Ne güzel bir köy; şafak vaktinde güneş her bir tarafa yayılıyordu. Çimenlerin yemyeşil olması ve güneşin parlaması insanların çehresinde mutluluk oluşmasına neden oluyordu. Horozların sesiyle birlikte insanlar yavaş yavaş uyanmaya başladı. Tüccarlar mallarını aldıktan sonra pazara doğru yöneldiler. Çiftçilerin bazıları kazma ve küreklerini almış bazıları da hayvanlarını beslemeye veya kesmeye çiftliklerine gittiler.
Horozların sesiyle birlikte dövülüyor olan demir sesleri yankılanıyordu; Hamar yine iş başındaydı. Dövdüğü kazma, kürek, nacak gibi aletleri Jeretar'a veriyor, Jeretar da Bakeâ'da onları satıyordu. Böyle geçiniyorlardı baba oğul. Jeretar, düz kahverengi saçlara ve mavi gözleri ile hoş bir yüze sahip biriydi. Mavi rengini seviyor, o renkte giyinmeyi tercih ediyordu. Babasıyla beraber demir ocağıyla bitişik barakayı andıran ahşaptan yapılma bir yerde kalıyordu. Annesini ise küçüklüğünden beri görmemişti.
Kervanbaşı Korcha, Batı Urnil'den gelir gelmez oğlunu ve karısını görmeye, evine gitti. Karısı oradaydı lakin oğlu Kochéro yine orada değildi. Maceraperest Kochéro, Jeretar'la birlikte sürekli Islak Orman'a giderdi, lakin bugün Jeretar aletleri Bakeâ'da satmakla meşguldü.
Kochéro meraklı, fırlama ve aynı zamanda böcekleri seven birisiydi. Boyu yaşıtlarına göre kısaydı lakin bundan gayet memnundu. Yine Islak Orman'da böcek arayışındaydı. Etrafta hoş bir hava vardı. Gün ışığı yaprakların arasından sızarak dereyi parlatıyordu. Kısa saçlarının altındaki boz renkli gözlerine bir çıyan takıldı. Elini derenin kenarındaki çıyana uzattı ancak onun omzuna da başka biri elini uzatmıştı. Gizlice aldığı bir taşla ve korkulu gözlerle arkasını döndü. Taşla yüzüne vuracağı sırada, onun dostu Jeretar olduğunu anladı. Gözlerini kapatıp bir süre hızlıca nefes alıp verdi. "Seni korkuttuysam özür dilerim." diye konuşmaya girdi, Jeretar.
"Seni geçenki adam sandım." dedi Kochéro, çehresindeki ifade karanlıktan çıktıktan sonra.
"Clavi'nin o adamın elini parçaladıktan sonra böyle bir şeye kalkışması tuhaf olurdu." diye karşılık verdi Jeretar. Clavi, Kochéro'nun beş senedir büyüttüğü kurduydu. Onu bir yavru olduğu zaman, nehirde boğulurken bulup kurtarmıştı.
"Clavi'den önce sen yetişmeseydin-" dedi Kochéro, cümlesini tamamlayamadan yutkundu ve devamını getirmemeyi tercih etti çünkü o uzun boylu adam iki ay önce Kochéro'ya tecavüz etmeye kalkmıştı. "Sence öyle adamlardan başka var mıdır?"
"Bilemiyorum. Hurdain gibi bir yerde yaşadığımız için şanslıyız. Dışarıda tuhaf tipler olabiliyor." diye yanıtladı Jeretar. Islak Orman'da dolaşmaya devam ettiler. Bulutlar güneşi kapatmaya başladı. "Yağmur yağmadan dönsek iyi olacak." dedi Jeretar. Köye vardıklarında etraf karanlıktı; ikisi de evlerine gidip yorgunluklarını yataklarına bıraktılar, fakat Jeretar yatmadan önce Korcha ile anlaşıp Kochéro'nun doğum günü için küçük çaplı bir parti düzenledi ayrıca zorlukla bulduğu bir hediye de vardı ve bunu ona vermek için sabırsızlanıyordu
Kochéro, güneş kendi merdiveninde birinci basamaktayken uyandı ve etrafı geziyordu. Bugün onun doğum günüydü. Köyden çıkıp biraz daha ilerlediğinde kalabalık, atlı bir grubun köye doğru geldiğini gördü. Hızlıca evine koşup ailesini uyandırdı ve haber bildirdi. Korcha, evden çıkıp; "Uyanın, uyanın!" diye bağırdı ahaliye. Halk yavaş yavaş kalkıyordu. "Bu gürültü ne! Ne bağırıyorsun bunak herif!" dedi köylülerden biri. Korcha, kendisine bakan adama sinirli bir şekilde bakış attıktan sonra köyün girişine doğru yürüdü. "Bayraklarını görebiliyorum; bunlar krallık ordusu." dedi bir diğer köylü. Köy halkı şaşırdı. Ordu yaklaştığında ise bayraklarında kızıl zemin üzerine semadaki ayı dişlerinin arasında tutan bir kara panter kafası görülmekteydi. Kral Broham'ın neden böyle bir bayrak kullandığı ise tartışma konusuydu. Aslına bakılırsa ayı dişlerinin arasında tutma kısmı bir söze dayanıyordu; Çocukluğunda evden beraber kaçtığı kız, ona "...Peki ya zamanı geldiğinde gökteki ayı benim için getirebilir misin?" diye sormuştu lakin kara panter ise buzdağının diğer yüzüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsalkan: Devrim'in Uyanışı
Fantasía..."Hayır!" diye bağırdı Lord Kahor. Ardından baltasını çıkardı ve bir şifacının yüzüne savurdu, sonra bir diğer şifacının yüzüne daha. Teker teker şifacıları ve Baş Şifacı'yı öldürdü. Sonra baltasını oğluna vurmak üzere kaldırdı ve Nelia, kardeşini...