4. Bölüm

365 19 4
                                    

Kafka'nın Dönüşüm romanındaki George Samsa yeni bir güne nasıl bir böceğe dönüşmüş olarak uyanıyorsa, ben de bir akıl hastasına dönüşmüş olarak dünyaya gözlerimi açtım. Sanki geçmişte ne olduğumun veya ne hissettiğimin bir önemi yoktu. Bundan sonra sadece bu andan itibaren yaşıyordum.

Ellerim karnımın üstünde sabitlenmişti. Uyuşuk parmaklarımı kaldırmaya çalıştığımda gri kazağımın tüylü yüzeyini hissettim. Üstümü değiştirmem gerekiyordu.

Gözlerim birden ve hiçbir şeyin etkisi olmadan açıldı. İlk gördüğüm şey beyaz tavandı. Başım ağrıyordu ve midem açlıkla burkulmuştu. Kendimi boş ve şaşkın hissediyordum. Hiç tanımadığım bir yerde, hiç bilmediğim ilaçların etkisiyle derin ve rüyasız bir uyku çekmiştim.

Yatakta doğrulup esnedim. Karışan saçlarımı düzeltmek adına ellerimi kaldırırken pencereden dışarıya bakıyordum. Oraya uzanıp, güneşlikleri kenara çektiktan sonra pencereleri açtım. İçeriye dolan taze toprak kokusu gördüğüm yeşil manzarayla mükemmel bir bütün oluşturuyordu.

''Hazırlan, kahvaltıya gideceğiz.'' Dünkü kadın odaya çat kapı girince sinirle ona baktım. Daha yatakta olduğumu görünce kaşları çatılmıştı. ''Bugün ilk günün diye biraz geç geldim ama hemen kalkman lazım. Kapının önündeyim.''

Kadın dışarı çıkıp kapıyı kapatana kadar bekledim. Yataktan inip yere bıraktığım çantayı yatağın üstüne koydum. İçini açtığımda enkazın altında olduğum sırada üstümde olan gri pijamayı buldum. Dayımın eşi pijamayı yıkayıp, sökülmüş yerlerini onarmıştı. Burada ne kadar kalacağımı bilmediğimden ve çok az eşyam olduğundan yenileri eskitmek istemedim ve onu giymeye karar verdim.

Dün içeri girerken gördüğüm ebeveyn banyosuna girdim. İçeride bir küçük lavabo, bir klozet ve bir de duşakabin vardı. Musluğu açıp elim suyla dolana kadar bekledim ve yüzümü yıkadım.

Su akmaya devam ederken duvara asılı duran ufak aynada yüzüme baktım. Korku tüm hücrelerimi sararken nasıl bu kadar boş bakabiliyordum?

Banyodan çıkıp saçlarımı rastgele ördüm ve üstümdekileri çıkarıp pijamalarımı giydim. Ayaklarımda banyoda bulduğum hastahane terliklerinden vardı.

Kadınla bir alt kata inerken bir başka zırvalık duvara kazınmıştı.

HAYATINIZIN SONUNA KADAR YAŞAMADIKÇA TALİHİNİZDEN ŞİKAYET ETMEYİN. -Anton Çehov

Saf saçmalık bu olsa gerekti. Bir kere ya yaşamaya devam ettikçe bizi daha kötüsü bekliyorsa, o zaman ne olacaktı? Bu akıl hastahane bozması yere kapatılmıştım ve kimse bana talihin güzelliğinden bahsedemezdi.

''Burası ortak salon ve televizyon odası.'' Kadının eliyle işaret ettiği odanın açık kapısından içeri baktım. Gözüme ilk çarpan sıcak fıstık yeşili duvarlar ve lacivert-turuncu koltuklardı. Yürümeye devam ettiğim için daha fazlasını göremedim. ''Burası sırasıyla resim, dans, müzik odaları.'' Kapılar kapalı olduğu için bir şey göremedim. ''Eğer spor ve tiyatroya ilgiliysen onların odaları en alt katta.''

Koridor boyunca yürürken en sonunda durup sola saptık. Büyük kapıyı araladığında gözüme ilk gelen ilerideki büyük pencerelerden içeriye vuran güneş ışığı olmuştu. İçerisi oldukça aydınlıktı. Mavi renkteki uzun iki masa pencerelerin dibine kadar uzanıyordu. Etrafında turuncu tabureler vardı.

Herhangi bir film veya kitapta bilmediğiniz bir ortama girerken tüm gözlerin size çevrildiği sahneler olurdu ya.

İşte onu unutun.

Herkes gürültüler eşliğinde yemeğini yemeye devam ediyordu. Kimsenin umurunda değildim ve bu harika bir şeydi. Kimse ailemi kaybettiğim için bana acıyan gözlerle bakmıyordu. ''Kahvaltı sana puan kazandırır. Puanlar isteklerinin gerçekleşmesi için önayak olur.'' Kadının dediklerine başımı sallamaya devam ettim. ''Sabah kahvaltıdan önce ve akşam yemekten sonra ilaçlarını alman gerekiyor. Şimdi yemeğini al ve bir yere yerleş.''

ÖLGÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin