↯ 6. ↯

82 27 19
                                    

Ruelle,
Deep End

* Zihnimde durmak bilmeyen bir savaş vardı. Kendimle savaşıyordum ve birgün bu savaş bittiğinde ben de sonumu bulmuş olacaktım. *

Ona gülümsemişti.
Ona göz kırpmıştı.

Benim bakmaya kıyamadığıma bakmıştı.
Bir kez dokunsam kalbimin ihanetine uğrayacak kadar teslim etmiştim kendimi.
Oysa hiçbir şeyin farkında değildi.

Adeleine.

Benim kırılgan kızım.
Utandığını biliyordum.
Yüzü kızarır, uzaktan bile belli olurdu.
Zaten kaldırmadığı kafasını sıraya gömer gibi eğdi iyice.
Arkadaşı Sera merakla ona döndü. O neydi öyle, diye sordu. Geçiştirerek cevap verdi.
Sinirle yumruklarımı sıktım.
Gözlerimi Mert'e çevirdiğimde bakışları hâlâ onun üzerindeydi.
Gülümseyerek bakıyordu.
Utandığını da görmüştü. Bu daha çok hoşuna gitmiş gibiydi.
Sertçe yerimden kalktım. Sıra geriye doğru savrulmuştu. Birkaç kişinin bakışları üzerime çevtildiğinde umursamadan kapıya yürüdüm.
Kapıdan çıkarken bir, iki kişinin omzuna çarptım.
Arkamdan küfrettiklerini duydum.
Durmadım.
Sınıfı terk ettim.

🌼🌼🌼

İlk derse girmemiştim.
Onun her zaman oturduğu bankta öylece oturup onu düşünmüştüm.
Geçen günden sonra yüzünü defarlarca çizmiştim, henüz ona vermeye fırsatım olmamıştı.
Bir umut defterini yine sınıfta unuttuğu bir anı beklemiştim ama ona verdiğim ilk resimden sonra defterini bir an elinden bırakmaz olmuştu.
Yine de yaptıklarımdan birini vermeliydim.
Papatyayı da defterinin arasına koymuştu.
Farketmemişti.
Her zaman gittiği parkta kendisi koparmıştı onu. Unutmuştu o gün. Acelesi vardı. Bir telaş...
Çiçeği onun için kurutmuştum.
Saklayacaktı.
Saklayacağını biliyordum.
Severdi çiçekleri.
Bahçesinde bir sürü çiçek vardı. Penceresinde de.

Yağmur damlaları yüzümü yalayarak çeneme doğru süzülmeye başladığında içeri girdim.
Karşıma kimse çıkmamıştı, ders zilinin çoktan çaldığını farkettim.
Hızlı adımlarla sınıfa girdim.
Hoca geldiğimi bile fark etmemişti.
Gözlerim onu bulduğunda dalgın dalgın önüne baktığını gördüm.
Bir şey düşünüyordu.
Kafasını kurcalayan bir şey vardı. Ellerinden birini saçlarına daldırarak geriye savurdu.
Sıkıntıyla nefesimi verdim.
Oysa, tuttuğumu bile fark etmemiştim.
Göğsümü döven his gün yüzüne çıktığında bakışlarımı ondan kaçırmaya çalıştım.
Beceremiyordum.

Hoca ödev gibi bir şeyler gevelerken başını sıkıntıyla ellerinin arasına aldı. Dalgın bakışlarıyla sınıfa bakarken gözleri benimle buluştu. Bakışlarımı kaçırmak konusunda hızlı olamadım.
Ona baktığımı görmüştü.
Hâlâ bana baktığını hissediyordum.
Dişlerimi birbirine kenetlerken ellerim kendiliğinden yumruk oldu.
Gözlerini kaçırdığında kirpiklerimin arasından ona baktım.
Beni görmüştü.
Farketmişti.
Göğsüme batan okların sayısı arttığında nefes alamadım. Çünkü birisi soluk borumu hedef almıştı.

Beni hatırlamış mıydı?
O günkü çarpışmamızdan sonra unutmazdı değil mi?
Şaşırdığını biliyordum.
Şimdiye kadar beni görmemişti bile.
Kendi kurduğu dünyada yaşıyordu o.

"Adel." Edebiyat hocasının sesiyle dikkatimi ona verdim. Çünkü adını yanlış telaffuz etmişti. Bir an yanlışını düzeltmek istedim ama o benden önce davrandı.
Bunun için derin bir nefes alarak kendimi dizginledim.

"Aden."

Sesini duymak garip hissettirmişti. Pek konuşmuyordu, başlarda onun dilsiz olduğunu düşünenler bile olmuştu. Ama biliyordum, bu kirli dünyada yaşamak yaşamaya benzemiyordu.

Kadının dudaklarından bir şaşkınlık nidası döküldü. Onu onaylayarak adını tekrar etti. Şimdi kimle grup olduğunu söyleyecekti. İşaret parmağı listede kayarken nefesimi tuttum.

"Arden."

İsmim dudaklarından döküldüğü anda gözlerimin karardığını hissettim.

Mümkün değildi.
Olamazdı.
Nasıl olurdu?
Onunla...
Alt dudağımı ağzımın içine doğru yuvarladım.
Nefesim kesik kesikti.
Ellerimin titrediğini hissediyordum.
Bakışlarımı ondan çekmedim. Gözleri sınıfta dolandı.
Adımı da bilmiyordu.
Gözleri benimkileri bulduğunda sertçe yutkundum. Donup kalmıştım, öylece yüzüne bakıyordum.
İfadesi benden farksızdı.
Bunu beklemiyordu.
Bunu beklemiyordum.
Daha önce hiç konuşamadığım, yüzüne doğru dürüst bakamadığım kızla birlikte vakit geçirmek...
Kalbim buna dayanmazdı. O kadar güçlü değildim.

Bakışlarını kaçırmadan yüzüme bakmaya devam etti.
Tanrım! Neden hâlâ bakıyordu?
İlk kez bana bakmamsını diledim. Gözlerini üzerimden çekmesini istedim.
Yüzünde şaşkınlık vardı ama bunun grup olmamızla ilgisi yoktu.

Elimi kalbime bastırmamak için çaba gösterirken gözleri hâlâ bendeydi.
Ben de bakışlarımı çekemiyordum.
Anlar mıydı?
Resimleri benim çizdiğimi bilir miydi?
Bilmemesi gerekiyordu.
Henüz değil.
Şimdi değil.
Hazır değildim.
Onunla konuşmaya bile hazır değildim ki.
Bu düşünce zihnimde kök salıp derinliklere sızdı.
Korkuyu hissettim.
Hemen şimdi ölmeliydim yoksa ne kalbim buna dayanırdı ne de aklım.

Kalp krizi geçirtecek cinstendi kalp atışlarım. Düzensiz ve sık.

Ama yinede içimde bir yerlerde hissettim.
Bu bir başlangıç.
Onu bulmuşken, ona ulaşabilmişken kaybetmek istemiyordum.
Sadece.
Sadece bir kez.
Kısa bir an.
Beni görmesine sevindim.
Hayatımın en mutlu anlarından biriydi.

SON 🌹

Eh, bu hikayenin en uzun ve özel bölümlerinden birini yazmış bulunmaktayım. Daha uzun ve daha özel olan bölümler de gelecek. Benimle kalın.

* Ruhu kanser olan kız çocukları ve onları seven adamlar için.
- Ateş.





Satır Çizgilerindeki PortrelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin