SORGU

16 4 12
                                    

Takımdan ayrılmış ve Johnny ile beraber üst katlara doğru uçmaya başlamıştık. Laboratuvardan kimsenin bizi görmemesi lazımdı bu yüzden olabildiğince hızlanmış ve kör noktalardan uçuyorduk. Tahmin ettiğimiz gibi açık bir pencere vardı, o pencereden içeri girdik ve girdiğimiz yerin aslında bir dinlenme odası olduğunu gördük. Çok sessizce kapıyı aralayıp baktık. Bulunduğumuz katta güvenlik görevlisi vardı ama tam o sırada aşağıdan çok gürültülü bir ses geldi ve güvenlik görevlisi hemen aşağıya indi. Bunu fırsat bilip Johmny ile Zehra'nın odasına doğru koşmaya başladık. Antonio'nun verdiği plana göre odanın bu koridorun sonunda olması lazımdı. Peki ya oda kilitli ise ne yapacaktık ? Odanın önüne geldik ve durduk. Tabii ki kapı kilitliydi. İçeride kimsenin olup olmadığına bakmak için Tianqi işimize yarayabilirdi. Hatta Belinda bir anahtar yapabilirdi böylece kapıyı açabilirdik. Jackson kapıyı kırabilirdi ama şu an yanımızda onlar yoktu ve onların aşağıdaki işi daha büyüktü. O kadar güvenlik görevlisini oyalamak zor işti.
"İçeri ışınlanmam lazım. Tek yol bu. Sonra bir şekilde sana kapıyı açarım."
"Peki ya içerde Zehra varsa ya sana fırsat vermezse?"
"O zaman selam verir ve yaptığı işin çok büyük hayranı olduğumu söylerim. Onun da bir anda bana kanı ısınır ve tam o sırada sana kapıyı açarım."
"Beni de ışınlaman lazım. Daha önce hiç başka birini ışınlamadın mı?"
"Hayır."
"O zaman bu ilk olacak."
"Ne? Hayır. Seni tehlikeye atamam Aylin."
"Yapacaksın biliyorum. Korkunun, cesaretinin önüne geçmesine izin verme. Hayat tehlikelerle doludur. Peki bu tehlikelerden hep kaçarsak hiç risk almazsak bu hayatın ne anlamı kalır?"
"Tamam, sen öyle diyorsan."
"Bekle Ashley'e mesaj atmalıyım."
Ashley'e mesaj attım ve artık yapmamız gereken tek şey Zehra'nın odasına girmekti.
Başımı salladım. Johnny elimi tuttu ve gözlerini kapadı. Johnny'nin elini bıraktım ve yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Gözlerini açtığı anda gözlerimi kısarak güven verdiğini umduğum tebessümümle Johnny'nin içini ısıtmaya çalıştım. İşe yaramış olacak ki gülümsedi ve  kollarımı tuttu. Derin bir nefes alıp gözlerini tekrardan kapadı. Ben de gözlerimi kapadım. Tekrardan açtığımda Zehra'nın odasındaydık ve Johnny ayakta durmakta zorlanıyordu. Zehra dehşet içinde gözlerle bize bakıyordu. Belli ki korkmuştu. Hemen arkama döndüm. Anahtar kapının üzerindeydi. Kapının kilidini açtım ve anahtarı cebime attım. Böylece Ashley geldiğinde sorun olmayacaktı. Yanıma dönmemle Johnny'i duvara yaslanmış titrerken bulmam bir oldu. Olamaz! Johnny'e de Belinda'ya olduğu gibi oluyordu.
Zehra yavaş yavaş sindiği yerden kalkmaya başladı. Omzumda asılı olan ok çantama dokundum ve tehdit etmeye başladım:
"Sakın kımıldama. Otur, yoksa okçuluk becerilerimi üstünde denemek zorunda kalırım."
Zehra korkmuştu ve oturduğu yerde oturmaya devam etti. Johnny'nin yanına koştum. Nabzını kontrol ettim. Belinda'nınkiler kadar zayıf değildi. İlaç olmadan da iyileşebilirdi Johnny. Hemen bir sandalye çektim ve Johnny'i oturttum. İyi olacaksın, diyerek su içirdim. Çok çaresiz bakıyordu. Bu sırada içeri Ashley girdi.
İlk önce Johnny'e doğru baktı ve bana Johnny'nin iyi olup olmadığını sordu.
" Nabzı Belinda'nınkinden yüksek. Dinlenirse geçecektir."
Ashley başını salladı ve Zehra'ya baktı.
"Kalk oradan ve düzgün bir yere otur. Kalk!"
Ashley beklediğimden sert çıkmıştı. Kulağıma eğilip:
"Soruları sen sor, eğer yanlış cevap verirse ben üstüne gideceğim."
Başımı salladım ve sormaya başladım.
"Adın gerçekten Zehra Saygın mı?"
"Evet."
"Ozan Aslan ile evliymişsin, doğru mu?"
"Evet"
Kadının sesi titriyordu.
"Ozan Aslan ile olan evliliğinden bir çocuğun varmış. O nerede?"
"Bilmiyorum."
Ashley'e bir bakış attım. Kafasını salladı. Kadın doğru söylüyordu.
"Ozan Aslan ile hala görüşmüyorsun değil mi?"
"Görüşmüyorum."
"Kızını onun elinden kurtarmak istediğini okudum. Yani kız Ozan ile birlikte?"
"Bilmiyorum. Küçükken kızı güvendiği ailelerden birine teslim etmişti."
"Ozan'ın Ayoza ile olan ilişkisi ne?"
"Ozan, Ayoza'nın sağ kolu."
Ashley bir anda masaya yumruğunu koydu ve bağırmaya başladı:
"Emin olmadığın cevaplar verme!"
Kadın korkmuştu.
"Bilmiyorum."
Sorguma devam ettim.
"Amor indigentiam'ı Ayoza'ya inat olsun diye mi buldun yoksa gerçekten dünyadan sevgiyi mi silmek istiyorsun?"
"Ayoza'ya inat olsun diye."
Ashley tek kaşını kaldırdı. Dişlerini sıkarak konuşmaya başladı.
"Yalan söyleme!"
"Ben sadece Ozan'ın sevgi duygusunu silmek istedim çünkü benden sonra başka birisiyle evlendiğini duydum. Benden başka kimseyi sevmesin istedim."
Artık son sorulara gelmiştik
"Ozan'ın nerede yaşadığını biliyor musun? Ayoza'nın nerede olduğunu biliyor musun?"
"Bilmiyorum"
Ashley sinirlenmeye başlamıştı.
"Gerçeği söylesene!"
"Ayoza'yı bilmiyorum ama Ozan'ı biliyor olabilirim."
"O zaman söyle!" diye aralarına girdim.
"Siz kızlar daha çok acemisiniz. Şu tatlı kızın düşüncelerimi okuduğunu ele vermemeniz gerekiyordu."
Ashley'e döndüm.
"Nerede olduğunu aklından hiç geçirmedi mi?"
"Hayır, sadece saçma sapan bir şarkı söylüyor. O sen olsan bari mi öyle bir şey."
Sinirlendim.
"Hadi ama en nefret ettiğim şarkıcının en nefret ettiğim şarkısı mı?"
Zehra sırıtmaya başladı
"Bak, Ozan'dan intikam mı almak istiyorsun? Yerini söyle işini bitirelim."
Kadın bizi ciddiye almıyordu. Ani bir hamleyle omzumdaki ok çantasından bir ok çıkardım ve kadının boğazına dayadım.
"Hadi söyle."
"O kadar kolay olacağını sanmıyorum."
Elimle tuttuğum ok bir anda kırılıp elimden kaydı. Ashley ciyakladı:
"Gözleriyle yapıyor!"
Ellerimi kadının gözüne doğru götürürken bir anda Johnny kadının arkasında belirdi. Kadının kafasına doğru okunu doğrultmuştu.
