Dairemden birkaç parça daha eşya alabilmek için Luke, ben ve LaFayette şehir merkezindeki apartmanıma doğru gidiyorduk. Arabada ara sıra sohbet oluyor olsa da, daha çok büyük bir sessizlik hakim oluyordu. Bunun nedenini biliyordum. Her ne kadar ikisi de bana karşı sessizliklerini korumayı ve her şeyin yolunda olduğu yalanını söylemeyi tercih ediyor olsalar bile, olayların söyledikleri gibi durulmadığından çok emindim. Ne zaman Luke ve LaFayette arasında bu kadar büyük bir sessizlik olsa, yaklaşmakta olan tehlikeyi sezinlerdim.
"Ne kadar konuşkansınız," diye söylendiğimde LaFayette dikiz aynasından bana bakıp gülümsedi. Luke arka koltukta yanımda oturuyordu. Eli sürekli silahının kabzasında duruyordu ve dürüst olmak gerekirse bu konum yanımdayken güvende değil, tehlikede hissettiriyordu.
"Ne konuşmak istersin kedicik?"
"Bilmem," omuz silktim. "Gündemimde son zamanlarda bizi öldürmeye çalışan bir adam, yan grubumuz olan da bir çete var. Bundan daha iyi konuşacak neyimiz olabilir ki?"
Aslında kimseyi iğnelememiştim. Ama Luke dönüp bana tuhaf tuhaf bakmıştı. O bana öyle bakınca, ben de kaşlarımın tekini kaldırıp gözlerimi dikmiştim. Ne yani, yalan mı söylüyordum? Az önce söylediklerimin hepsi basbayağı da doğruydu.
"Şu adamdan öyle bahsetme. Kimsenin-"
"Kızı rahat bırak," diye çıkıştı LaFayette. "Daha yanında nasıl oturması gerektiğini bile bilmiyorsun."
"Arabanın içindeyken bizi öldürmeye çalıştılar. Sanırım yer ve zaman kavramları bu eylemi uygulamaları için önemsiz bir detay."
"Tamam, vazgeçtim. İkiniz de susun."
Kollarımı göğsümün altında kavuşturup arkama yaslandım. Koltuğuma iyice sinerken nedensizce Luke ile aramda mesafe bıraktım. Çoğu zaman bana karşı mükemmel bir adam olurken kalan ufacık zamanda da sersemin teki gibi davranıyordu. Bunun da benim iyiliğim için böyle olduğunu biliyordum ama Luke genelde ölçüyü kaçırıyor, durması gerektiği yeri bilmiyordu.
Benim için bunca zahmete katlanıyor olmalarına minnettardım. Luke ve LaFayette bu konuda gerçekten sonsuz bir çaba göstermişlerdi. Özellikle Luke'un benimle kalamadığı zamanlarda LaFayette hep etrafımdaydı. Etrafımda olmasa bile bir gözünün mutlaka üzerimde olduğunu veya da bana bir nefes kadar yakında olduğunu bilirdim. Bana her zaman hiç sahip olmadığı kız kardeşini son iki yılda bulduğunu söylerdi. O özenle de yaklaşıyordu zaten. Gerçekten LaFayatte'ten bu konuda hiçbir zaman şikayetçi olmamıştım.
Ama Luke bazen pislik gibi davranabiliyordu. Söylediğini yapmadığım zamanlarda kendine hakim olamayıp bana sesini yükselttiğinde ağzını kanla doldurmak isteyeceğim kadar ona sinir oluyordum.
Yine, o zamanlardan birindeydim.
"Mila gerçekten bazen sekiz yaşında bir kız çocuğuyla sevgiliymişim gibi hissettiriyorsun."
"Sen de seksenlerindeki bir ihtiyarla," diye onu tersledim. "Hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda huysuzlanmaya başlamadan nefret ediyorum."
"Bu çok normal değil mi sence de?"
"Yine başlıyoruz..." dedi LaFayette, sürücü koltuğundan homurdandı.
Luke ve ben ona aynı anda "Kapat çeneni," diye yükseldiğimizde dudaklarını birbirine bastırıp sessizce arabayı kullanmaya devam etti.
Koltuğuma yeniden sinip bakışlarımı yan tarafımdan akıp giden yola çevirdim. Ortalıkta kavga etmeye neden olacak bir sebep yoktu ama ben çoktan tavır almıştım bile. Bu sadece... saçmaydı işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lover and the Loved || hemmings
Fanfiction"Bu gece günceme yazacağım." "Neyi?" "Ateşten eli yanan çocuğun ateşi sevdiğini."