14 : sleep next to me all night

3.3K 368 486
                                    

Saat gece 11'i biraz geçerken elimde bir paket cips, karşımdaki bilgisayardan Skam izliyordum ve tüm bedenimi saran uykuyla ayık kalmak için tüm irademi kullanmam gerekiyordu. Arada burnumu çekiyordum, ayrıca 2 gün önce sonunda regl olmuştum ve olur olmaz hastaneye gidip serum taktırmıştım. 3. gündeydim ve üzerimde sıkıca sarıldığım yorganla acı çekiyordum. Acayip ağrıyordu, sanki içimden bir şey kasıklarımı tırmalıyordu ve daha 15 dakika önce acıdan dolayı hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

Evde yalnızdım, bana bakacak her zamanki gibi bir büyük annem yoktu. Bana sıcak su torbası hazırlayacak, ılık süt getirecek ve karnımı ovalayıp benimle ilgilenecek kimsem yoktu. Yapayalnızdım, önümdeki diziyi durdurup arkama yaslandım ve eve baktım. Sadece mutfaktaki duvar saatinin ve çalışan çamaşır makinesinin sesi duyuluyordu. Onun dışında çıt yoktu.

Yapayalnızdım.

Çalınan kapı ziliyle duvara diktiğim gözlerimi bu sefer dış kapının camını kapatan dantelli perdesine götürdüm. Öylece oturup kapıya bakarken yalnızca derin nefesler alıp veriyordum. Göğsüm sıkışıyordu. Daralmıştım ve ağlamak istiyordum.

Kapı tekrar çaldı. Bu sefer ardı ardına tıklatıldı. Fakat kıpırdayacak halim yoktu. Kapıya boş boş bakarken odamda bıraktığım telefonum da çalmaya başladı. Kapı zili ardı ardına bağırıyordu. İçimdeki sıkıntı büyüyordu. Nefes alamıyordum.

Saçlarımı geriye itip üzerimdeki yorganı attım. Altımdaki gri şortumu çekip örme, bol, kremrengi kazağımı düzeltirken ensemi kaşıyarak kapıya ilerledim. Telefonum ve kapı çalmaya devam ederken kapı tekrar tıklandı. Gözlerimi ovuştururken kapıyı açtım.

"Uyuyor muydun?"

Yukhei karşımda duruyordu. Dışarıda sağanak yağmur yağıyordu. Üzerinde koyu yeşil bir yağmurluk vardı ve yağmurluğun şapkasını kafasına geçirmişti. Altına siyah postalları ile skinny jean'ini giymişti. Sırtında büyük bir çanta vardı ve uykulu görünüyordu. Karamel rengi saçları şapkasının altında olmasına rağmen ıslanmıştı.

"Hayır uyumuyordum," dedim ve kapıyı ona açtım. O da bir şey demeden içeriye geçti. Eğilip botlarını çıkarttı ve beraber alçak basamağı çıkıp salona girdik. "Kusura bakma, hastayım o yüzden dağınık."

"Sorun değil," dedi ve çantasını koltuğun yanına koyup ceketini kenara bıraktı. Ben kendimi kahverengi yorganımın üzerine bırakırken o ıslak saçlarını karıştırdı. Hâlâ ayakta dururken ben ona bakmıyor, gözlerimi duvara dikiyordum.

"Bu gece burada kalsam olur mu? Normalde arkadaşımda kalacaktım ama işi çıktı. Motorum bakımda ve bu saatte otobüs geçer mi bilmiyorum," diye mırıldandığında başımı hafifçe salladım. Ellerim karnımın üzerindeydi ve ona bakamıyordum. Gözlerim duvara kenetlenmiş gibiydi. Berbat hissediyordum.

Yukhei hafifçe boğazını temizledi ve yerden çantasını aldı. Üzerimdeki bakışlarını hissediyordum. "Ben gidip giyiniyim o zaman."

Onu büyük annemin eski odasına girerken gördüm. Odada sadece boş yatağı vardı, diğer tüm mobilyalarını teyzemle beraber satmıştık. Önemli eşyalarını da iki katlı evin boş üst katına bırakmıştım. Evde büyük anneme dair hiçbir eşya yoktu.

Birkaç dakika içerisinde Yukhei geldi ve yanıma, koltuğa oturdu. Ona baktım. Üzerinde pembe bir tişört ve siyah puantiyeli beyaz pijama altı vardı. Acınası halime rağmen gülmeden yapamadım. "Güzel pijama. Tam bir moda ikonusun."

"Dalga geçme, kendi haline bak sen. Bok gibi görünüyorsun," diye gülerek bana döndüğünde başımı salladım ve dizlerimi kendime çekerek oturdum. "Karnım ağrıyor."

Florist And Tattoo ArtistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin