BÖLÜM - 7

207 15 9
                                    

Şoföre parayı uzatıp taksiden indim. Apartmanın içine girip asansöre bindim. Her tarafı aynalarla kaplı olan bu asansörü seviyordum. Asansör dördüncü kata ulaşana kadar aynada kendimi incelemeye başladım. Yanaklarım kızarmaya başlamış, yüzüme başka bir güzellik gelmişti. Şaraptandır diyerek kendimi dizginlemeye çalışırken asıl sebebinin kafedeki o çocuk olduğunu biliyordum. Kaçarak ve somurtarak geçirdiğim bir haftadan sonra ilaç gibi gelmişti.

Ben buydum. Sevildiğimi bilmek, göze hoş gelmek bana iyi geliyordu. Bir çılgınlık yapıp o çocuğa numaramı vermiştim. Çok çabuk bağlanan biri değilim ama onu yeniden yaşamak istediğimin farkındaydım.

Beni her türlü dış tehditten koruyacağını bildiğim kapımı anahtarımla açarak eve girdim. Salondan televizyon sesleri gelmesi Can'ın evde olduğunun göstergesiydi. Çantamı kapının kenarına koyarak kendimi salona attım. Tişörtünü bir kenara atmış, salondaki üçlü koltuğa uzanmış, eight packsini hiç çekinmeden sergiliyordu.

Benim yanımda hiç utanmıyordu, oldukça rahattı. Böyle olmasını seviyordum. Bana güven veriyordu. Haliyle bende onun yanında rahattım. Beni görünce koltuktan kalkarak beni kollarının arasına aldı. Onun meşhur parfüm kokusu yerine zambak kokusunu aldığımda evimde duş aldığını anladım. Muhtemelen her neredeyse buraya koşarak gelip günlük sporunu tamamlamıştı.

"Özledim seni şişko." diyerek daha da sıkı sarıldı. Nefes alamadığıma mı üzülsem yoksa bana şişko dediği için mi kızsam karar veremedim. "Daha fazla sıkmaya devam edersen şişko arkadaşın nefes alamadığı için ölebilir. Hazin son değil mi? " diyerek onu ittim.

Tonunu ayırt edemediğim mavi gözlerine baktığımda onu gerçekten özlediğimi farkettim. Erkek olmasına rağmen yakın arkadaşımdı. Onunla alışveriş yapmak ayrı eğlenceliydi. Sevgili yapmaktan kaçardı hep. Zaten çok fazla kız arkadaşı yoktu. Kızlara karşı her zaman mesafesini korumuştu.

"Ben şimdi kahve yapmaya gidiyorum. Geldiğimde neden bütün hafta boyunca kaçtığını anlatacaksın. İnandırıcı yalanlar bulsan iyi olur küçük hanım." diyerek mutfağa gittiğinde ben de düşüncelerimle baş başa kaldım.

Kendimi iyi hissettiğim için Alaz hakkında konuşmak istemiyordum. Onu düşünmek bile beni üzerken onu anlatmak... Zaten onu anlatamazdım. Can kafasına estiğini yapan biriydi. Ata diye bildiği kişinin Alaz olduğunu öğrenirse Aslı'ya söylerdi. Bununla kalmaz onu bir güzel pataklardı. Zaten Alaz'dan hoşlanmamıştı ve bu kavgadan sağ çıkamayacak kişinin Alaz olacağı kesindi.

Burnuma gelen kahve kokusuyla düşüncelerimden kurtulup Can'ın elinden kahvemi aldım. Buharı yüzüme vururken gözlerimi kapatıp küçük bir yudum aldım. "Seni dinliyorum." dediğinde yorgun bakışlarımla ona baktım. Benden bir açıklama bekliyordu. Fakat ben ne diyeceğimi bilmiyordum..

"Bak, kaçıp gitmemin bir sebebi yoktu. Sadece canım istedi." dediğimde Can'ın yüzüne bakamıyordum. "Kaçıp gitmenin bir sebebi vardı ve bunu benden saklıyorsun." dedi bağırarak. Ona bakıp "Her zaman mutlu olmak zorunda değilim. Ara sıra kafamı dinlemem gerekiyor." dedim. Bu sefer bende bağırmıştım çünkü çok üstüme geliyordu. Bakışlarından öfkelendiğini anladım. "Başını ağrıtıyoruz yani. Anladım ben." diyerek kapıya yöneldi. Hızlı ve büyük adımlarla kapıya ulaşıp ceketini alırken koşarak ona yetiştim. Hadi ama bu kadar kızacak ne vardı ki? Kolunu tutarak "Kız gibi trip mi atıcaksın?" dedim sakin bir sesle.

Bana baktı.

Ona baktım.

Bakışlarını gözlerime sabitlediğinde bende aynısını yaptım. İçinden sayı sayıp sakinleştiğini biliyordum.

LAVİNYA ❄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin