Bay ve Bayan Kang çok yakın ahbapları olan Ong ailesinin kapısının önünde ellerinde hediyelerle bekliyorlardı.
Çok geçmeden kapı açılmış ve Bayan Ong tüm güzelliğiyle kapıyı açmıştı. Bayan Kang ile sarılmış, Bay Kang'ın elini sıkmış ve kendi oğlu gibi sevdiği Daniel'ın yanaklarını öpmüştü.
Tatlı diyaloglar eşliğinde salona ilerlerken merdivenlerden inen Bay Ong, eski arkadaşına kocaman sarılmış ve güzel eşinin elini centilmence sıkmıştı.
Herkes salona girdiğinde hala ayakkabılarıyla boğuşan Daniel'a gülümsemiş ve nihayet yanına gelebildiğinde delikanlının saçlarını karıştırarak salona girişlerini yapmışlardı.
Daha ilk dakikalardan koyu bir sohbete dalan ahbapları uzaktan izlemekle yetiniyordu Daniel. Gözleri etrafta en iyi arkadaşını arasa da sesini çıkaramamış ve arada kendisine yönlendirilen cevapları üstünkörü cevaplamıştı.
Sonunda en yakın dostunun yokluğunu kendisi dışında bir kişi daha fark edebilmişti.
"Seungwoo nerde hayatım, görünmüyor ortalıklarda." Bayan Kang'ın sorusuna eşi de katılmış ve odak noktalarını ahbaplarına çevirmişlerdi. Daniel ise sadece Bayan Ong'un dudaklarından dökülecek sözlere kulak kesilmişti.
"Seungwoo son iki üç haftadır moralsizdi zaten. Notları düştüğü için tuhaflaştığını düşünsem de, öğretmenleriyle konuştum ve notlarının hala aynı olduğunu ve hatta arttığını söylediler." Bayan Ong yerinde huzursuzca kıpırdanıp tekrar konuşmasına devam etti.
"Bünyesi zaten çok zayıf, doğru düzgün beslenmediği için de çok çabuk hastalandı. Şimdi ona banyo yapıp ardından uyumasını söyledim. Ama kendisi iyileşse dahi neden moralinin bu denli kötü olduğunu bilmiyorum, kendisi söylemiyorda." Bayan Ong evladının durumuna yakınarak başını yanında oturan eşinin omzuna yaslamıştı.
"Daniel, tatlım. Seungwoo sana moralinin neden bozuk olduğunu söyledi mi? Yada senin bir fikrin var mı bu konuda?" Bayan Kang'ın oğluna yönelttiği soruyla, Bayan Ong sadece dertli bir şekilde iç çekmişti.
"Bilmiyorum. Konuşmadık." Daniel'ın kısa cevabı her iki bayanın da moralini bozarken, beyler eşlerinin omzunu sıvazlayıp ellerini tutmakla yetinmişlerdi.
"Seungwoo'nun yanına gidebilir miyim?" Daniel Bayan Ong'dan aldığı olumlu talimatla yerinden fırlamış ve ezbere bildiği odanın yolunu tutmuştu.
Holü geçmiş ve üst kata çıkan merdivenleri es geçip merdivenlerin altındaki kapıya ilerlemişti. Kapıyı açık kendisini içeriye attığında, karşılaştığı manzarayla yerinde sendelemişti.
Seungwoo anadan doğma çıplak olan vücudunda yalnızca giydiği siyah baksır ile kapatmıştı. Islak olan siyah saçlarını kuruladığı havlusunu yatağının üzerine atıp bakışlarını odasına dalan kişiye çevirmişti.
Hastalığın etkisiyle burnunun etrafı kızarmıştı ve yanakları al aldı. Baygın bakışları kendisini izleyen gözlerle buluşunca titremişti. Yine de duruşundan ödün vermemişti.
"Adab-ı muaşeret kurallarından haberin yok zannımca, oysa ki babam bunu bize çok küçükken öğretmişti." Seungwoo son derece iğneleyici bir şekilde konuşmuş ve yatağının üzerindeki siyah pijama altını giymişti.
"Neyin var senin Seungwoo?" Daniel'ın kalın ve boğuk sesi tüylerini diken diken ederken, hızla pijama üstünü de giyip çıplak gövdesini gizlemişti.
"Biraz ateşim var, biraz da halsizliğim ve hafif bir baş ağrım." Seungwoo arkadaşının yüzüne dahi bakmadan cümlesini bitirmişti.
"Bunu kast etmediğimi biliyorsun dostum." Daniel'ın cümlesini Seungwoo'nun halsiz gülüşü tamamladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Cry Over Me [Askıda]
FanfictionSana ait olmak iyi hissettiriyordu. Korunmak gibiydi. Her şeyden. Herkesten. (5 Ağustos 2017 - ?) Hayran Kurguda rekor #121 PanWink #1 OngNiel #1 JinHwi #1 MinHwan #1 2Sung #1