Recep Tayyip Erdoğan'a muhalif olabilirsiniz. Anayasal hakkınızdır. Onu beğenmeyebilir, onu sevmeyebilirsiniz. "İnsani" hakkınızdır. Hatta ondan nefret de edebilirsiniz, eh bu da insani olmasa bile hayvani hakkınızdır.
Politikalarını onaylamayabilir, "şunu şöyle değil böyle yapması gerekir" diyebilirsiniz, buna da muhalefet denir zaten.
Cumhurbaşkanı olmasını istemiyorsanız, oyunuzu diğer adaylardan birine verir ya da hiç kullanmazsınız, bundan dolayı da sizi hiçkimse kınayamaz.
Lakin, "bu herif ölecek" diye, hem de bu kelimeyi kullanarak laf çıkaramazsınız, buna alçaklık denir. Buna namussuzluk denir. Buna şerefsizlik denir. Bu siyaset değil necasettir.
Bunu, saçı sakalı ağarmış üniversite profesörlerinden de duydum. Tanrı'ya inanmadıkları halde Pennsylvania muhalefetinin dümen suyuna girmişlerdi. Nefret akıllarını başlarından almış, yüreklerini, gözlerini ve dillerini karartmıştı.
Efendi hazretlerinin bazı müritleri, başbakanın bir ara hastaneye yatmış ve ameliyat olmuş olmasından esinlenmiş, "ölecek" diye tezvirat çıkarıyorlardı. Söylendiğine göre darbeyi de o hastanedeyken, yani en savunmasız, en zayıf anında yapacaklardı. Belki şeyhlerinin abuk beddualarının tutacağını düşünecek kadar da kafasızdılar, kimbilir?
"Bilim adamı" geçinen saftırıklar da, "ilim adamı" geçinen hokkabazların bu palavralarına gözü kapalı inanıyorlardı.
Bir de "ölsüncüler" var. Onlar, ölecek palavrasıyla yetinmeyip ölsün diye bir de dilekte bulunanlar. Birçok kişiden duydum, özellikle de masonlardan!
Dil bilen, Avrupa görmüş, şarap içen, "medeni" geçinen adamlar.
"Başbakanın hangi alanlarda hangi kusurlarını gözlediniz, bana da anlatın" sorusuna kem küm ediyorlar, "asık suratlı" deyip geçiyorlar. Sanki Çankaya'ya komedi sanatçısı aranıyor. (Örneğin İsmet İnönü çok güleryüzlü, şıkıdım şıkıdım bir adamdı Allah için.)
Bir de "katılımcı olsun" diye ekliyorlar, başbakan canına susamış düşmanlarına da akıl danışacak...
Başbakanı nefret söylemi yaratmakla suçluyorlar, nefreti kusan kendileridir. Başbakanın tanıtım toplantısına katılan sanatçılara edilen akıl almaz küfürler, bunun en basit kanıtıdır.
Bölmekle suçluyorlar, bölünmeye en hevesli onlardır.
"Ölsün" diye ilenmek, çok çaresiz olduklarının ifadesidir. Hiçbir politika öneremiyorlar, hiçbir hareket geliştiremiyorlar, hiçbir alternatif bulamıyorlar, görünür bir gelecekte hiçbir siyasi değişiklik umutları yok, o zaman ölsün diyebiliyorlar ancak...
Ölsün de kurtulalım...
Tayyip gitsin, yerine falanca gelsin demek, muhalefettir. Tayyip ölsün demek, "ben aciz bir zavallıyım" demekle eşanlamlıdır.
Merak etmesinler, günün birinde Tayyip de ölecek, ben de öleceğim, onlar da ölecekler. Hiçkimse bu dünyaya kazık kakmayacak.
Biz, hayatta bir yerden bir yere gelmiş, sınırlı zamanını boşa geçirmemiş, iyi kötü birşeyler öğrenmiş, olumlu ya da olumsuz birşeyler yapmış, tırnaklarımızla kazıyarak kendimizi şöyle ya da böyle var etmiş kişiler olarak gideceğiz.
Fakat onlar bu dünyadan "geldikleri gibi" gidecekler.