Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü militanları tarafından rehin alınan ve bugün serbest bırakılanlardan Türkiye'nin Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, Türkiye'ye dönüşleriyle ilgili, "Gerçekten esaretten kurtuluştu. Özgürlüğe kavuşmaydı. Vatanıma kavuşmaydı" dedi.
Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, katıldığı bir televizyon programında rehin tutuldukları 101 gün boyunca yaşadıklarını anlattı.
Alıkonuldukları süre boyunca zor ve sıkıntılı bir süreç yaşadıklarını belirten Yılmaz, Türkiye'ye geliş sürecini "Gerçekten esaretten kurtuluştu. Özgürlüğe kavuşmaydı. Vatanıma kavuşmaydı" sözleriyle anlattı.
Yaşadıklarıyla ilgili "Kesinlikle hapishane hayatına benzemiyor" ifadesini kullanan Yılmaz şöyle devam etti:
"Çünkü orada bir hüküm giyiyorsunuz. Bir süreniz var, ne zaman çıkacağınız belli. Sonuçta şartlarınız belli. Can güvenliğiniz belli. Burada hiçbir şey belli değil ama sonuçta bir şeyi yenmeniz gerekiyor orada. Yani ölüm korkusu ile yaşayarak orada devam edemezsiniz. Onu baştan yenmeniz gerekiyor. Onu yenemezseniz o zaman o korkuya yenik düşüyorsunuz. Dolayısıyla benim belki de başardığım tek şey o korkuyu daha ilk gün yenmek oldu. Yani bir teslimiyettir Allah'a. Eğer akıbet böyle olacaksa o da bir kaderdir, ona da razı olmak gerekiyor. Onun için de çok fazla direnmemek gerekiyor dedik."
Örgütün güvenlik açısından kendilerini sürekli bir yerde tutmak yerine farklı yerlere götürdüklerini ve sekiz-dokuz defa yer değiştirdiklerini dile getiren Yılmaz, "Onların genel stratejisi. Bir yerde bir rehineyi çok fazla tutmak istemiyorlar. Bir de Türkiye gibi güçlü ülkelerin istihbaratı var, her taraftan istihbarat alabilir, her kanaldan istihbarat alabilir. Arazideki, dışarıdaki her unsuru kullanabilir, dolayısıyla bunu biliyorlar" diye konuştu.
Yaşadıklarıyla ilgili olarak "Biz bir cehennemin içerisinden çıktık" benzetmesi yapan Yılmaz, her yer değiştirdiklerinde yaşanan vahşeti daha iyi gördüklerini aktardı.
Başkonsolosluğun neden baskından önce tahliye edilmediği sorusuna karşılık bütün seçeneklerin değerlendirildiğini ancak olayların çok hızlı geliştiğine dikkati çeken Yılmaz, "Dünyada hiç kimse bu örgütün dört-beş günde Bağdat'a ulaşabileceğini hiç kimse hesaplamıyordu" değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, IŞİD'in baskını karşısında neden direnmedikleri yönündeki bir soruya ise "Neden çatışma olmadı sorusu da bence gerçekçi bir soru değil. Çünkü kime karşı çatışacaksınız? Ne kadar çatışacaksınız? Yani bütün kenti almış, orada devlet kurmuş birisiyle ne kadar çatışabilirsiniz? Her taraf alınmış. Bu örgütün yapısı farklı, yerleşme şekli farklı, unsurları farklı" cevabını verdi.
IŞİD militanları tarafından kafası kesilerek öldürülen James Foley, David Haines ve Steven Sotloff'un görüntülerinin kendilerine izletildiğini açıklayan Yılmaz, "Ama bunlar bizleri korkutmadı. Korkuyu daha ilk gün yenmiştik" diye konuştu. Yılmaz, özellikle baskının yaşandığı gün kendisine yoğun baskı uygulandığını ve kendisinin makam odası önünde itişme yaşandığı bilgisini paylaştı. "Orayı açıp orada görüntüler almak istediler. Bazı çekimler yapmak istediler" diyen Yılmaz, bu sırada başına silah dayandığını aktardı. Yılmaz, "Orada belli ki bir hesapları vardı. Çok şükür o gerçekleşmedi. Biz de öyle bir görüntü vermedik. Bir açıklama olmadı. Türkiye'yi zor duruma sokacak herhangi bir şeye kesinlikle izin vermedik" dedi.
Dış dünya ile iletişimi nasıl sağladıkları sorusuna, "Telefonun olduğu da doğru. Ama onu çok sakladık" cevabını veren Yılmaz, telefonu nasıl sakladıklarını açıklamaktan kaçındı.
Kurtarma operasyonuyla ilgili olarak da detaylara girmek istemediğini dile getiren Yılmaz şunları söyledi:
"Milli İstihbarat Teşkilatımız gerçekten son derece dikkatli çalıştı. İyi çalıştı. Bugün Sayın MİT Müsteşarımıza da teşekkür ettim. Sayın Cumhurbaşkanımız olayı başından beri her şeyi dikkatli bir şekilde yönlendirdi, izledi. Sayın Başbakanımız adeta bizimle yatıp bizimle kalktı. Dışişleri Bakanımız keza öyle. New York'taydı ama her şeyi takip ediyordu ve olayı yönetti. Dolayısıyla bürokrasi buna kilitlendi ve çok iyi bir eşgüdüm halinde çalışıldı."
Operasyona başka bir ülkenin katkısı olduğu yönündeki iddiaları peşinen yalanlamak istediğini bildiren Yılmaz, kurtarma operasyonunun tamamen Türkiye'nin başarısı olduğunu aksini iddia etmenin haksızlık olacağını vurguladı.
Rehin tutuldukları süre boyunca başta çocuklar olmak üzere beslenme ve sağlık konusunda da çok zor şartlar yaşadıklarını anlatan Yılmaz, çocukların bedenlerinde yaralar çıktığını ve kilo kaybı yaşadıklarını, bazen de gıda bulamadıklarını aktardı. Uzun ve zor bir süreçten geçtiklerini belirten Yılmaz, "Yani herkes bir sınavdan geçti" dedi.
Yılmaz, alıkonuldukları süre boyunca kendisinin de 14 kilo verdiğini söyledi.