VII-7

190 27 10
                                    

seokjin.kim: namjoon-ah

lahmajoonie: oha

ilk mesajı attın

vAy AmQ

seokjin.kim: ciddi old namjoon

lahmajoonie: ne oldu hayatımın ulaşılmaz aşkı

seokjin.kim: evime gel

lahmajoonie: ne

seokjin.kim: namjoon-ah

kendimi değersiz hissediyorum

boş hissediyorum

konusunu açmıyorum ama bana aşık olduğunu biliyorum

lütfen namjoon-ah

biraz değer verilmesine ihtiyacım var

kötüyüm

lahmajoonie: geldim

Genç adam kapının çalması ile telefonuna eğdiği başını kaldırıp, şaşkınlık ile çalan kapıya baktı. Açıkçası Namjoon'un bu kadar çabuk gelmesi şaşırmasına neden olmuştu ama şuanlık bunu önemsememeyi seçti.

Hızlı ama ayağındaki puflar yüzünden paytak olan adımları, çok hafif dolmuş gözleri, dağının saçları ve unicornlu pijaması ile kapının önüne kadar geldi. Gelenin Namjoon olduğunu biliyordu ama ne olur ne olmaz kapının deliğinden baktı. Gördüğü beden kalbinin hızını arttırırken kapıyı yavaşça açtı ve endişeli bir şekilde ona bakan Namjoon ile karşılaştı.

Üstünde siyah pantolon, beyaz bir tişört ve yine siyah bir ceket vardı. Koşmuş olmalıydı; zira saçları dağılmış, yanakları kızarmıştı ve hızlı nefes alıp veriyordu.

Seokjin kapıyı genişçe açarak bir nevi Namjoon'u içeri davet etti. Namjoon hızlıca içeri girerken Seokjin kapıyı arkasından kapadı ve kendini yorganlar arasında kalmış koltuğa attı. Eliyle yanını patpatlarken dolu gözleri ile Namjoon'a bakıyordu.

Namjoon elindeki ceketi bir kenara atarken Seokjin'e endişeli bir şekilde baktı. Seokjin ise öylece duruyor, diyeceklerini, kafasında tartıyordu.

"Ne oldu hyung?" Namjoon en sonunda dayanamamıştı. Sessizliği oldu olası sevmezdi. Geriyordu insanı.

"Sarılsana bana" dedi Seokjin. Namjoon depar atan kalbini görmezden gelerek kollarını yanındaki bedene doladı. "Hyung endişeleniyorum" dedi.

"Namjoon…" dedi Seokjin. Sesi çatlamıştı ve Namjoon ağlayabileceğini kestiriyordu. Bu yüzden kollarını sıktu ve hyungunun konuşmasını bekledi.

"Ben değersiz miyim?" dedi Seokjin kırgın bir ses ile. "Neden hiç mutlu değilim?" Bir hıçkırık kaçtı kelimelerinin arasından. "Hayatı bomboş yaşıyorum Joon-ah" Joon-ah…

Joon-ah, Joon-ah, Joon-ah… Namjoon bu hitap şekilini alnına yazabileceğini düşündü.

"Kendimi iğrenç hissediyorum."

"Hyung…" dedi Namjoon. "Değersiz falan değilsin. Benim için değil değerli, en değerli şeysin. Üzme kendini"

"Sen sus Joon-ah" dedi Seokjin. Namjoon kaşlarını çatarken Seokjin ona döndü. Namjoon o an farketti Seokjin'in ağladığını. Gözleri dolu ve kızarık, yanakları ise ıslaktı.

"İntihar etmek istiyorum…" dedi Seokjin. Anında ekledi. "Ama bana aşıksın Joon-ah. Senin üzüleceğini biliyorum ve intihar da edemiyorum. Senden nefret ediyorum!" dedi Namjoon'u iterek. Namjoon bir miktar kırılsa da şuan Seokjin'in fazlasıyla üzgün olduğunu ve bu söylediğinde ciddi olmadığını biliyordu. Onu iten bedene karşılık, kollarını sıkıca doladı. Seokjin bu hareket ile etkisizleşirken Namjoon'a yaslanıp başını boynuna gömdü. Yakınlık ile Namjoon heyecanlanırken Seokjin'in gözyaşlarını boynunda hissedebiliyordu.

"Hayattan zevk alamıyorum Joon-ah" dedi Seokjin.

"Güzel kokuyorsun Joon-ah" Namjoon yeniden heyecanlanırken derin bir nefes aldı ve konuştu, Seokjin'in uyku ile uyanıklık hali arasında gidip gelmesi cesaretini açmıç olabilirdi. "Seni kendime aşık edeceğim Seokjin." Derin bir nefes aldı ve kulağına eğildi.

"İşte o zaman bırak ölmeyi istemek, hayattan zevk alacaksın"

Seokjin, Namjoon'un dediği şeyler ile kalbinin hızlanışına engel olamazken kesik bir nefes aldı. Başını Namjoon'un boynuna daha çok gömdü. Uykuya dalmadan önce fısıldadı.

"Beni kendine aşık et Joon-ah"

Fakat  o, çoktan aşık olmuştu.

bn öldm.

mezarıma namjin yzrken feelsten öldü yzrsnz.

çnkü öle oldu.

keşke öpüştürsydm

ama erkn

sori.

ilerki bölümlerde bol bol öpüştrcm

ii o zmn bb.

SeaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin