allah benim belamı versin ben neden Kuzey'i sarışın yaptım ben Kuzey'e karakter uyduramıyorum Vera'ya zaten hiç uyduramıyorum delircem
Kuzey Aksoy;
Oturduğumuz masada gözlerimi gezdirerek karşımdaki Vera'ya bakmaya başladım. Normalde, yani bundan birkaç gün öncesine kadar, dibimden ayrılmazdı. Burada en samimi olduğu kişi ben olduğumdan yalandan bana sırnaşır, koluma yapışırdı. Bunun sebebinin beni kıskanması olduğunu ve başka kızların bana bakmaması gerektiğini söylerdi.
Şimdi ise uzağımda oturuyordu.
"Siz kavga mı ettiniz? Vera senden uzakta oturmazdı," diyen Koray, kaşlarını çattı. "Diyeceğim, diyeceğim de, siz kavga etseniz de böyle uzak kalamazdınız ki. Ne oldu?"
"Dalgınım bugün," diyen Vera, boğazını temizledi. "Uzakta kaldığımı fark etmemişim bile."
Hiç kimse inanmamıştı bu söylediğine çünkü bizi tanıyorlardı. Kavga edecek, etsek bile bunu uzatacak son insanlar falan sayılırdık onların gözünde. Zaten biz kavga etmemiştik, birbirimizi kaybetmiştik.
Lisenin ilk senesinde onu sevdiğimi fark ettiğimde yıkılmıştım. Hiç kimse senelerdir yanında olan birisine aşık olmayı kabul edemezdi, en yakın arkadaşına aşık olmayı kabul edemezdi.
O bana her sarıldığında kalp atışlarımı anlamasın diye geri çekilmiştim. Ona sarıldığımda kalbimin atış hızını anlamaması için sürekli yanımda kızlarla gezmiştim, eğer kızlarla gezersem kalp atışlarımı sorgulamazdı çünkü. Sorgulasa bile böyle bir şey mümkün değil aklına gelmezdi.
Bana bahsettiği her hayalinde onun yerine gülümsemiştim, biraz çabalarsa hepsini yerine getirebilirdi, hep destek vermiştim. Bana bahsettiği her erkekte biraz daha yıkılmış ancak hiçbirisinde tam olarak çökmemiştim. Anlattığı erkeklerin hiç birisine aşık değildi çünkü, en fazla hoşlanıyordu. Eğer gelip bana aşık olduğu erkeği anlatsaydı, ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.
Onu öpmeye kıyamıyordum, o ise dün beni öpmüştü. Bunu neden yaptığını hâlâ anlamamıştım, kendisinin de anlamadığına emindim çünkü şu an eskisinin iki katı kadar suratıma bakmıyordu. Utanmış olduğunun farkındaydım. Normalde umursamazdı öpücük olaylarını falan ama öptüğü kişi bendim, Kuzey Aksoy. Çocukluk arkadaşı, en yakını, en güvendiği kişi.
Düşündükçe içimde bir şeyler olmasına engel olamıyordum. Düşündükçe heyecanlanıyordum. Sadece ufak bir temastı aslında, tam olarak öpüşme bile sayılmazdı ancak yine de heyecanlanmama, kalbimin hızlanmasına engel olamıyordum.
Karşımda oturuyordu ve gözlerime bakamıyordu. Siyah ojeli tırnaklarını masaya burup duruyordu ve bu, onun gergin olduğunu anlatıyordu. Arada bir dudaklarını yalıyordu ki, bunu da ya sinirlendiğinde ya da gergin olduğunda yapardı. Yanında oturan Sude'yle az az sohbet ediyor, masada dönen muhabbeti umursamıyordu bile. Bileğindeki siyah iple oynamaya başladığında ise gerginliği hat safaya çıkmış olmalıydı çünkü o, bunu çok gergin olduğu zamanlar dışında yapmazdı. İpin kopacağından korkardı ve o ip, benim ona aldığım bir bilekliğin ipiydi, aslında değildi. Bileklik koptuğunda oturup ağladığını hatırlıyordum, defalarca kez özür dilemişti. Daha sonra ise bilekliğin ipini bileğine bağlamıştı. Arada bir kopuyordu, her koptuğunda yeni bir siyah ip bağlıyordu. Bunu bildiğimi bildiğinin farkındaydım ama ona bilekliği ben verdiğim için hiç çıkartmak istemediğini söylemişti.
Aniden ayağa kalktığında masadakiler ona dönmüşlerdi. "Ben bir lavaboya gideyim," diyerek arkasını döndü ve hızla ilerlemeye başladı.
"Bir anda ne oldu buna böyle?"
"Kafasını kurcalayan bir şey var bir süredir," diyerek esnedim. Doğru düzgün bir uyku alışkanlığım yoktu. Bir gün saatlerce uyurken bir gün sadede üç-dört saat uyurdum ve son bir haftadır doğru düzgün uyuyamıyordum.
Bir anda koşa koşa yanımıza gelen Doğa'ya bakmaya başladığımızda, hatta tüm kafe bakmaya başladığında, o kendini yanındaki boşluğa atmıştı.
"Allahım," diyerek kafasını masaya yasladı. "Ölüyordum! Az daha ölüyordum! Bu etekle dakikalardır köpekten kaçıyorum, ağlayacağım birazdan."
Doğa'nın köpekten ne kadar korktuğunu bilmeyenimiz yoktu. Kovaladığını söylüyordu ancak muhtemelen köpek arkasından iki adım atmıştı ve o da köpeğin kendisini kovaladığını zannederek koşmuştu. Daha önce yaşamadığımız şey değildi.
Masadakiler Doğa'ya gülmekle meşgulken ben Vera'nın neden hâlâ gelmediğini düşünüyordum.
"Kuzey," diyen Doğa'yla gözlerimi ona çevirdim. "Sen iyi misin?"
"Evet."
"Emin misin peki?" diyerek kaşlarını çattı. "Gözaltların mosmor olmuş, günde kaç saat uyuyorsun? Üç? Dört?"
"Dört."
"Bir sorunun var, bunu fark edebiliyorum," diyerek derin bir nefes aldı. "Ama bize anlatmıyorsun. Kendi kararın tabi ki ama liseden beri beraberiz, bir sorunun olduğunda bize anlatabilirsin, biliyorsun, değil mi?"
"Biliyorum," diyerek dağınık saçlarımı karıştırdım. "Sadece uyku problemi çekiyorum, herhangi bir sorunum yok."
O sırada masaya gelen Vera, derin bir nefes almıştı. "Ben artık gideyim."
"Kalsaydın biraz daha?"
"Yok," diyerek elindeki telefonu cebine sıkıştırdı. "Zaten projelerin falan hiçbirisini yapmadım. Onlarla ilgilenirim biraz."
"Tamam, görüşürüz."
"Ben bırakayım seni," diyerek ayaklandığımda bir şey söylemek için ağzını açıp kapattı. Ardından konuşmaya başladı.
"Motorla geldim zaten, Kuzey. Kendim gidebilirim."
Motorla geldim zaten.
Motora binmeye tekrar başlamıştı ve bunu Bahadır'la kaza geçirdikten bir hafta kadar sonra yapmıştı. Aslında, bunun dün söylediklerimden sonra olduğunun farkındaydım.
"Mesaj at," dedim kalktığım yere otururken. "Eve gidince."
Zoraki bir şekilde gülümsedi. "Atarım."
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey Vurgunu [texting]
Short StoryBilinmeyen Numara: ne olur kurtar beni Bilinmeyen Numara: bak, bu Bilinmeyen Numara: bu çok tuhaf bir his Bilinmeyen Numara: kalbimi senin ellerine bıraktım, istediğin her şeyi yapabilirsin Bilinmeyen Numara: ve ben boğuluyorum Bilinmeyen Numara: ka...