1.Bölüm

50 16 3
                                    

Multi: Kumsal.

• • • • • • • •|1.Bölüm|• • • • • • • •

Elimde vanilyalı dondurmayla hiç bilmediğim caddelerde söylene söylene yürüyorum. Valizi unutmamak lazım! Annem bugün eşyalarımızı toplayıp çıkacağımızı söyledi ve çıkış o çıkış. Yan tarafımızdaki kahvede olan amcaların tip tip bakmasıyla gözümü oraya sabitleyip kıstım. Ne var yani? Yoldan geçen 3 insan var. Dönün önünüze! Abimin elinde tek bir cisim bile yoktu orası ayrı. Allah'ın gıcığı ne olacak?

 Hâlâ neden buraya geldiğim hakkında hiçbir fikrim yok. Annemin peşinden gidiyoruz işte. Yalnız burası bizim olduğumuz yerlerden çok çok farklıydı. Eski caddemizde -en son 2 saat önceki görmüş olduğum cadde- kulüp yerleri, havuz kenarları, lokantalar vs. varken şimdi bim, hakmar, taşmar, kahve yerleri ve villadan çok çok uzak evler vardı. Ne işimiz vardı şimdi burada? Yanlış anlamayın, küçümsemiyorum. Sadece garipsiyorum.

 Yerdeki küçük su birikintisi görünce zıpladım ama onun arkasındaki su birikintisine basınca hoop yere pat küt bom düştüm. Dondurmam da düştü! Dondurmam, dondurmam... Ama hayır ya... 

 Dondurmamdan sonra kafamı kaldırıp etrafa baktım. Tamam, kimse görmedi! Sadece o sese bizimkiler döndü o kadar. Ayağı kalkınca üstüme baktım. Olamaz olamaz olamaz olamaz... Götüm ıslanmış. Yemin ediyorum şuradan bir çocuk geçse koca kız altına yapmış deyip gülecek. Elimi oraya silkip yüzümü ağlayacakmış gibi buruşturdum. 

 Abimin gülme sesine kafamı çevirdim. Nasıl da eğleniyordu hayvan! Dizilerdeki kötü kadınlar gibi başımı eğip ters ters baktım. "Bir daha düşsene," komik miydi şimdi? 

 "Bor doho dosşsono," ağzımı yüzümü eğip taklidini yapınca gülmesi ikiye katlandı. Ona doğru adım atınca geriye çekilip elini siper etti karşımda. "Yaklaşma sakın!" koşa koşa annemin yanına gitti. Kadına bak, hiç umursamıyor bizi. E tabii alıştı kadıncağız. Sinsice sırıtıp abimin arkası dönükken sırtına atladım. "İn lan sırtımdan!" omzumu silktim. Lan valiz kaldı valiz. "Valizleri taşıyacaksan neden olmasın?" Olabildiğince şirin söylemeye çalıştım. Abim sayıklaya sayıklaya düştüğüm yere gidip valizleri alıp yanımıza geldi. 

  Allah'ım nereye gidiyorsak bir an önce varalım oraya. Tek isteğim! "Anne gelmedik mi artık?" dedim bıkkınkla. "Az kaldı Kumsal." Evet çok rahatladım gerçekten. Bayağı inandırıcıydı bu. Annem eliyle geldiği yeri gösterince koşa koşa kapının önüne geldim. Evin dışı çok kötü değildi. Hatta etrafımızdaki evlerin en iyisiydi diyebilirim. Küçük bir bahçesi vardı. Mermer taşlarla girişini sergiliyordu kapıya kadar. Binanın rengi ise beyaz maviydi. Hmm, mavi! Güzel renk. Evin içiyse dublexmiş. 

 Yukarı çıkıp en güzel görünümlü odayı gözüme kestirmeye başladım. Arkamdan beni birinin itmesiyle yerimde sentezledim. Abim göz alanıma girince yüzümü tekrar buruşturdum. "Burası benim, yan odaya." Gözüyle yan odayı işaret etti. Oldu canım! Sen kap güzelim odayı, bende amele amele boynumu eğip yan odaya mı geçeyim? Rüyanda belki.

 "Yan odaya, burası benim." arkasına geçip sırtından ittirmeye başladım. Ani bir geri dönüşle odaya tekrar girdi. "Ya ne taş kafalısın sen? Yan odaya dedim, deli etme beni!" Ona göre kısa olduğum için aşağı bakıyordu. Önce elimle çenesini tutup yukarı kaldırdım sonra da ben parmak ucumda yükseldim. "Sen boyunu eşitle benimle. Sonra gel konuş." dedi küçümsercesine.

 "Abicim seninde beynini geliştirmen gerekiyor eşitlenmemiz için. Ama dile dökmüyorum, imkansız." deyip yapmacık bir gülüş yerleştirdim yüzüme. Eliyle başımın üstünden baskı yapınca eski boyuma geri döndüm. Odadan çıkmayınca aklıma bir fikir gelmesiyle elimi şıklattım. "Kafanda ampül mü yandı?" diyen abime yaklaşıp elinden telefonu çektim. Aksi taktirde dinlenmeyecektim. "Eğer bu odayı bana vermezsen küçüklük fotoğraflarını sevgiline gösteririm."

SADECE SEN!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin