Kısım 1: Geçmişten Bir Dost
Aurok en sonunda Avcı Bozkır'a vardı. Havada bezdiren bir sıcaklık hüküm sürüyordu. Etrafta birçok kayalık, savan ve funda vardı. Bunlarla birlikte tehlike de pek uzak değildi. Etrafına bakınarak atını hızlıca sürüyordu. Lakin uzaklarda, sol tarafta, birini gördü; yaşlı birini. Aurok'un atı yavaşladı ve sonra da durdu. İhtiyar kadının gözleri hariç yüzü gözükmüyordu. Kıyafetine iyice bürünmüştü. Ayrıca Aurok net göremiyordu. Kulağına garip garip sesler geliyordu, birçok ses; intizamsız sesler. Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı. Gözleri yavaş yavaş kısılıyordu. Gözleri kapandı. Başı öne eğildi. Derken gözünü açtı ve kafasını kaldırdı. Az önce gördükleri ve duydukları birden yok oldu. Ve tam o sırada sırtlanların sesini duydu. Etrafına bakındı ve onları gördü. Bir elinde atının yuları diğer elinde ise hançeri vardı. Dörtnala oradan uzaklaşıyordu. Lakin sırtlanlar onun peşine düşmüştü. İki sırtlan ona yetişmek üzereydi. Kısa süreli bir kovalamadan sonra yetiştiler; biri, sol taraftan atın karnına doğru zıpladı ve o anda kendisini, hançere saplanmış halde buldu. Diğeri arkadan ata çok yaklaştı ve at ona çifte geçirdi. "Hadi oğlum, hızlan!" dedi endişeli bir ses tonuyla. Kayalıkların daha sık olduğu bir kesime geldi. Bir diğer sırtlan, Aurok'un sağ tarafındaki kayadan Aurok'a atladı; Aurok eğilerek hançerini sırtlana savurdu. Tam o sırada sol taraftaki kayadan iki tane sırtlan birden atladı. Aurok biri havadayken hançerini fırlattı. Diğer sırtlan, Aurok'u hafiften ısırmıştı ama düştü. Beraberinde Aurok da düştü. Fakat Aurok yere devrilmedi çünkü eli atın dizginine takılmıştı. Zar zor düzeldi ve ata tekrar bindi.
Mesafe ilerledikçe, sağ taraftaki kayalar da büyüyordu ve sonlara doğru kısa bir dağ oluşuyordu. Sırtlanlar halen daha Aurok'un peşindeydi. Dağın bittiği yerden sağa döndü ve yaklaşık otuz metre uzaklıkta üç atlı adam vardı. Aurok onlara dörtnala sürerek yaklaştı. Sırtlanlar korktu ve geri çekildi. Aurok, yakına geldiğinde ortadakinin Hirmdal olduğunu anladı. "Hirmdal!" dedi Aurok sinirli bir şekilde. Sonra da atından indi.
Hirmdal da atından indi; "Sana geçiş yok!" dedi, kaşlarını çatarak. Aurok'un dibine geldi. Baltasını ve kalkanını kuşandı. "Ölümüne hazır mısın?" diye devam etti, ciddi bir tutumla.
"Seni öldürmeye hazırım!" diye bağırdı Aurok.
"Peki ne ile?" diye güldü Hirmdal Aurok'un bıçak kınına bakarak. Aurok yerden bir taş aldı ve Hirmdal'a fırlattı. Hirmdal, kalkanıyla kendini korumasa taş, başına gelecekti. Ardından Hirmdal'ın yanındaki iki kişi de silahlarını kuşandı. "Hayır siz karışmayın. Bu benim savaşım." dedi, yanındakilere bakarak.
Aurok ile Hirmdal kısa bir süre bakıştılar. Bir süre sonra ciddiliği bir kenara atarak gülmeye başladılar. "Seni özledim kardeşim." dedi Aurok, Hirmdal'a sarılarak.
"Aynı durum benim için de geçerli eski dostum." diye karşılık verdi Hirmdal. Hirmdal elini Aurok'un sırtından çekti ve omzunu sıktı. "İyice irileşmişsin Altın Kral."
Aurok aniden durgunlaştı ve ardından uzaklara daldı. Bir grup insanın "Çok yaşa Altın Kral!" diye bağırdıklarını gördü. Hirmdal, Aurok'un omzunu silkeledi. "Hey! İyi misin?" diye sordu Hirmdal.
"Çalışıyorum," diye karşılık verdi Aurok ve ardından diğer iki atlıya baktı. "yoksa onlar senin kardeşlerin mi?"
Hirmdal başını eğdi. "Bu kardeşim Rorndal." diyerek sağındaki atlıyı gösterdi Hirmdal. Ardından soluna dönerek "Ve bu da yaverim Agner."
"Peki ya Virndal, o nerede?" diye sordu Aurok.
"Küçük bir sefere çıktı, yakında dönecektir." diye yanıtladı Hirmdal.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsalkan: Devrim'in Uyanışı
Fantasía..."Hayır!" diye bağırdı Lord Kahor. Ardından baltasını çıkardı ve bir şifacının yüzüne savurdu, sonra bir diğer şifacının yüzüne daha. Teker teker şifacıları ve Baş Şifacı'yı öldürdü. Sonra baltasını oğluna vurmak üzere kaldırdı ve Nelia, kardeşini...