3. Bölüm

436 26 3
                                    

''Kendini nasıl hissediyorsun?'' Hemşirenin yapmacık mutluluk ifadesine karşı yüzümü ekşilttim.

Nasıl mı hissediyorum? Mideme ardı ardına yumruk yemişim gibi. Kafamdaki tüm saçlar teker teker yolunmuş da onun sızısını çekiyormuşum gibi. Bağırmam gereken bir sürü zehirli fikir varken hepsinin yutup zihnimin sirk yerine dönüşmesine izin veriyormuşum gibi. Terk edilmiş, mutsuz, öfkeli, yalnız bırakılmış, zavallı, korkak ve en önemlisi enkazın altında karanlığa terk edilmiş gibi.

''Fena değil.'' Damağımdaki kuruluğa rağmen yutkundum. ''Ne zaman bitecek bunlar?''

''Birkaç dakikası kaldı.'' Tansiyonumu ölçerken uyarısı üzerine kıpırdamamaya çalıştım. Zaten vücudumu yerinde tutamayacak kadar enerji doluydum!

Midemde hissettiğim boşluk büyümeye devam etti. İlaçlar midemden temizlenmişti ama ben kendimi hala dolu hissediyordum. Sanki her şey bir oyundu. İlaçlar bir yere saklanmıştı ve tıpkı deprem gibi en ummadığım bir anda karşıma çıkıp beni öldürecekti.

''Seher, iyi misin?'' Güneş yeni yeni doğuyordu. Dayım karışmış beyazlaşan saçlarıyla bana baktı. Gözündeki numaralı gözlüğünü tekrar takmıştı. Cenazeden sonra her şey normale dönüyordu. Bir ben beceremeyip elime yüzüme bulaştırmıştım.

''İyiyim.'' dedim. ''Ne zaman çıkacağım?'' Artık yakın dostum olan seruma bir bakış attım. Bitmesine daha çok vardı.

''Biraz daha sabır.'' deyip gülümsedi. ''Seni bir arkadaşımla tanıştıracağım.'' Sesini biraz yükseltirken duvarın yan tarafından bir kadın başını uzattı. Sanki bunu dakikalar önce planlamışlar gibi ikisi de gözüme yapmacık ve eksik görünüyordu. Dayım abartılı neşesiyle kadına yol açarken ben de boş bakışlarla bu iki yetişkini seyrediyordum.

''Ben Sena, sen de-''

''Seher.'' deyip kolumdaki iğneden seruma uzanan ince hortumu parmaklarımın arasında kaydırdım.

''Ben sizi yalnız bırakayım.'' Dayım endişeli bakışlarıyla ikimize bakıp odayı terk etti.

Saçını sonradan sarıya boyasa bile çok dikkat çekmeyen Sena karşımdaki koltuğa oturdu. Odaya girer girmez beyaz-açık mavi duvarların arasında kendini belli ediyordu. Klasik baygın hastahane kokusuna kadın parfümü bulaşmıştı.

''Dayımın nesi oluyorsunuz?'' diye sordum.

''Arkadaşıyım,'' Bakışları bir buzu çözecek kadar sıcak ve meraklıydı. Beni çözemezdi. Yapbozumun kayıp parçalarını aramayı birkaç gündür bırakmıştım. Bakışlarımı ondan kaçırdım.

''İyisin.'' deyip gülümsedi. Üstüne giydiği siyah kalem eteğin uçlarını yüzük dolu parmaklarıyla aşağı çekiştiriyordu. ''Çok iyi görünüyorsun.''

''Yalanlar.'' diye mırıldandım. Psikolog olduğunu anlamamak için üç numara miyop olmak gerekiyordu. ''Ne bu? Ters psikoloji falan mı?''

''Başkalarına iyiyim dediğinde tıpkı benim gibi görünüyordun.'' Bir an sadece yüzüne baktım.

''Dayım size moralimi bozun diye mi para veriyor?'' Bakışlarımı inadına ona diktim.

''Para aldığımı nereden çıkardın? Bu ücretsiz ama kendine zarar verip soluğu burada aldığın sürece daha çok karşılaşacağız.'' Sinir bozucu gülümsemesi yüzüne yayılmaya devam etti. Evde bunu yapmak için ek süre boyunca çalışıp çalışmadığını merak etmiştim. ''Bana kendini anlat.''

''Geriye uzanıp çocukluğuma mı ineceğiz?''

''Gerekirse anne karnından bile başlarız, önemli olan iyileşmek.'' Sözlerinin can acıtıcı olmasını umursamıyor gibiydi ama yalan söyleyen diğer büyüklere göre ona saygı duyabilirdim.

ÖLGÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin