Nehir ile oturmaya devam etmiştik. Ama benim çok şiddetli bir şekilde başım dönüyordu. Üstüne üstlük midem de bulanmaya başlamıştı.
Tam ayağa kalktım bi adım atıcağım derken baş dönmem yine etkili oldu. Kendimi yerde bulmayı planlıyordum ki Berkay'ın kolların da buldum kendimi.
"İyi misin ?" Dedi Berkay. Kafamı salladım sadece. İyi değildim ve bunu saklıycak kadar ahmak da değildim. Baş dönmem sanki vücudumu ele geçirmişti. Ufacık hareket etsem düşecek gibiydim.
Berkay, Nehir'e döndü. "Nehir, Pelin ablanın başı dönüyo. Ben onu içeriye götürücem. Seni almaya gelicem birazdan. " dedi.
Birden beni kucağına aldı. İtiraz edemez durumdaydım. Sonunda içeri girdiğimizde Sinem teyze yanımıza geldi.
"Noldu Berkay ?" Dedi endişeyle.
Annem bile benim için endişeli değilken, Sinem teyzenin endişeli olması çok garipti.
"Başı dönüyor. Yürüyemedi bile. Nolmuş olabilir ?" Dedi Berkay. Sesi endişeli mi çıkmıştı. Yok artık bana öyle gelmiştir.
Sinem teyze ateşim olmadığına bakıyor. Hiç tepki veremiyordum.
"Berkay cayır cayır yanıyo. İçeri taşı hemen ateşini düşürmeye çalışıcam. " dedi Sinem teyze. Doğru ya ben hep yazın ateşim çıkardı. Kendi kendime iyileştirirdim. Ama hiç böyle olmamıştı.
Tekrar kucağına aldı beni. Gözlerimi zar zor açıyordum.
"Çok üşüyorum. " dedim. Tepkisi nolacak diye merak ediyordum. Endişeli gözlerle yüzüme bakıyordu. Sonunda sırtım yumuşak zeminle buluştu. Gözlerimi artık kapamıştım. Sadece annemi düşünüyordum.
Uyandığımda daha iyi olduğumu hissettim. Sinem teyze beni sihirle mi iyileştirdi. Düşünmeden edemedim.
"Anneni sayıklayıp durdun. Bi de prenses değilim dersin. " dedi Berkay. Şaşırmamıştım. Hasta olduğumda hep annemi sayıklardım.
Kapıda dikildiğini gördüm. Hiç cevap vermeye bile tennezül etmedim. Kapıdan çıkıp bir bardak su içmeyi planlıyordum. Tam geçicektim ki Berkay engel oldu.
"Çorbanı iç hadi " dedi çorbayı göstererek.
"İçmiyorum zorla mı ?" Dedim. Çorbayı severdim ama bu sıralar hiçbir şey yemek istemiyordum.
"Kahvaltıda da bir şey yemedin. Çorbanı iç ama" dedi.
"Beni düşünme. Kimse beni düşünmez. " dedim ama doğruydu. Çok yapmacık oluyorlar. Ondan kurtulup mutfağa gidecektim lakin yine kolumdan tutup kendine çekmişti.
"O çorba içilecek. Gerekirse zorla içiririm. " dedi.
"Hadi ya içirsene. Ama içen olmıyacak. "Dedim ve kolumu çektim.
Bi an da beni sırtına aldı. Bense ona vurmaya başladım. "Bıraksana ya! İçmiycem diyorum! Anlasana ! Zorla her şey yapılıyo mu zannediyorsun ?! " diye bağırıyodum ve vurmaya devam.
Yine beni koltuğa oturtturdu. Kaseyi eline aldı. Ciddi miydi ?
"Ben ciddiydim. Bu çorba bitecek. " dedi kesin bi dille.Çorbadan bi kaşık aldı ve üflemeye başladı. Hayretle ona bakıyordum. Çünkü hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Kaşığı ağzıma götürdü. İtiraz etmedim. Gülümsedi.
"İnatçı olmayınca her şey daha kolay oluyor. Farkında mısın?" Dedi. Şuan bana kendi elleriyle çorba içiriyordu. Ben neye şaşıracağımı,şaşırmıştım.
"Neden bana iyi davranıyorsun?" Dedim. Bu soruyu çok merak ediyordum.
"Bende bilmiyorum. Ama çok masumsun. " dedi ve bi kaşık daha içirdi.
"Ne zaman bırakacaksın beni?" Dedim yine merak ettiğim sorulardan bi tanesiydi.
"O olmıycak küçük hanım. " dedi. Nasıl ya?
"Ömrün boyunca yanında mıyım ?" Dedim hayretle.
"Öyle. Yakında aşık olursun bi de bana. " diye sırıttı pis pis. Çorbayı üstüne dökmemek için zor tuttum kendimi.
"Belki sen bana aşık olursun. " dedim meydan okurcasına.
"Belki, ikimizden biri olur. Garanti veriyorum. " dedi pişkin pişkin sırıttı da.
"Ben olmam. " dedim ve önüme gelen saçımı kulağımın arkasına attı. Ne ara bittiğini anlamadığım kaseyi kenara koydu.
"Olursun. " dedi ve yanağımı öptü. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Kalkıp gitti ve şaşkın bir ben bıraktı.
Burda durmanın anlamsız olduğunu karar verdim. Hemen çıktım buradan. Çıkış kapısı vardı. Oraya gitmeyi düşündüm. Bir adım yaklaştım. Annemi düşündüm. Başkalarına gülen yüzle bakan annemi. Babamı düşündüm. O olsaydı asla burda olmazdım. Boynumdaki kolyeye gitti elim. Babamı hissediyordum sanki.
Tam bi adım daha atıcakken birisinin beni kendisine çekmesi bir oldu. Kahverengi gözlerdi yine. Çok yakındık. Dudaklarımızın değmesine 1 cm kalmıştı. Nefesim kesilmişti.
"Bir daha gitmeye kalkma!" Dedi kesin tonla.
"Gitmiycektim. Sadece dışarı bakmak istedim." Dedim.
"Sana inanmalı mıyım ?" Diye sordu. İnanmalıydı.
"Beni istemeyen bi aileye dönmem ben. " dedim.
Şaşkınca bana bakıyordu. Birden bana sarıldı. Sarılması içimi ısıtmıştı. Başımı göğsüne yaslamıştım.
.
.
.
.
.
Ve sarılma gerçekleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın İçindeki Beyaz
أدب نسائي"Yeşil gözlerinde kaybolmak istiyorum. Yeşiller yolumu bulmamı sağlıyor. Yolumu kaybetmeme izin verme"