22🍁 Uyarı

6K 453 139
                                    

Multimedya: Arya Quel

Keyifli okumalar...

💫

Gözlerimin karanlığa hapis olmuş halini var sayarsak, sanırım Eltazar'ın her bir cümlesinde ciddi olduğunu kavramamız gerekiyormuş.

Sağ taraftan bir çatırtı duyulduğunda kendimi savunmaya vermiştim fakat bu o kadar da etkili olmamıştı.

Karnıma yediğim tekmeyle yere yığılırken zaten kapalı olan gözlerimi daha da yumdum.

Tam ayağa kalkmaya çalışıyordum ki bir alaycı ses eşliğinde biri saçlarımı asılıp bırakmıştı.

Sinirle dişlerimi sıkarken söylenmeden edemiyordum. "Lanet olsun Laura! Bunların hepsi senin hatan!"

Şuan bulunduğum durum karanlık bir gecede, ormanda, gözlerim bağlı her an beni yumruklamaya hazır vampirlerle çevrilmiş bir oyundu.

Evet bu durum bir çeşit hem eğitim hem ceza gibi bir şeydi,  yani Eltazar'ın dilinde bir taşla 2 kuş.

Anlaşılan son olay -Lauracığım sağ olsun (!)- onu bir hayli kızdırmış. Ve kendisi bize şu sözler eşliğinde çok da güzel bir ceza bulmuş; "Demek dövüşmeye bu kadar meraklısınız ha? E o zaman seviyenizi biraz yükseltelim değil mi? Normalde size bunu birkaç hafta sonra öğretecektim ama siz çok isteklisiniz madem öyle olsun." Demişti alaycı ifadesiyle.

Amaç aslında basitti; Gözlerimiz dışındaki diğer duyu organlarımızı da kullanarak dövüşmek ve anlaşılan gözler kapanınca diğer organlar daha da hassaslaşıyormuş.

Laura ile birbirimize müdahale etmememiz için Eltazar ikimizi de farklı yönlere yerleştirdi. Şimdi ise her ne kadar odaklansamda pek iyiye gittiğim söylenemezdi.

Duyduğum bir başka çıtırtı sesiyle irkildim. Göz bandajımı açamazdım o yüzden kulağımı sesin geldiği yöne verdim sol taraftan geliyordu hemen az sağa doğru kaydım aniden havanın yüzüme doğru çarptığını hissetiğimde hemen eğildim. Beni kandırmışlardı sol taraftan ses gelmişti ama biri sağ taraftan yumruğunu yüzüme sallamıştı. Ayağımı yumruğun geldiği yöne savurduğumda ayağımın sert bir bedene çarpması ile bir inilti eş zamanda duyuldu.

İçimde mutluluk oluşurken nefesimi saldım. Kaç saattir buradaydım hiç bir fikrim yoktu fakat ilk defa içlerinden birine vurmuş olmam beni mutlu etmişti. Tabii bu sevinç çok da uzun sürmedi.

"Ahh..." bir inlemeyle belimi tutarken bandajımın ardındaki gözlerimi daha da sıkı yumdum.

Hiç bir şey yapamıyordum etrafta boi boş dönmekten başka. Koşmak istesem ağaca postalanıyordum, yumruk savursam isabet etse bile başka biri arkamdan geliyordu...

En sonunda ayağa kalkabildiğimde bir iç çekişle birlikte doğru olduğunu düşündüğüm yere doğru koşmaya başladım. Ellerimi önüme uzatırken koştuğumda bir ağaca toslamamayı umut ediyorum.

Bana atılan sert tekmeyle ufak bir çığlık eşliğinde havaya doğru geri takla atarak ağaca çarptım, sırtımdan akan kanlar yaralandığımın habercisiydi. Kafama fazla takmamaya çalıştım yaralarım yavaş yavaş kapanıyordu zaten.

Kafamı arkamdaki ağaca güç bela yaslarken soluk alış verişlerimi düzene sokmaya çalışıyordum.

Ansızın midemden gelen bir gurultuyla eş zamanda kaşlarım çatıldı. Midemden boğazıma kadar kötü bir his yayılırken o his şimdi yavaş yavaş bedenime sızıyordu.

Aykırı Kraliçe Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin