Jeno yine kum havuzunun köşesine oturmuş kumdan kale yapmaya çalışıyordu. Ama bu sefer yanında her zaman olan Jaemin hyungu değil; esmer, siyah saçlara sahip olan kendisinden küçük bir çocuk vardı.
Jeno'nun her seferinde devrilen kalesine ince sesiyle gülüyor ve Jeno'nun ona surat asarak tekrar denemesiyle gülmeyi kesip dikkatle yine devrilmesini bekliyordu.
Dışarıya yansıttıkları şirin görüntüleri yüzünden etraftaki çoğu aile onları gülümseyerek izliyordu.
Arkadan biri esmer çocuğu kumların arasına itince Jeno küçük arkadaşını korumak için kaşlarını çatmaya çalışarak ayağa kalkmıştı.
Jaemin karşısında ona sinirli bir şekilde bakıyordu. Jeno kendisiyle iki yıl önce görüşmeyi bırakmıştı ve Jaemin o zamandan sonra çok yalnız kalmış, arkadaş edinememişti.
"Arkadaşımı itme!" dedi Jeno, Jaemin'i ittirerek. "Ben de senin arkadaşınım."
Donghyuck gözlerine kaçan kumlar yüzünden ağlamaya başlayınca Jaemin'i boşverip küçüğünün yanına yaklaştı ve onu kaldırıp kenara oturttu.
"Hayır, sen benim artık arkadaşım değilsin." dedikten sonra bir abi gibi Donghyuck'un üzerindeki kumları silkeledi. Sonra da minik yüzünü tutup kumlar gitsin diye gözlerine üflemeye başladı.
Jaemin o an daha da sinirlenip Jeno'yu da kum havuzuna itmiş ardından da Donghyuck'un üzerine çıkıp saçlarını çekiştirmeye başlamıştı.
Altı yaşındaki ufak çocuk tekrar ağlamaya başlayınca Jeno kalkıp Jaemin'i tişörtünden geri çekiştirdi. "Bırak arkadaşımı!"
Jaemin bırakıp kendisini çekiştiren eski arkadaşına döndü. "Neden artık benimle arkadaş değilsin?" bir bahane bulamayan çocuk sorusunu geçiştirip sadece omuz silkmişti.
"Bu bir cevap değil ki!" diye ayağını yere vurup diretmeye devam etti Jaemin. "Çünkü seni sevmiyorum." Jeno huysuzca dudaklarını büzüp kendisinden çok az daha uzun olan büyüğünün gözlerine baktı. Gözleri hafiften dolmuştu.
Jaemin bir şey diyemeyerek başını yere eğmişti. Jeno da hyungunun kalbini kırdığını fark etmeyip Donghyuck'un yanına geri gitmişti. Sevimli esmer çocuk hâlâ olduğu yerde duruyor ve arada ufak ufak burnunu çekiyordu.
İkisine bir süre baktıktan sonra Jeno'nun kendisiyle ilgilenmeyeceğini anlayıp ayaklarını yere sürterek evine ilerlemeye başladı.
Eve gidene kadar ağlamamak için hep dudaklarını birbirine bastırıp iç çekmişti.
Evine vardığında ise içeri girer girmez burnunun ucu tekrar sızlamaya başlamıştı. Annesi görmesin diye odasına kadar koşmuş ve yatağına girip Jeno'ya benzediği için küçükken aldığı oyuncak kedisine sarılmıştı. Oyuncağı annesi ve Jeno'yla dışarı çıktığında küçük olan sinir olsun diye almıştı. Ama Jeno kendisine küsünce affetmesi için kedinin ismini seçmesine izin vermişti. Jeno da kedinin adını Leena koymuş ve abisini hemen affetmişti.
Jaemin kediyi kucağına daha çok çekip yüzünü yumuşak tüylerinin arasına gömdü.
Hastanedeyken Jeno hiç yanına gelmemiş hatta annesi Jeno'nun annesini aradığında ve konuşmak istediğinde telefona bile bakmamıştı.
Sırtında oluşan rahatsızlık yüzünden uzun süre hastanede kalmış sonraysa her hafta başı kontrole gidip durmuştu. Ama Jeno onunla bu zaman zarfı içerisinde tek kelime konuşmamıştı. Bu yüzden okulunda çok yalnız kalmıştı. Bebekliğinden beri çok çekingen bir çocuk olarak yetiştiği için insanlarla konuşmaktan korkuyor ve kimseye cevap veremiyordu. O nedenle olsa gerek ki yaşıtları hiç onunla konuşmayı denememiş, tenefüslerde sürekli yalnız oturduğunu gördükleri halde yanlarına çağırmamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dreams In Your Mind |NoMin|
FanfictionNoMin ficlerinin azınlığından ortaya çıkan iç dünyamın bir yansımasıdır, saygılar.