Jeretar halen koşuyordu. Yolun onun nereye götüreceğini bilmeksizin ve yaşadığı hüzünlü ve tasalı olayları kafasından uzaklaştırmak için nefesi kesilmesine rağmen sınırlarını fazla zorladı; baya bir koştu. Koştuğu müddet içerisinde hiç arkasını dönmedi. Bir süre dinlendikten sonra ilerlemeye devam etti. Hurdain'in doğusuna doğru ilerlemekteydi. Buralar genel olarak boş topraklardı. İlerledikçe yeşil çimler ve ağaçların miktarı azalıyor, kayalıklar ve çalılıklar belli oluyordu. Yol hafif yokuşlaştı ve ilerlemek de doğal olarak zorlaştı. Rüzgâr doğudan kuvvetli bir biçimde esiyordu. Alçak Dağ esintinin geçişine müsaade etmediği için hava durgundu, Jeretar ise şanslıydı. (Alçak Dağ kayaların bol olduğu bir kesimdi ve tepeciklerle kaplıydı.) Jeretar yokuşu aşıp yola devam etti. Alçak Dağ'a geldi. Etraf tenhaydı. Güneş solmaya başlamış, yakında uykuya dalacaktı. Yine bir yokuş çıktı Jeretar'ın karşısına. Takati kalmamıştı; Ne yapacağını bilmiyordu. Gözlerini kapattı ve bir an hayatı boş verip orada uyumayı düşündü ve bu düşünce onun beynini kemirdi. Tam o esnada bir sanrı duydu; Demirin dövülürkenki ses tonu, Günırmağı'nın şırıldaması, çocukların şarkı söylerkenki sesleri. Ardından gözlerini açtı; babasının, onun orada uyumasına asla izin vermeyeceğini biliyordu. Yavaş yavaş ayağa kalktı ve yoluna devam etti. Hava karardı, ateş yakmak için kuru ot ve dal parçaları aradı lakin bulunduğu civarda pek rastlanmazdı onlara. Arayışa devam ederken dengesini kaybetti ve bir kayadan aşağıya düştü; kısa süreli baygınlık geçirdi. Açtı, susuzdu, bitap düşmüştü. Jeretar, vakit geceyi gösterirken, o yorgunlukla kendini bıraktı ve orada uyuyakaldı. Bir müddet sonra haydutları andıran bir grup oradan geçiyordu. Jeretar'ı fark ettiler ve etrafını sardılar. Bu grup altı kişiden oluşuyordu ve hepsi erkekti. Onu uyandırdılar ve onunla dalga geçtiler. Jeretar uyanınca çevresine baktı. Çok bitkindi; birinin önünde diz çöktü ve yardım istedi. Liderleri olan şişman adam Jeretar'ı ayağa kaldırdı ve omuzlarını silkeledi. Ardından "Cebindekileri şimdi verirsen sonra sıkıntı yaşamayız." dedi. Jeretar tepki vermedi. Sonra Jeretar'ı ittirdi ve yanındakilere "Üstünü arayın." dedi. Jeretar'ın üzerinden bir çekiç ve beş gül sikke çıktı. "Hiç paran yok mu senin be!" diye bağırdı ve Jeretar'ı kayaya doğru fırlattı. Jeretar yere yığıldı.
"Ne yapıyorsun Duhan? O daha çocuk." dedi bir diğer haydut.
"Asıl sen ne yapıyorsun! Bir çocuk ha? Sen de öyle değil miydin! Sana bin kat beterini yaptılar." dedi Duhan, kızgınca. O genç haydut yere birkaç saniye başını eğdi. "Kalbinin elinde olmasını istemiyorsan sus. Hepiniz susun!" Duhan arkasından bir kama çıkardı; Jeretar'a doğrulttu. Jeretar'ın aklına bir an Kochéro ve uzun boylu adam geldi. Tecavüze uğrama ihtimalini düşündü ve dehşete kapıldı. "Şanslısın ki sadece bağırsaklarını deşeceğim." dedi Duhan, kaşları çatık bir halde. Jeretar'a doğru ilerledi ve kamasını Jeretar'a saplayacaktı ki o genç haydut Duhan'ın üzerine atladı ve onunla birlikte yere serildi. Hemen ardından grupta hengâme oluşuverdi. Derken Jeretar bu olayı fırsat bildi ve hafiften firar etti. Biraz sonra Duhan, Jeretar'ın koştuğunu gördü; "Orada! Kaçıyor! Koşun aptallar, yakalayın şunu!" diye bağırdı ve kamasını genç haydudun karnından çıkardıktan sonra Jeretar'a doğru koştu. Haydut grubu Jeretar'ı kovalıyordu. Jeretar çok yorgundu; haydutlar ona yetişmek üzereydi. Jeretar biraz daha koştu ve büyük bir ormana ulaştı. Grup da tam ormana giriyordu ki haydutlardan biri: "Durun! Bu orman lanetli." dedi.
"Saçmalamayı kes!" diye kızıştı Duhan ve onu söyleyeni yakasından tutarak ilerledi, ormana itti. Haydut Grubu ormana girip dağıldı ve Jeretar'ı arıyordu. Gruptakiler etrafına baktı ve baktıklarında ağaçlarda bağırsağı sarkmış cesetler, hayvan iskeletleri ve yerde kafatasları vardı. Bir haydut: "Size söylemiştim! Burası lanetli!" diye bağırdı ve hemen ardından bir diğer haydutla beraber kaçtı. Kaçarken ki korkuları gözlerinden belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsalkan: Devrim'in Uyanışı
Fantastik..."Hayır!" diye bağırdı Lord Kahor. Ardından baltasını çıkardı ve bir şifacının yüzüne savurdu, sonra bir diğer şifacının yüzüne daha. Teker teker şifacıları ve Baş Şifacı'yı öldürdü. Sonra baltasını oğluna vurmak üzere kaldırdı ve Nelia, kardeşini...