Jeretar, Deshav ve Bilshavn Uyuyan Orman'a doğru ilerlemekteydiler. Jeretar tıpkı eski sahibi gibi Lunaé'nin üstünü örtmüştü; dikkat çekmek istemiyordu. "Bu kadar altını nasıl buldun?" diye sordu Bilshavn. Deshav'ın atlara bağladığı güneşlerle ve aylarla dolu dört çuval altın vardı; bu da oldukça iyi bir miktardı.
"Broham kral olmadan önce Uadasilva'ya sürekli asker grupları gönderirdi; Yanında da bolca altın. Ve bunu uzun bir süre yaptı. Alabildiğim kadarını aldım ama yarısından fazlası Uadasilva'da kaldı." diye yanıtladı Deshav.
"Bir insan neden krallığının gücünü düşürüp askerlerini ölüme yollamak ister ki?" diye tekrar sordu Bilshavn.
Jeretar atıldı. "Onun krallığı değildi; babasının krallığıydı. Askerler de aynı şekilde. Bana kalırsa Broham geleceğe yatırım yaptı. Büyük miktarda altını Uadasilva'ya yollayarak kendine sakladı. Askerleri de yollayarak Zandor'un hem askeri seviyesini hem ekonomik seviyesini düşürdü. Böylece kral olduğunda vergileri yükseltmek için nedeni oldu." dedi. Ardından Deshav'a döndü: "Altınlarını geri almak isteyecektir."
"Haklısın. Onları saklamalıyız. Ardından dikkat çekmeden Duriany'nin yanına gideceğiz." diye karşılık verdi Deshav.
Üç yoldaş, Batton Kasabası'nın etrafından gizli gizli dolanarak ilerlemeye devam etti. Kasabadan "Kral Sernon'un Tek Gerçek Varisi geri döndü." diye bir haykırış duyuldu. Jeretar bu cümleyi kısık bir sesle tekrarladı. Ardından "O kim?" diye sordu Deshav'a bakarak.
"Aurok." dedi Deshav. Siri yordamıyla onun kim olduğunu biliyordu. "Zerina Krallığı'ndan soylu biri bildiğim kadarıyla."
Aurok o sırada Rorndal ve sekiz kişiyle beraber Dağlılar'ın dokuzuncu kampında geceliyordu. Vakit ilerleyince bulutlar gökyüzünü kaplamaya başladı. Rüzgâr doğudan esiyordu ve güneşin şavkı sönmüştü. Jeretar ve Deshav kapüşonlarını başlarına geçirdi. Deshav bir an duraksadı ve atını durdurdu. Bir kız çocuk ile göz göze geldi. Atından indikten sonra onun yanına gitti. Küçük kızın adı Foén idi. Foén'in yüzü çok narin ve masumdu. Ucunda güneş sembolü olan altınla süslenmiş bir kolye takıyordu. Elinde bir tane patates vardı. Aniden Deshav'ın arkasına geçti. Korkmuş çehresi onun bir şeyden kaçıyor olduğunu gösteriyordu. Batton'lu bir tüccar soluklana soluklana oraya geldi. "Patatesimi geri ver seni küçük cadı!" diye bağırdı. Deshav adama bir kartal (gümüş) uzattı. "Teşekkür ederim beyim." dedi tüccar ve Bilshavn ile göz göze geldikten sonra hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Foén Deshav'a bakarak gülümsedi. Deshav'ın da Foén'e karşı içinde farklı bir his vardı. O an fark etti ki Foén'in kolyesi, Battyla'nın kolyesiydi derken Foén birden koşmaya başladı; Bintepe Dağları'nın batıdaki başlangıç kısmına doğru ilerledi. Deshav da onu takip etti. Foén oraya vardığında evine giden gizli bir mağara geçidine girdi. Deshav meşaleyi bir sağa bir sola doğrultarak kızın nereye gittiğini aradı ama onu bulamadı.
"Sana zarar vermeyeceğim. Kolyenin sahibini tanıyorum; annen Battyla. Benim adım Deshav. Onun dostuydum. Lütfen, benden korkma." diye Foén'e seslendi. Etraf bir müddetliğine sessizlikle kaplandı. Sonrasında Foén beliriverdi; Deshav'ın yayını gösterdi. "Tamam." dedi Deshav; yayını ve baltalarını bıraktı. Foén elini uzatarak Deshav'dan kendisini takip etmesini istedi. Deshav, Foén'i bir müddet izledi.
"Burası." dedi Foén, şirin bir sesle. Foén eğildi, gizli kilidi açtıktan sonra taştan kapıyı ittirdi. Deshav, gördüğü manzara karşısında donup kaldı. Bir müddet kimse kimseye bir laf etmedi. Foén, "Bunlar kardeşlerim." diyerek abisini ve diğer kardeşlerini gösterdi. Battyla'nın beş çocuğu vardı. Foén, Oén, Terian ve Berian dördüzlerdi; Rhan ise ağabeyleriydi. "Bu da hasta babam." diyerek yataktaki babasını gösterdi. Babaları Rhad, yaklaşık bir yıldır komadaydı ve ölümle iç içeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsalkan: Devrim'in Uyanışı
Fantasía..."Hayır!" diye bağırdı Lord Kahor. Ardından baltasını çıkardı ve bir şifacının yüzüne savurdu, sonra bir diğer şifacının yüzüne daha. Teker teker şifacıları ve Baş Şifacı'yı öldürdü. Sonra baltasını oğluna vurmak üzere kaldırdı ve Nelia, kardeşini...