Vuoren Diyarı'nda yeni yeni efsaneler ortaya atılıyor; ozanlara yeni türküler ve öyküler yazmaları için fırsat tanınıyordu. Yazarlar artık Mahar Kutsalkan'ın veya diğer büyük krallar ile kraliçelerin öykülerini anlatmaktan sıkılmış artık kendilerini doğanın bilinmezliğine adamışlardı. Doğu'daki Issız Deniz'in gizemi, Uadasilva'da ve Uyuyan Ormanda bir yaratığın veya büyücünün var olup olmadığı ve kadim zamanlarda var olan üç efsanevi kristalin hikâyesi merak konusuydu doğrusu, lakin yine de tahta oturan en genç kişi unvanını taşıyan Broham Yıldızışığı'nın nasıl bir hüküm süreceğini kâğıda dökmeden edemiyorlardı.
Kral Broham'ın tahtında oturduğu Zandor Krallığı'nın dışında beş büyük ülke vardı: Zerina, Nendya, Aphalian, Tuana ve Niestal
Bu ülkeler arasındaki savaş ara vermeden asırlar süresince devam etti. Son yüzyılda Broham'ın babası Brohk Yıldızışığı'nın, Aphalian Kralı Davos ile ittifak kurup Nendya'ya karşı bir saldırı düzenlemesiyle Yaşlı Hisar yıkılmış, Kral Limrain ölmüş ve Nendya da asla eski gücüne kavuşamayacak bir hale getirilmişti.
Böylece Kral Brohk, kazandığı bu zafer ve diğer nice başarılarla ülkesini o zamanın en büyük ve en güçlü krallığı haline getirmeyi başardı. Halk, kralını çok severdi ve ona gönülden bağlıydı, lakin kralın oğlu babası gibi değildi. Oldukça zeki biriydi ve genç kızlar ona hastaydı fakat Prens Broham'ın kalbinde yeşeren kötülük, iyiliğinin üzerine bayrak dikmişti. Babasına olan öfkesi, çocukluğuna dayanmaktaydı:
Broham, çocukken yaşıtı olan bir kızla evden kaçmıştı ve kaybolmuştu. Birkaç gün geçince kralına sadık olan iyi kalpli bir Zandor Askeri onları buldu ve şehre getirip kralına teslim etti. Kral Brohk oğlunun bulunması üzerine bir ziyafet düzenlemişti. O gece Kral Brohk fazlasıyla içti. Sarhoş bir halde merdivenleri aşıp eşinin yanına geldi. Broham'ın evden kaçmasıyla ilgili bir süre tartıştılar. Buradan sonra bilinen tek şey Broham'ın annesinin yaşamını yitirmesi. Bazıları, Brohk'un bunu sarhoşluğu nedeniyle yaptığını söylüyor zira bunun bir kanıtı yok. Yıllar sonra Broham aklındaki fikri uygulamayı düşünüyordu ve yaptı da. O gün Kral Brohk, öğle yemeği için hizmetçilerine seslenmişti. Hizmetçiler yemeği Kral Brohk'un odasına bıraktılar. Kral, tavuğu yemeye ve ardından öksürmeye başladı. Biraz daha zaman geçince öksürüklere boğuşuyor ve vücuduna bıçak batarmışçasına acı hissediyordu. Yardım istiyordu zira sesi çıkmıyordu; adeta ağzı kapalı çığlık atıyordu ve son nefesini verdi.
Kâhyalar üzerinde uzun uzun tartışmalar çıktı. Brohk'un çocukluk dostu Kahya Başı Pobb'un böyle bir şey yapması beklentinin çok dışındaydı. Varılan karar üç kahyanın da asılması oldu. Ertesi gün, Kralın ölümünden suçlu tutulan kahyalar asıldı. Buna rağmen bu suikastin nasıl yaşandığı halen kesinleşmemişti. Şifacılar zehir izlerini görünce şaşırdılar ve kesin birşey söyleyemediler. Broham ise kral sıfatını kazanmıştı lakin Zandor yasalarına göre elli gün sonra tacını alacaktı. Bu da demek oluyordu ki resmiyette kral değildi.
Tüm bu büyük krallıkların çarpışmasının, kehanetlerin, entrikaların ve gizemin uzak olduğu veya unutulduğu bir kent olan Hurdain, "Huzur'un Diyarı" adıyla da anılırdı. Ağaçlar ve yeşil rengi en çok bu kentte toplanmıştı. Toprak zengin ve tarıma elverişliydi, ayrıca Kızıl Göl'den gelen Günırmağı da Hurdain'in güzelliğine güzellik katmaktaydı.
Buranın ahalisi savaşlara pek uzak bakmıştılar ki doğal olarak savaş da onları ziyaret etmemişti. Hurdain'lilerin elinden birçok iş gelirdi; neredeyse hepsi meslek erbabı kişilerdi; Tarım, çiftçilik, hayvancılık, urgancılık, marangozluk, yazarlık, nalbantlık ve dokumacılık dâhil birçok işle ilgilendiler. Genel olarak neşeli, cıvıl cıvıl kişilerle doluydu burası. Kıyafetleri de çehreleri gibi canlıydı; Yeşil, kırmızı, sarı gibi temel renkleri tercih ediyorlardı.
Günırmağı'nın batı ve doğu olacak şekilde böldüğü Hurdain, üç kısımdan oluşmaktaydı. doğuda Yeşilvadi ve Bakeâ, batıda ise Hurdain Köyü. Bakeâ, Hurdain'in merkezi ve en büyük kısmıydı. Nüfus burada yoğun, doğal olarak kültür de zengindi. Buranın insanları diğer mesleklerden çok ticaretle uğraştılar. Alım satım işleri ise daha çok Mavi Şafak Pazarı'nda gerçekleşmekteydi ki burası oldukça büyüktü. Değirmenler burada çok yaygındı.
Yeşilvadi, Hurdain'e en son eklenen bölgeydi; kuzeydeki Kışkoru'ndan gelen korucular tarafından kurulmuştu, lakin son zamanlarda onlara rastlamak pek olağan değildi. İki tepe arasında kalan bu kaza gerçekten de "Huzur'un Diyarı" sıfatına erişilebilecek güzellikteydi.
Hurdain Köyü ise Bakeâ'dan küçük, Yeşilvadi'den büyüktü. Hurdain'in en güzel kısmıydı. Günırmağı burada ikiye ayrılıyor, batıya bir dere şeklinde güneye ise bir çay şeklinde ilerliyordu. Batıya uzanan ve damar oluşturan soğuk ve pak dere "Islak Orman" adıyla anılan ağaçlık alanın merkezinde toplanmıştı. Bu dere bir gün çok sinirlenmişti ve ormanda bir su taşkını meydana geldi. Ölen veya yaralanan biri olmadı. Büyük bir olay da değildi ancak insanların buraya Islak Orman demelerinin sebebi oldu.
Hurdain Köyü kervanları ile ünlüydü. Bir demirci ocağı kurulan ilk köydü; Bu ocak, babasından Hamar'a yadigâr kalmıştı. Sonrasında ise oğlu Jeretar'a kalacaktı, vakit böyle geçip gider ve doğal şartlar göz önüne alınırsa. Bu köyün ahalisi, genellikle yiğit, onurlu, dürüst ve becerikli kişilerdi, lakin Bakeâ'lılardan daha az asildiler.
Hurdain'de öyle büyük bir hükümet yoktu, sadece uyulması gereken bazı kanunlar ve kurallar. Kanunları düzenlemekten ve yönetimden sorumlu olan görevli "Şef" idi, lakin üç asırdır bu kanunlara hiç dokunulmadı çünkü herkes halinden memnundu ve gelip geçen şefler de kendisi için altın peşinde koşan kişiler değillerdi. Şefin bir diğer görevi de hudut içerisinde güvenliği sağlamaktı ki böyle refah ve huzur dolu bir yerde asayiş genellikle bozulmazdı. Bakeâ ve Yeşilvadi'de Şef bulunurken Hurdain Köyü'nde Şef bulunmazdı, yine de Kervanbaşı Korcha'nın sözü diğerlerine göre daha baskındı.
Vuoren topraklarında genellikle Tek Tanrı inancı yaygındı. Hurdain de bu inanca bağlıydı. Ancak doğudaki Otthon Krallığı'nda farklı bir inanç söz konusuydu. Onlar denizleri kutsal görürdü ve bir kehanete inanırlardı. İnandıkları kehanete göre Issız Deniz'in (Doğu Denizi) ardından gelecek kişi, onların Tanrı'sı olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsalkan: Devrim'in Uyanışı
Fantasy..."Hayır!" diye bağırdı Lord Kahor. Ardından baltasını çıkardı ve bir şifacının yüzüne savurdu, sonra bir diğer şifacının yüzüne daha. Teker teker şifacıları ve Baş Şifacı'yı öldürdü. Sonra baltasını oğluna vurmak üzere kaldırdı ve Nelia, kardeşini...