"Göremediğin bir şeye müdahale edemezsin o zaman Zehra hanım. Hadi söyle! Ozan nerede?" Nerede derken hecelemişti Johnny.
"Sarışın olan anladı." dedi kadın bıkkın bir şekilde.
Ashley başını salladı. "Öğrendim."
Burada yapacak başka bir şey kalmamıştı. Odadan çıkmaya hazırlanıyorduk ki Ashley, Zehra'nın yanına gitti:
"Merak etme, Ozan'a zarar vermeyiz. Sadece Ayoza'ya ihtiyacımız var."
Ashley, Ashley, Ashley... İşte tanıdığım en duygusal kahraman.
Tam kapıdan çıkacaktık ki Ashley arkasını döndü:
"Eğer Ozan'dan kızının yerini öğrenebilirsem sana bir şekilde söyleyeceğim."
Arkamıza bakmadan kapıdan çıktık. Konuştuğum ilk kişi Johnny oldu.
"Sana bir şey olacak diye çok korktum."
"Merak etme. Ben seni asla bırakmam. Öhöm. Yani takımı."
Hepimiz sustuk. Kimse bir şey diyemedi yaklaşık bir- bir buçuk saniyelik sessizlik aşağı katlardan gelen sesle bozulmuştu.
"Eyvah!" dedi Ashley. "Aşağıda çok zor durumdaydılar en son. Zemin kattalar. Hadi gidelim."
Merdivenlerden koşarak inmeye başladık. Zemin kata inecektik ancak bizimkiler güvenlik görevlileriyle aralarındaki tatsızlığı level atlayarak üst katlara taşımışlardı. Ortalık bayağı dağılmıştı.
"Hey hey! Tamam, tamam!" diyerek araya girdik üçümüz de. Bir anlığına sessizlik oldu ve herkes bize baktı.
"Abilerim. Biz yanlış gelmişiz ya pardon rahatsızlık da verdik biz gidelim."
Sanırım yanlış bir şey söylemiştim ve Johnny hemen araya girdi.
"Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. Çok fazla maddi hasara yol açtıysak affola."
Jackson olduğu yerden çıktı ve ismi Arnold olan bir güvenlik görevlisinin yanına gitti.
"Eğer gidersek bizi polise falan vermeyeceğinizi söylemiştin. Biz gidelim o zaman."
Arkadan birkaç güvenlik görevlisi bağırdı:
"Defolun gidin! Ne haliniz varsa görün! Buraya bir daha gelmeyin!"
Asansöre doğru yönelirken Jackson arkasına döndü ve bağırdı:
"En çok seni sevdim Arnold!"
Ashley, Jackson'ı ittirerek asansöre bindirdi.
Asansör 12 kişilikti ve küçük ekranlı bir televizyon vardı aynanın üstünde. Bir müzik kanalı açıktı ve sen olsan bari çalıyordu.
"Hadi ama bugün için çok fazla!" diyerek televizyona okumu doğrulttum.
"Hey,hey,hey sakin! Bak şurada düğme var." derken Johnny o düğmeye dokunarak televizyonu kapadı.
Teşekkür ettim.

Asansör zemin kata geldi ve indik. Elimizi kolumuzu sallaya sallaya laboratuvardan çıktık.
"Şimdi ne yapıyoruz? Ozan'ı bulacağımız yer yakın mıymış?" diye sorarken gözleri kapanıyordu Belinda'nın. Hepimizin uykusu gelmişti. Bugün daha bir şey yapamayız Şimdi zaman, jete binip uyuma zamanıydı. Uyuduktan sonra nereye gideceksek gidebilirdik.

Belinda'nın yaptığı jete uyuşuk uyuşuk yürüyerek gelmiştik. Herkes uyku tulumlarının içine yeni girmişti. Ayağa kalktım ve ışığı açtım. Herkes aynı anda söylenmeye başladı ama yapacağım konuşmanın buna değer olacağını biliyordum.

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin