BÖLÜM - 5

257 20 6
                                    

Pencereden içeri sızan güneş ışığının varlığına daha fazla dayanamayıp gözlerimi açtım. Uyandıktan sonraki hiç bir şey hatırlamadığım, adeta boşlukta hissettiğim o ilk 10 saniyeyi seviyordum. Bu anın tadını çıkarırken yavaş yavaş dün olanları hatırlamaya başladım. En yakın arkadaşım eski sevgilimle yatmıştı ki bu yetmezmiş gibi Aslı'ya hiç bir şey söylemeyerek bu ilişkiye onay verirmiş gibi davranmıştım. Dün eve gelene kadar tek bir kelime etmemiş sessizce odama çıkıp kendimi yatağa atmıştım.

Yataktan kalkıp pencereden dışarı baktığımda bahar havası yerini yaza bırakırken kendimi bu mevsimden dışlanmış hissettim. Yazın gelişinin beni mutlu etmesi gerekirken kendimi oldukça yorgun, bitkin ve yıpranmış hissediyordum. Evet fiziki olarak bir yorgunluğum yoktu ama ruhum Alaz'ı görür görmez bir anda çökmüştü.

Karnımın guruldamasıyla kendimi mutfağa attım. Kahvaltı sofrasının hazır olmadığı Aslı'nın evde olmadığını gösteriyordu. Hemen kendime bir tost yapıp mideye indirdim. Bu gün için bir planım yoktu. Haftasonu olmasına rağmen vizeler bittiği için çoğu arkadaşlarım kısa bir süreliğine ailesinin yanına gitmişti. Zaten dışarı çıkıcak halim yoktu. Kendimi yeterince depresif hissediyordum. Bu yüzden film izlemeye karar verdim.

Odama gidip kimseye dokundurtmadığım devasa kitaplığımdan film bölümüne elimi uzattım ve rastgele bir film seçtim. Seçtiğim filmin tam da ruh halimi yansıtması beni gülümsettirirken çabucak filmi bilgisayarda açtım. Daha başlangıcında salya sümük ağlamaya başladım ama kendimi tutamıyordum. Tam olarak olmasa da film hayatımı yansıtıyordu. Ve ben o karakterde kendimi görüyordum. Evet onun gibi hasta değildim, ama babasız kalan bir yanım sürekli canımı yakıyordu. Ve filmdeki gibi savaşan bir anne isterdim. Benim için...

Film bittiğinde kendimi boşlukta hissettim ve daha fazla ağladım. Ağlarken gerçekten çirkin bir yaratığa dönüşüyordum ama kendimi tutamıyordum işte. Hönkürerek bir kaç dakika daha ağladıktan sonra son kez peçeteye gözlerimi sildim ve mutfağa gittim. Neden ağır ergen takıldığımı bende bilmiyordum ama içimden böyle davranmak geliyordu.

Lavabonun altındaki dolaptan derin bir kap çıkarıp içine yumurtaları kırdım. Yemek işinde o kadar beceriksizdim ki içine düşen bir kaç parça kabuğu önemsemedim ve sütü ilave etmeye başladım. Bir yandan karıştırırken bir yandan da ağlamamaya çalışıyordum. Karışıma un ve kabartma tozu ekleyerek tepsiye döktüm ve fırına koydum. Kek yapmak bile daha doğrusu yapmaya çalışmak bile beni yormuştu.

Telefonum çalmaya başladığında arayan kişiye bakar bakmaz meşgule attım. Şu halimle bir de onu çekemeyecektim doğrusu. Telefon elimde bir kez daha sesli bir şekilde çalmaya başladığında anneme benzediğimi bir kez daha anladım. O da benim gibi açmayınca inatla bir daha arıyordu. Ve ben inatla bir daha meşgule attım.

Hüngür hüngür ağlamak ve kek yapmak beni yormuş olacak ki göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı. Daha fazla direnemeyeceğimi anladığımda kendimi yatağa attım. Uyku bedenimi ele geçirirken akşam olduğunu farkettim. Güneşin batışını izlerken kendimi uykuya teslim ettim.

Mutfaktan gelen gülme sesleriyle uyandığımda çoktan yeni bir güne başladığımı farkettim. Nasıl bir depresyona girdiysem hem ruhsal hem de fiziksel olarak beni çok yormuştu. Yataktan kalkar kalkmaz mutfağa yöneldim. Gülme sesleri daha çok artarken burnuma mis gibi kokular gelmeye başladı. Sanırım Aslı, Can'ı çağırıp mutfakta harikalar yaratmasını istemişti. Mutfak kapısına geldiğimde gelen seslere kendimi tutamadan kulak misafiri oldum.

"Ayy dur gıdıklama nefes alamıyorum."

"Bak hala devam ediyorsun, ölücem şimdi!"

"Ya yemeğini yesene sen."

Kapıyı usulca ittiğimde gördüğüm manzara karşısında donakaldım. Sinir katsayım artarken kızarmaya başladığımı hissedebiliyordum. Aslıyla göz göze geldiğimde Alaz'ın kucağından inip yanıma geldi. "Günaydın bebeğim, mışıl mışıl uyuyordun. Seni uyandırmaya kıyamadım. Hadi gel kahvaltı yapalım." dedikten sonra beni kolumdan çekerek masaya oturttu. Her ne kadar rahat olmaya çalışsam da kendimi kasmaktan alıkoyamıyordum.

