B&R

347 43 20
                                    

Bölüm başlığı spoi içerir hadi bu da böyle bir piçlik olsun nAH ANLARSINIz :d

___

O gün gördüğü rüyadan sonra Renjun'un yanına gitmişti. Bu sefer sadece konuşmaya ihtiyacı olduğundandı. Kimseye tamı tamıyla hiçbir şeyi açıklayamadığı için hepsi içinde birikmişti. Geçmeyen baş ağrısıyla, üstüne Jaemin'in yüklediği sorumluluğunu düşünmek durumunu sanki çıkmaz sokağa sıkıştırılmış bir kurban gibi hissetmesine sebep oluyordu.

"Bunu fazla ciddiye almamalısın Jeno... Sonuçta onun sadece bir rüya olduğunu biliyorsun." İçindeki sıkıntıyı atmak istercesine derin bir iç çektiğinde, Renjun başını hafifçe sola eğip ufak bir tebessümle gözlerine bakmıştı. Mantıksız olduğunu düşündüğü tavırları yüzünden Renjun ona acıyarak bakıyormuş hissine kapılıyordu. Önünde inatla kendisine bakan açık kahve renkli saçlı çocuğun, bu davranışlarına olumlu bakmadığını anlayabiliyordu. Gözlerini kaçırma gereği duyduğunda Renjun kalkıp yanına oturdu. "Bana her şeyi açıkça anlatmazsan sana destek olamam." derken elini elinin üzerine koymuştu.

Renjun'un elinin üzerindeki doğum lekesine bakarken yine bir iç çekti. Havayı her derince soluduğunda kalbinin ritmi bozuluyordu.

"Ben... Anlatamıyorum." Sesi çatladığında Renjun elini elinin arasına alıp baş parmağıyla parmaklarını okşamaya başlamıştı. Gözleri birleşmiş ellerine bakarken Renjun nazik ses tonuyla konuşmayı ele almıştı. "Seni konuşmaya zorlamıyorum. Sadece kafandakileri sesli bir şekilde söyle." Yani özetle düşünmeden konuş diyordu. Bir süre durakladıktan sonra acıyan gözlerini kırpıştırdı. Sanki çok büyük bir hata yapmış da söylemediği için kalbi vicdan azabıyla sızlıyordu. Ve söylemek üzereydi...

"Onu ilk gördüğümde üzerine gittiğimden benden nefret ediyor. Hepsi benim bilmediğim birinin özgüvensizliğine ego yapmam yüzünden oldu. Gerçek olmayan bir kitap karakterine aşık olmuş gibi sürekli bir hayal ürününü hayal ediyorum. Zihnimdeki kesitleri yazdığım defterim onun için bir günlük haline geldiğinden beri yorgunum ve pişmanlık duyuyorum." Devam edecekken sözünü kesmişti. "Pişmanlık duyduğun onu bu kadar önemsemen mi?"

"Bilmiyorum. Ama onu tanımayı hiç istemedim. Merak etmiştim fakat zaman ilerledikçe ve sorumluluk bana daha fazla yüklenmeye başlayınca tüm ilgim kaçtı."

"Deftere bakmamda bir sakınca var mı?" Hâlâ aynı nazik tonla konuşuyordu. Bu çaresizliğinin ne hale geldiğini gösteriyordu. Gözleri dolacak gibi olduğunda deli gibi kırpıştırmaya başladı ve gözlerini tavana sabitledi. "Yok tabii... Yanımda değil ama."

Renjun elini bırakmadan ayağa kalkıp onu da çekiştirdiğinde refleks olarak gözlerini ayaktaki bedene çevirmişti. "Senin evine gidelim. Orada daha rahat olursun, değil mi?"

"Stajın ne olacak?" derken ayağa çoktan kalkmıştı. "Bir saat erken çıkmama izin vereceklerdir." Jeno cevabından tatmin olamayarak susarken Renjun onu çıkışın orada yalnız bırakıp yanında çalıştığı kadının yanına gitmişti. Her gün nasıl bu kadar sağa sola koşturup yorulmuyor, diye düşünüyordu Jeno beklerken.

Geldiğinden beri, neredeyse tüm gündür yanındaydı, iki dakikada bir getir-götür işleri yüzünden konuşmaları bölünüyordu. Özür dileyerek hemen döneceğini söyleyip sağ tarafa doğru koşturarak gidiyordu. Sonra birkaç dosya ve düzenlenmeye ihtiyaç duyan kağıtla önünden geçip sol tarafa yöneliyordu. Dosyaları yerlerine alfabetik sırayla dizip ayak üstü kağıtları düzenliyor ardından hemen merdivenlere koşturup iki kat aşağıya kağıtların fotokopilerini basmak için iniyordu. Bunu bilmesinin sebebi yanına gelirken etrafı fazla incelemiş olmasıydı. Sonra merdivenlerden Renjun tekrar görünüyordu. Elindeki darmadağın kağıtlar sıralanmış, düzeltilmiş, kopyalanmış ve zımbalanmıştı. Ardından da bitkin bir gülümsemeyle yanına geri dönmüştü.

Dreams In Your Mind |NoMin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin