Çoktan hafta sonu olmuştu ve tüm gün çok fazla müşteri gelmişti. Ölen çiçeklerimin yenileri birkaç gün önce elime ulaşmış ve ancak bu sabah tamamını düzenlemeyi bitirebilmiştim. Tüm gün onlarca buket hazırlamaktan parmaklarımı hissetmiyordum.
Batan güneşe camdan baktım ve gökyüzünün pembeleştiğini fark ettim. Rüzgar her zamanki gibi hafifçe eserken kuşlar hava kararmadan önce son kez ötüyor ve uçuşuyorlardı. Çekirgelerin seslerini şimdiden bahçemde duyabiliyordum.
Arka odaya geçtim ve boynuma annemden kalma çantayı asıp aynada kendime baktım. Krem rengi bir şort, kahverengi sandeletlerim ve yine kahverengi eski tişörtümle her zamanki gibi sıradandım. Saçlarım at kuyruğuydu ve kulaklarımdaki toplam beş delikten sallanan küçük halka küpelerim taktığım tek takıydı.
Bugün dükkanı erken kapatacaktım çünkü uğramam gereken biri vardı.
Arka odanın ışığını kapatıp tezgaha ilerledim ve tezgahın kenarındaki kasadan tüm nakit parayı aldım, yalnız başıma yaşamaya başladığım için ödemem gereken faturalarım vardı. Paraları aldıktan sonra dükkanın ışıklarını kapattım ve dışarıya çıkıp cam kapıların kilidini taktım. Bahçeden de birkaç saniye sonra çıkıp çitin kapısını kilitlendiğimde adımlarımı evime doğru uzanan kaldırım yerine dövmeci dükkanına yönelttim. Dükkanın kapısına doğru uzanan 3 basamağı çıkıp ahşap, camlı kapıyı ittirdim ve içeriye girdim. Son geldiğim seferdeki gibi kasada duran Jungwoo telefonuyla ilgileniyordu.
"Hey," diye seslendiğimde başını kaldırdı ve hafifçe gülümsedi.
"Selam Seo, Yukhei için mi geldin?"
Adımı nereden bildiğini sorgulamadım, iki yıldır karşılarındaki çiçekçide çıraklık yapıyordum ve patron olmuştum. Ayrıca Yukhei'nin ağzının sıkı olduğunu hiç sanmıyordum. "Evet. İçeride mi?"
"Hmhm," dedi ve yine aynı tel perdeyle örtülü kapısız kapı kirişini işaret etti. Bir şey demeden oraya ilerlerken at kuyruğumu sıktım ve tel perdenin arasından geçtim. İçeriye göz atarken görüş açımdaki balkondan dışarıya bakan uzun boylu bedeni fark ettim ve odaya girip çantamı boynumdan çıkardım. Hâlâ beni görmemişti.
"Dövme istiyorum."
Konuştuğumda başını çevirip bana baktı. Gülümsedi ve beni izlerken balkonun korkuluklarına yaslandı. Arkasındaki pembe, mor ve maviye kaçan gökyüzü ile manzara harikaydı. Üzerinde lacivert kotu, siyah NIKE spor ayakkabıları ve uçlarını belinin içine sokuşturduğu düz bir siyah tişört vardı. Siyah küpeleri sallanıyordu, karamel rengi saçları yeni yıkanmış gibi rüzgarda hemen uçuşuyordu. Çok yumuşak duruyorlardı, gözleri de her zamanki gibi mükemmeldi. Bu çocuğun bana çıkma teklifi ettiğine inanamıyordum.
"Dövme istiyorsun, pekâlâ." Yukhei balkondan içeriye girdi ve masanın üzerinden siyah deri eldivenlerini taktı. Aletleri hazırlarken bana bakmadan konuştu. "Nasıl bir dövme istiyorsun? Renkli mi siyah mı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Florist And Tattoo Artist
Fanfic• Yukhei, serseri bir dövmeci. SeoNeul ise onun karşısında çalışan bir çiçekçi. ❝ Hâlâ Green Day tişörtleri giyen serseri bir dövmecinin çiçeklerime attığı lafları zerre kadar umursamıyorum, Wong Yukhei. ❞ © dububaoziㅣwong yukhei [lucas nct] ▪s...