Tabağıma biraz zeytin, salam ve peynir koyduktan sonra çayımdan bir yudum aldım. İkisinin de yüzüne bakmamak için savaş veriyordum adeta. Bir an önce yanlarından ayrılmak için hızlı hızlı yemeye başladım. Yeni bir güne mutlu başlamak isterdim ama kader bu aralar benimle inatlaşıyordu. Hayır yani neden bir anda karşıma çıktı ki? Onu unutmak kolay değildi ki sanırım hala unutmuş değilim, neden en yakın arkadaşıma yaklaşmıştı? Acaba onu kullanarak intikam mı alıyordu? Peki neyin intikamıydı bu? Bir anda çekip gitmesinin sebebi neydi? Peki bunda benim suçum var mıydı?

Çayımdan büyük bir yudum alırken Aslı bu sessizliği bozarak "Derin sana bir şey söylemeliyiz." dedi. Ona doğru baktığımda süt dökmüş kedi gibiydi. Lütfen aklımdan geçen şey olmasın derken saçmaladığımı farkettim. Zaten aklımdan geçen şey karşımdaydı ve gerçek apaçık ortadaydı. Sesimi normal tutarak "Hadi söyle bakalım." dedim. "Öncelikle dün kek yapmana daha doğrusu yapmaya çalışmana çok sevindim ama böyle sorumsuzca davranarak keki fırında nasıl unutursun? Evde yangın çıkabilirdi ki sen evde yalnızdın. Hiç mi kendini düşünmüyorsun?" diyerek cümleleri art arda sıraladı.

Kek? Ah, lanet olsun! Keki fırına koyup sonrasında hemen uyumuştum. Nasıl unutabildim inanamıyorum. Aslı haklıydı yangın çıkabilirdi. Sorumsuzca davranmıştım. "Özür dilerim. Kek.. Tamamen aklımdan çıkmış." dediğimde Alaz alay edercesine gülümsedi. "Neyseki dün Atayla erken geldik. Hemen yanık kokusunu farketti. Neyse şimdi gelelim asıl habere."

Asıl haber mi? Bunu tahmin etmek zor değil Aslı ama şu anki halimi gördüğün halde bunu diyeceğine inanamıyorum. Neymiş Atayla erken gelmişler. Ata farketmiş kokuyu. Ata mı ? Hah ne diyorum ben? Alaz kadar başına taş düşsün. İç sesim giderek çirkefleşmeye başlarken "Hadi Aslı söyle artık, acelem var." diyerek bu itiraf saçmalığına bir son vermesi için dua ettim. Yaptığı doğru değildi. Kurallarımız vardı ve o bunu yıkmıştı. İlk olarak evde seks yapmak yok diye anlaşmıştık. Bu ilk kuralımızdı ama görünüşe bakılırsa Aslı hanım bu kuralı yıkmaktan memnun görünüyordu.

Alaz'la yatması tamamen yanlıştı ama yinede prensiplerim vardı. Sonuçta Alaz'ı bilmiyordu ve ona 'Ata' olarak ben tanıtmıştım. "Şey.. Biz.. Yani Ata ve ben... Nasıl desem bilmiyorum. Of.." diyerek beni düşüncelerimden kurtarırken Alaz lafa girip "Biz çıkıyoruz. Bunu sana neden itiraf etti bilmiyorum ama içi içini yedi." dedi alaycı bir tavırla. Aslı onun sözünü keserek "Yani gerçek anlamda. Sanırım ilk görüşte aşk. Bunu ilk seninle paylaşmak istedim." dedi ve sıkıca bana sarıldı.

Derin bir nefes verdim. Neyseki kuralı yıkmamışlardı. Yani sanırım.. Of ne diyorum ben? Zaten daha önce yatmışlardı. Bir de evimde yatsalar ne fark ederdi ki. Ama dur. Tabiki fark ederdi. Evimi o iğrenç şeyle kirletmelerine izin vermezdim. "Senin adına çok sevindim ama gerçekten acelem var. Hazırlanmam lazım." diyerek Aslı'nın kollarından kurtuldum. Hızlı adımlarla mutfaktan çıkarken iç sesimle ortak bir düşüncemiz olmuştu.

Bu bir savaşsa, seni seve seve yerle bir etmeye hazırım Alaz. Pardon Ata (!)

Arkamdan Alaz'ın sesini duydum. "Pijamaların çok tatlıymış. Sanırım bir tane de Aslı'ya almalıyız." Gülerek söylediği bu cümleyi ilk başta anlamasam da yanaklarımın kızarmasıyla durumu farkettim. Onun karşısında pijamalı ve berbat bir haldeydim. Ve bunu dalga geçerek söylemişti.

Alaz - 1

Derin - 0

SİKTİR

-----------------

Çok geç yazdığımın farkındayım ama bitmek bilmeyen bir sınav haftam var. Derin'in izlediği filmin adı "Kız Kardeşimin Hikayesi". İzlemeyen varsa şiddetle öneririm. Salya sümük ağlamak için ideal. Bir de hayattan farklı bir bakış açısı sunulmuş filmde. İyi okumalar ve iyi izlemeler :)

LAVİNYA ❄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin