatık bir şekilde uzaklaşmaya çalıştı. Ama gidemiyordu! "Gidemezsin Jaemin..."

"Kes sesini piç!" Jeno konuşmaktan vazgeçti. Kendisine inanmayacaktı farkındaydı. Ama uyandığında bunları düşüneceğinden emindi.

Jaemin ellerini saçlarına daldırıp nefsine hakim olmaya çalışıyordu. Ama saçlarını yolduğunun farkında değildi. Jeno canının acıyacağını bildiğinden ellerini tutup onu durdurdu. Şimdi çığlık çığlığa olacağını bilmesine rağmen ona dokunmuştu.

"DOKUNMA BANA, ÇEKİL!"

Tahmin ettiği olurken sessizliğini koruyarak usulca çekildi. Jaemin'i hâlâ çözemiyordu. Çok dengesiz tavırlar sergiliyordu. Bazen kendisinden korkuyordu. Bazen kendisinden utanıp, çekiniyor bazense deli gibi nefret kusuyordu.

"Bugün ben konuşmayacağım Jaemin. Sen konuşacaksın." diyerek oturup onu da uzağına oturtmuştu. "Konuşmayacağım."

"Bana kendini anlatır mısın?"

"Duyma engelli misin? SENİNLE! ASLA! KONUŞMAM!" diye çemkirirken bile konuşmaya devam ediyordu. Jeno hâlâ anlayabilmiş sayılmazdı.

"O zaman böylece oturup birbirimizi seyrederiz."

"Senin suratına bakacağıma şu otlara bakarım daha iyi."

"Teşekkür ederim, Nana."

"BANA ÖYLE SESLENME!"

Bütün geceleri sadece böyle amaçsız tartışmalarla geçmişti. Jeno'nunsa yüzünden garip tebessümü eksik olmuyordu. Jaemin de buna daha fazla sinirleniyordu.

Uyanmışlardı. Jaemin sonunda, diye oh çekerken Jeno tebessüm etmeye devam ediyordu.

"Artık seni anlıyorum Nana~" kıkırdadı. Nana lakabı ona çok yakışmıştı. Kendisi gibi sevimliydi. Fakat bir süre duvarı izledikten sonra kendi kendine fısıldamıştı Jeno.

"Kendimi yavşak gibi hissediyorum..."

Tekrar kıkırdamaya başladı. Jaemin'in evet diye bağırdığını duyabiliyordu neredeyse. Mutlu olduğu tek şey Nana'yı anlayabilmesiydi.

"İşle sevgiyi asla birbirine karıştırmam."

Dreams In Your Mind |NoMin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin