12. Bölüm

544 68 121
                                    

"İyi dersler çocuklar!"

Genç adam arabadan inen iki gencin arkasından seslenmiş ve motoru hala çalışmakta olan aracı haraket ettirerek sabah trafiğinin arasına karışmıştı.

Jihoon ve Kuanlin baş selamı verip arabaların arasında kaybolan abisini izleyip ardından okula yürümeye başlamışlardı.

"Abin harika biri, gerçekten şanslısın Kuanlin-ah." Jihoon yanında yürüyen uzun boylu çocuğa itafen konuştuğunda, diğerinin dudaklarında hafif bir tebessüm oluştu.

"Öyle sanırım." dedi yüksek sesle. "Benim görmeye pek fırsatım olmadı çünkü." Bu cümlesini ise daha çok kendisine söylemişti.

"Ne dedin?" Jihoon ise yanından geçen kızların yüksek oktavlı kahkahaları yüzünden yanındaki gencin sözlerini tam olarak anlayamamıştı.

"Yarın akşam sinamaya gitsek nasıl olur diye düşünüyordum. Filmlere hiç bakma fırsatın oldu mu?" Kuanlin'in yanıtıyla içten bir gülüş sunmuştu.

"Senin için küçük bir araştırma yapıp akşam mesaj atabilirim. Eğer güzel bir film yoksa birlikte bir film gecesi yaparız." Jihoon heyecanla konuşurken, Kuanlin abisine olan kırgınlığını boş verip onu izlemeye başladı.

Jest ve mimikleri o kadar tatlıydı ki, sinamada veya film gecesinde, daimi filminin Jihoon'un yüz ifadeleri olacağına dair kuvvetli hisleri vardı.

"Sonra patlamış mısır alırız, taco da alırız, yanına biraz kola, yetmezse patates cipsi ve milkshakede alırız. Midemiz şölen eder!" Jihoon canının çektiği yiyecekleri her hayal edişinde ve söyleyişinde gözleri parladı.

Jihoon kendisini yiyeceklere, Kuanlin ise kendisini Jihoon'a öylesine kaptırmıştı ki; okul binasına girene kadar kendilerini nefretle izleyen bedeni fark edememişlerdi.

Daniel hırsla arkasına dönüp okulu ekecekken, Minhyun ile kendisine doğru gelen Seungwoo'yla göz göze gelmişti.

Az önceki öfkesi bir anda yerini endişeye bırakmıştı. Seungwoo'nun hastalığını tam olarak atlatamadığı ortadaydı, ne demeye okula gelmişti ki!

"Günaydın, Niel!" Minhyun neşeyle arkadaşına seslendiğinde ondan mırıldanmayla karışık bir günaydın işitebilmişti.

Lakin Daniel'ın bakışları bir an olsun Seungwoo'nun üzerinden ayrılmamıştı. Seungwoo yanından geçmek için haraketlenmişken önüne geçip onu engelledi.

"Ne işin var senin okulda, eve gidip dinlenmen gerek." Daniel arkadaşını bir güzel paylamış ve onu eve götürmek için elini tutmaya çalışmıştı.

Ama Seungwoo Daniel'ın elini tutmasına izin vermedi. Bir adım geriye çekilip aralarına mesafe koyarken bakışları birbirini buldu.

"Benim için endişe etmene gerek yok." Seungwoo'nun hastalık süresince öksürmekten tahrip olmuş boğazı sesine de yansımıştı.

"Yalnızca akadaşlar birbirleri için endişelenir." Sesindeki kırgınlık öylesine büyüktü ki, Daniel arkadaşına doğru uzattığı elini usulca indirdi.

"Unuttun mu?" Seungwoo kendisinden usul usul uzaklaşan Daniel'ın gözlerinin içine inatla bakıyordu.

"Ben senin arkadaşın değilim." Kendini ne kadar sıkarsa sıksın, bu cümleyi kurarken sesi titremişti.

"Yapmayın ama çocuklar! Ne zamana kadar birbirinize kırgın kalacaksınız?" Minhyun iki arkadaşının arasında kalmanın çağresizliği ile hayıfladı.

Minhyun'un bu sözlerinden sonra Seungwoo Daniel'in yanından geçip okul bahçesine girmişti.

"Seungwoo! Bekle!" Minhyun'un seslenişi yanından geçip yaya geçitine ilerleyen Daniel yüzünden yarım kaldı.

Don't Cry Over Me  [Askıda]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin