Bunların müşterileri, emekli kahvesinde oturup çay içmekten sıkılan ve "saracak" başka konu da bulamayan yaşlı amcalar... Kahveye değil "cafe'ye" gidip arkadaşlarıyla buluşan "Atatürk kızı" teyzeler (ama alkol kullanmazlar.)
Kendimizi katmıyoruz, çünkü benim kuşağım emekli olmasına emekli de, o gülünç maaşla geçinemeyeceği için çalışmayı sürdürüyor. Biz çalışırken öleceğiz.
Sözünü ettiğimiz "umarsız" kuşak yani, bizden daha büyükler. Hepten boş oturanlar.
Hepsi CHP seçmeni.
Çoğu, "içi kan ağlaya ağlaya" oyunu İhsanoğlu'na verecek. (CHP'nin gençleri vermeyecekler, onlar sandığa hiç gitmeyecekler, öfke doldular.) Her seçimde içleri bir posta kan ağlar zaten, hiç bitmez o sızıntı.
İmdi... Bu kitlenin ağzına "sakız" gerek. Verecek gazete de hazır. Eski alışkanlıklarından kurtulamıyor.
Ki, kahvehanede iki pişti bir prafa partisi arasında, kuşburnunu ya da ıhlamurunu yudumlarken "mevzu" olsun. Öyle ya, insan hep de damadını gelinini çekiştirmez ki sabah akşam, ara sıra da konu değiştirir.
O mevzu da, Ankara'nın bürokrat dedikoduları tabii. Kendi zümrelerinin sorunları.
Efendim, "her Yüksek Askeri Şura öncesi olduğu gibi bu yıl da kulisler hareketliymiş"...
Yok yahu? Ankara'nın bozkır esintisi olmalı bu. İstanbul'dan bakınca görünmüyor öyle bir hareket...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in "görev süresinin dolmasını beklemeden YAŞ öncesi istifa edeceği" beklentisi varmış...
Yok yahu? Bize gelmedi öyle bir beklenti...
Fakat böyle bir izlenim de yokmuş görünürde, düzeltiyorlar. Efendim, Özel'in emekli olması Hulusi Akar'ın yolunu açarmış.
(Akar paşamız Kara Kuvvetleri Komutanı'dır, biliyor muydunuz?) Akar bu yıl değil seneye Genelkurmay Başkanı olacakmış. Eee? Bize ne bundan?
Bir de Galip Mendi alternatifi varmış kuvvet komutanlığına, ayrıca Abdullah Atay ve Ahmet Turmuş isimleri de geçiyormuş. Fakat Zeki Çolak ihtimali de yabana atılmamalıymış.
Vay be! Ya Galip'in yerine Alaattin, Ahmet'in yerine Mehmet, Zeki'nin yerine Hüsnü gelirse ne yaparız? Mahvoluruz vallahi.
Sevgili okuyucular, bu isimleri tanımamanız ve bu bozkır dedikodularının size hiçbir şey ifade etmemesi, Türkiye'nin yavaş yavaş "sağlığına kavuşmasının" kanıtıdır. Türkiye artık "normal" bir ülke olma yolundadır.
Devlet, milletin eline geçmektedir. Bürokrasi artık devleti idare etmeyecek, kendi "asli" görevlerine, yani "tedvire memur olduğu" işlere bakacaktır.
Postalcı basına da, her sene temmuz ve ağustos aylarında kendi müşterisinin ağzına böyle gereksiz sakızlar vermek kalacaktır.
Emekli amcalara ve teyzelere de, bol bol içleri kan ağlama fırsatı. Yaz bastırdı, bir nefes alsınlar, damadın yazlığına gidip torunları güneşten korusunlar, dönerler, 11 Ağustos sabahı kaldıkları yerden devam ederler ilenmeye...
Allah hepsine uzun ömür versin, daha sırada 2015 ağlaması, 2019 ağlaması, 2023 ağlaması var.