Lucia, Silence
( Hikayenin zihnime düşmesini sağlayan şarkıdır.)
* Sevgilim, dinle.
Bu ilahi ruhumun kırık sesi.
Ellerinde tuttuğun bedenimin silik portresi.
Damarlarımda gezer kelimelerin kanlı pençeleri.
Bak, duruyor orada bıraktığın anılardan kalma yara izleri. *
Yağmur aniden bastırdı.
Haziran ayı olmasına rağmen her akşam yağmur başlıyor, sanki kasım ayındaymış gibi kükrüyordu gökyüzü.
Genç kız ince ceketini başının üzerinde sabitleyerek her zaman geldiği kitapçıya girdi. Çok ıslanmamıştı ama ayakkabılarının yerde çamur lekelerini bırakmasına engel olamamıştı. Ceketi kafasından indirirken etrafı süzdü. İçerisi yine kalabalık değildi ama yağmur yüzünden oturan birkaç kişi vardı. Kahverengi gözleri yukarı kata doğru süzüldü, kimse yoktu. Her zamanki gibi yukarı çıkıp aynı masaya oturdu.Kitapçının bu yönünü seviyordu. Kitap okumak isteyenler burada oturabiliyorlardı, tıpkı kütüphane gibi. Ama burası da ilgisizdi.
Elindeki kalemi çevirerek mavi kapaklı defteri çıkarttı. İçinde hiç bastıramadığı bir tarafı çığlık çığlığa söküyordu ruhundan kelimeleri. Kalemin ucunu bastıra bastıra sırtına işliyordu her birini.
Acıtıyordu.
Bundan daha kötüsü olamaz, diye düşündü. Oluyordu.
Kahverengi gözlerine bir hüzün çökerken, omuzları düşmüştü. Yalnızlığa alışkındı ama zor geliyordu. Ruhunu daraltan bu huzursuzluk hiç geçmeyecekmiş gibiydi. Ruhuna dolanan ipler kördüğüm olmuştu. Hangi birinin ucundan tutsa parmakları düğümleniyor, ipler avuçlarını kanatıyordu.
Bundan daha kötüsü olamazdı... Yalnızlıktan daha kötü bir şey olamazdı.
Derin bir nefes alarak aşağıya dikti gözlerini. Kitaplar ona huzur veriyordu. İçinde yaşayan ruhlar olduğunu düşünürdü. O kitaba hayat veren bir yazardı, kitabı yaşatan okurdu. Eğer elinde bir fırsat olsaydı, kendini yok etmezdi. Aksine, bir kitabın içinde yaşamayı seçerdi.
Mümkün olsaydı yok olmayı değil, var olmayı seçerdi.
Gün geçtikçe büyüyen bir yara gibiydi ruhu. Kabuk bağlamak bir yana dursun, kendi kendini kanatıyordu o yara. Boş bir arazide çürük bir ağaç gibiydi. Kökleri toprağın derinlerine iniyor, kanıyla besliyordu toprağını.
Keşke ruh içinde bir yara bandı olsaydı. Ruhunun buna ihtiyacı vardı, yaralarının sarılmasına ihtiyacı vardı. Ama o onları sevmeyi seçmişti. Yalnızlık acıtsa da büyütüyordu.
O acılarıyla büyümüştü, sevgiyle değil.
Kafasının içinden çıkmaya çalışırken yanına gelen adamı fark edememişti, kitapçının sahibi orta yaşlı bir adamdı. Ne zaman oradan çıkabilmişti ki. Düşünceleri başını ağrıtacak kadar güçlü ve keskindi.
Adam genç kıza dün iade ettiği kitabı verdi. Kız şaşkınlıkla adama baktı. Adam kitabın içinden siyah bir zarf çıkarıp ona baktı. "Sanırım bu sana ait, Aden."
"Hayır, benim değil."
Adam kaşlarını çatarak bir süre zarfa baktı. "Dün senden sonra kimse kitabı almadı. Yerleştirirken içinden düştü." Siyah zarfı kıza uzattı. "Sana ait olmalı."
Aden kafasıyla onaylayarak zarfı aldı. Birkaç dakika öylece baktıktan sonra yavaşça açtı. Katlanmış bir kağıt vardı, üzerinde düzgün bir el yazısıyla yazılmış birkaç satır...
Önüne gelen tutamları kulağının arkasına itti. Kahverengi saçlarını küt kestirmişti, alışmakta zorlanıyordu.
El yazısını geçerek katlanmış kağıdı yavaşça açtı.Gözleri büyürken kağıdı tamamen açarak iyice baktı. Bir resimdi, karakalem... Çizgiler dikkatle işlenmiş, gölgelendirmeler büyüleyici görünüyordu.
Yine aynı masada oturduğu bir resimdi. Kısa saçları gözlerinin önüne düşmüş, yüzünün bir kısmını kapatıyordu. Elinde kalemle önüne bakıyordu. Her zamanki gibiydi.
Kağıdın köşesindeki imza dikkatini çekti, altında bir harf vardı.K.
Onu şaşırtan sadece resimdeki kişinin kendisi olması değildi. Arkasında yazan yazı, birkaç gün önce yazdığı şiirin ilk kısmıydı.
SON 🌹
Değişik bir şey deniyorum, umarım elime yüzüme bulaştırmam. Bölümleri bu şekilde kısa kısa devam ettireceğim.
Bu arada,
* Kağıttaki şiir, yukarı bıraktığım dörtlük. *Ateş.
![](https://img.wattpad.com/cover/152212278-288-k284749.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satır Çizgilerindeki Portreler
General FictionRuhu kanser olan kız çocuklarına ve onları seven adamlara... İnsan hayatı iki devirde oluyor. Biri çocukluğu, biri çocukluğundan sonrası. Hayatın gerçeklerini kavrayabildiğin an... Çocukluğuma dair pek bir şey yok. Hayatı tattıktan sonraki her şey z...