*Geri zekalı yazar bölüme başlık bulamadı*

303 32 79
                                    

Bu bölümü nah yukarıya koyduğum şarkıyla okusanıza. Çok güzel bir şarkı, sözleri tekrar etse de çok hoş bnc. Ve her dinlediğimde ağlarım saygılar


___Bakınız 2 hafta sonra___

Zifiri karanlığın bile yanında halt yemiş olduğu koyuluğa sahip bir boşluğun içerisindeydi. Gözlerini kısarak görüş açısını bir nebze de olsa netleştirmeye çalıştı ama faydası olacak gibi görünmüyordu.

Hareket etmeyip öylece ne olacağını bekledi. Sessiz ortam ve etrafını görememesi buzullarda yazlık kıyafetlerle kalmış gibi titremesine sebep oluyordu. Parmakları soğuktan uyuşmaya başlamıştı. Ayrıca burnu buz tutmuş gibi hissediyordu.

Her an arkasından biri ona saldıracakmış korkusuyla dönüp bakıyordu. Fakat bakması bir işe yaramaz, göremiyordu bile.

Kesinlikle Jeno'nun burada olduğundan emindi. Şu ilerideki, belki de arkasında bir yerlerdeydi, karanlıkta olduğundan şüphesiz emindi. Belki de seslenmeliydi. Ama yapmadı. Jeno'nun bir sözü vardı, o kendisini bulacaktı. Jaemin ona gitmeyecekti. Bir kez ona gitmişti ve aldığı sonuç belliydi. Yalnız başına büyümesi ve gururunun kırılması dışında Jaemin'e hiçbir şey katmamıştı. Belki biraz da özgüvenini yitirmiş olabilirdi. Ama asla olumlu bir etkisi olmamıştı.

Karşısında sinemadaymış hissi uyandıran kocaman bir ekran belirmişti. Etraf aydınlandığı için istemsiz olarak Jeno'yu görmek adına etrafa bakınmaya başladı. Ama ne yanında ne de arkasında kimse yoktu. Ellerinin tamamen buz tuttuğunu hissettiğinde ekranın karşısına oturmuş ve bacaklarını kendine çekip kollarını sarmıştı. Yavaş yavaş buz kütlesine dönüşüyor gibiydi. Gittikçe vücudu soğuyordu.

Gözlerini birkaç saniyeliğine sıkıca yumdu. Ekrandan yayılan parlak beyaz ışık gözlerini ağrıtıyordu. Neden bilmiyordu ama sakinleşmek için ona kadar saymaya başladı.

"Bir, iki, üç..." ekrandan bir ses yükselmeye başladı. Beyaz ışığın kaybolduğunu gözünün karıncalaşmasını sağlayan renk değişimlerinden anlamıştı. Ne olduğuna bakmak istemiyordu. "Dört, beş..." durup yutkunduktan sonra elinde olmadan sese odaklanmıştı. "Altı."

Sanki tam önünde çok büyük karmaşalar dönüyordu. "Yedi, sekiz..."

"Dokuz ve on." gözlerini hızlıca geri açıp başını kaldırdı. Tam önünde bağdaş kurup oturan Jeno'nun gözlerine baktı. "Sonunda! Seni görmeyi ne kadar özledim biliyor musun sen?" cevap vermeyip sadece gözlerine bakmaya devam etti. Sonra gözleri Jeno'nun arkasında kalan ekrana kaydı. Jeno'nun ona, onu sevmediğini söylediği gün odasında oyuncağına sarılarak ağlayan kendisini görüyordu.

Kendini izlemeye devam etti. Gerçekten çocukça bir tavırdı. Bir oyuncağa sarılmış derdini anlatmaya çalışıyordu. Daha sonra görüntü geçti ve birkaç hafta önce yastıkla konuştuğu görüntü oynamaya başladı. Gözleri beyninin düşündüğünden bağımsız irileşirken ekrana bakan Jeno'yu kendine çevirdi. "İzleme." Jeno, Jaemin'in ellerinin soğuğundan irkilerken yüzüne minik bir tebessüm yerleştirdi.

"Buz gibisin..." dedikten sonra Jaemin'in yanına kayıp kollarını etrafına sarmıştı. Eğer Jaemin gerçekten o an soğuktan titriyor olmasaydı belki Jeno'yu itebilirdi. Ama ısınmaya ihtiyacı vardı. Ve Jeno'nun kolları kesinlikle kendisinden daha sıcaktı.

"Beni itmedin. Bunu bir ilerleme olarak sayabilir miyim?"

"Rüyanda görürsün." Jeno bir süre kendi kendine kıkırdadıktan sonra Jaemin'e daha sıkı sarıldı. "Zaten rüyamda görüyorum, tam şu an."

Dreams In Your Mind |NoMin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin