14 (kısım 1)

3.1K 382 99
                                    

"Aşık olduğunu söylemiştim, sözüme bir kere inanın lan!" deyip kafama vurdu Baran. Yumruğumu karnına geçirdim.

"Aşık değilim zaten aptal. Sadece hoşlanıyorum."

"Çok büyük bir gelişme anasını satayım ya. Üç yıldır hiçbir kıza yan gözle bakmadın, şu kız buraya taşındı sapık oldun."

Bir yumruk daha indirdim sinirle. "Sensin sapık, hıyara bak."

"Uğraşma çocukla. Sırf evdeki tek sap olduğun için bunlar değil mi lan?" dedi Mithat sigarasını küllüğe vururken. 

Baran suratını astı. Alnına bir fiske vurup odadan çıktım. "Balkona mi gidiyorsun zibidi?" Cevap vermeyip güldüm. Aptal çocuk. 

Portmantodan kot ceketimi alıp üzerime geçirdim. Cüzdan, telefon ve anahtar üçlüsünü alıp cebime yerleştirdim.

"Akşama dönerim!"

"Mithat bu çocuk ne olacak böyle, ne biçim babasın sen?" diye sesini inceltip cırlayan Baran'a, "Fuck off bitch!"diye bağırdım ve koşarak aşağı kata yöneldim.

İşte. Kapısının önündeydim. Sağ tarafıma bakıp parlak fayanslardan gördüğüm kadarıyla saçımı düzelttim ve nefesimi tutup kapıyı çaldım.

Heyecanlıydım evet, çünkü bugün küçük kızımla bir randevumuz vardı. Düşündükçe suratımda aptal bir tebessüm doğuyordu ve ben bu hallerime uyuz olmaya başlamıştım. Aptal aşık olmak istemiyordum...

Kapı açıldığı sırada yine sırıtıyordum. Onu görünce suratımı düz haline çevirdim elimden geldiğince. 

Kelebekli, mor, uzun kollu elbisesiyle inanılmaz tatlı görünüyordu. Dudaklarına sürdüğü pembe parlatıcıyı fark etmemiş gibi yaptım ama kalbim biraz hızlı atmaya başlamıştı sanki.

Gülümsedim. "Merhaba Zehra."

Gülümsedi. "Merhaba Engin."

Birkaç saniye sessizlik olunca, "Ee, gidelim mi?" diye sordum elimi ona doğru uzatıp. Dişlerini açarak kıkırdadı. "Tabii." 

Çantasını alıp elini elime yerleştirdiğinde yutkundum. Gözlerinin içi gülüyordu ve çok güzeldi.  Birlikte merdivenleri yavaş yavaş inerken yandan ona baktım. Alt dudağını ısırıyordu.

"Gergin misin?"

"Sayılır. Sen?"

"Çok iyiyim." KOCA BİR YALAN.

Heyecandan ellerim soğumuştu anasını satayım!

Apartmandan çıkınca ona döndüm. "Nereye gidelim? Açsan eğer sahil kenarında güzel bir restoran var. Aç değilsen, kahve içebiliriz. Kahve sevmiyorsan-"

"Sen az önce gergin değilim mi demiştin?" diye sordu sırıtarak. 

Elimi enseme atıp güldüm. "Sanırım biraz gerginim."

Boş duran sol elimi birden tutup önden yürümeye başlayınca bir ellerimize birde Zehra'nın dalgalı saçlarına baktım. Bu velet şaşırtmak konusunda epey yetenekliydi. 

"Nereye gidiyoruz?"

"Benim gizli mekanıma."

Uzunca bir süre yürüdük. Normalde hemen yürümekten sıkılırdım ama şimdi hiç sıkılmamıştım. Bunun nedeni yanımda duran matruşka bebek olmalıydı. Gülümsedim. 

En sonunda durduk. Kapısından içeri girince yüzüme lavanta kokusu çarptı. İçerisi çok güzeldi. Ahşap yerler, duvarlar ve tavanlar ortama eski bir hava vermişti ama aynı zamanda içerideki armut koltuklar oldukça modern görünüyordu. Bu ironi hoşuma gitmişti. 

Kırmızı bir armuda oturttu beni. Karşıma geçtiğinde ona baktım. Gülümseyerek bana baktı. 

Her iki armudun arasında ufak sehpalar vardı. İçerisi karanlık sayılırdı, loş ışıklarla aydınlatılıyordu. 

"Ne içersiniz efendim?"

Başımıza saniyeler içinde dikilen garsonu şöyle bir süzdüm. Üzerindeki önlüğün üzeri çizgi film karakterleriyle doluydu. Ortama hiç uymuyordu ama sevimli duruyordu.

"Özel olandan," deyip göz kırptı Zehra. Anlamadığımı göstererek ona baktım. "Bekle ve gör," dediğinde omzumu silktim. 

Garson kız gidince Zehra'ya baktım. "Burayı çok seviyorsun sanırım?"

"Evet, çok severim. Sık sık gelirim buraya."

"Neden? Seni buraya çeken ne?"

Bu soruyu sorunca gözlerime baktı. Bir anlığına sustu. Sessizliği çocuk çığlıkları bozunca kapının olduğu yere baktım. On beş kadar çocuk başlarında öğretmen gibi görünen bir kadınla içeri giriyorlardı. Hepsi bandana ve hastaların taktığı maskelerden takmışlardı. 

"Lösemili çocuklar için açılan bir kafe burası."

Bu cümle tüylerimi diken diken edince bakışlarımı Zehra'ya çevirdim. Gözlüklerinin ardına saklamaya çalışsa bile gözlerinin dolduğunu görmüştüm. 

"Ben de lösemi hastasıydım. Buraya geldiğimde onlara umut vermeye çalışıyorum."

Yutkunamadım. Tüylerim diken diken oldu. 

Çok güzeldi. Kalbi, tıpkı yüzü gibi çok güzeldi.

xxx

pejmürdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin