13. Bölüm

410 76 91
                                    

Jihoon yalnızca yıkanması için çıkardığı pembe pijamalarını giymiş, yatağının üzerine uzanmış tabletinden vizyondaki filmlere bakıyordu.

Hafta sonu için Kuanlin ile birlikte gerçekten güzel bir filme gitmek istiyordu. Ama film güzel olduğu kadar anlaşılır da olmalı.

Korece altyazısı olan bir amerikan filmi seçse ikisi içinde ideal olurdu. Hem ingilizcesi iyi olduğu için söylenenleri anlayabilir hemde korecesinin ne olduğuna bakabilirdi.

Fakat böyle yaparsa Kuanlin'in alt yazıyı okumak gibi bir şey yapacağını düşünmüyordu. İngilizce anladığıyla yetinebilirdi. Olmaz. Riskliydi.

En iyisi yerli bir filmdi. Anlamadığı yerleri kendisine sorabilirdi. Hem böylesi daha iyiydi. Ona doğrusunu düzgünce açıklayabilir ve öğrenmesini kolaylaştırabilirdi. Kesinlikle yerli bir filme gitmeliydiler!

"Yah! Annem sana sesleniyor!" Jihoon odasına dalan ikizinin sesiyle yerinden sıçramış ve havada tuttuğu, suratının hizzasındaki tableti yüzüne düşürmüştü.

"Agh!" Acıyla burnunu tutarak debelenmeye başladığında ikizi Jihoon'un acıdan kıvranan haline kahkaha atarak odadan çıkmıştı.

"Yeni bir adet çıkmış!" Jihoon ayağa kalmış ve odasının çıkışına yürürken ikizine bağırmayı ihmal etmiyordu.

"Adıda kapı çalmak serseri!" Burnunu ovuşturarak odasından çıktığında ikizinin karşısında, kendi odasının kapısına yaslandığını görmüştü.

"Seni pamuk şekere benzerken ciddiye alamıyorum kardeşim." Siyah pijamalı çocuk ikizinin üzerindeki pijamaları işaret ederken konuştu.

"Yumruğum suratındaki yerini alırkende ciddiye alma o zaman." Jihoon minik yumruğunu sıkarak yüzü ile aynı hizzaya getirmiş ve kardeşini tehtit etmişti.

"Jihoon! Buraya gelir misin lütfen?" Jihoon annesinin sesiyle yumruğunu çözmüş ve elini aşağıya indirmişti.

"Geliyorum!" Annesine cevap verip intikam hırsıyla yanan gözlerini kardeşine çevirdi.

"Henüz pes etmiş sayılmam." Jihoon geri geri yürürken kardeşine gözüm üzerinde işareti yapmayı da ihmal etmemişti.

"Dikkat et." Dedi bir yandan kardeşinin sevimliliğine gülen ve onu bir türlü ciddiye alamayan beden.

Ve Jihoon geri geri giderken ayağının takılmasıyla poposunun üzerine düşerken, kardeşinin kahkahası tüm evi doldurmuştu.

"Bu savaş demektir!" Jihoon'un savaş nidası annesinin kendisini tekrar çağırmasıyla son bulmuştu.

~°~°~°~°~°~

"Seni abimden başkasına yar etmem biliyorsun değil mi?" Seonho içtiği çikolatalı süt bardağını masaya vurarak bıraktığında etrafındaki ikiliden bir kıkırtı kazanmıştı.

"Sencede bugün fazla içmedin mi?" Genç adam mutfağındaki bar masasının üzerine dirseklerini yaslamış ve yüksek taburelerde oturan ikilinin arasından Seonho'ya odaklanmıştı.

"Bir bardak daha doldur." Seonho efkarlı bir şekilde bardağını genç adama ittiğinde, Kuanlin derin derin nefes alarak kahkahalarını yutmaya çalışıyordu.

Yaklaşık bir haftadır tanıyordu bu çocuğu ama çoktan kanı kaynamaya başlamıştı. Başına henüz bela olmamıştı, çünkü şuan abisinin başına bela olmuş durumdaydı.

Don't Cry Over Me  [Askıda]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin