Yeni Hayat

152 12 3
                                    

Okul müdiresi elimi tuttu. Gözlerime bakarak konuşmaya başladı: " Seni buraya zorla getirmiş olabiliriz ama inan ki kötü bir niyetimiz yoktu. Başımız Ayoza adlı, Dünya üzerindeki tüm sevgiyi silmek isteyen biriyle dertte." Şaşırmıştım. İzlediğim filmlerde birçok kötü tanıdım ama hepsinin amacı neredeyse aynıydı. Dünyanın hakimi olmak. Dünya üzerinden sevgiyi silmek de farklı bir şey doğrusu. Kim, neden böyle bir şey ister ki? Sorumu müdireye yönelttim. Onun da pek bir fikri yok. "Bu konu hakkında söyleyebileceğim pek bir şey yok. Onu ben de çok tanımıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim ki aile ve arkadaş sevgisi çok önemli. Belli ki bu tür ilişkilerden yoksun kaldığı için kimsenin sevgi duygusunu yaşamasını istemiyor. Yarın öğrencilere Ayoza'yı tanıtan bir konferans vereceğim. Saat geç oldu sen odana git yarın seni okula hazırlarım. Şu dil mevzusunu halletmem lazım. Gerçi herkes Türkçe biliyor. Bugün idare edebilirsin herhalde. " sözünü bitirdikten sonra göz kırptı ve eteğinin cebinden bir kart çıkardı. " Bu kart odanın kapısını açacak. 13 numaralı oda. Oda arkadaşların İspanyol Belinda ve Amerikan Ashley." Tebessüm ettim karta baktım ve bir anlığına gerçek dünyamı unuttum. Hemen aklıma geldi. Dönüp giden kadına seslendim. " Müdire Eslem! Benim özel gücüm ne de beni böyle apar topar buraya getirdiniz?  Ayrıca annem, babam beni merak eder. Okulum var benim. Onlar ne olacak? " kadın yavaşça arkasını döndü: " Özel gücünü yarın öğreneceksin tatlım. Eski hayatına gelince klonunu oraya yolladık bile. Kimse senin yokluğunun farkına bile varmayacak. Yarın sabah uyandığında odama gel." Şok olmuştum. Eski hayatımı bir saatte yok etmişlerdi. Müdire arkasını döndü ve gitti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İnsanların arkası dönükken ne yaptığını bilemezsiniz tıpkı müdirenin arkasını döndüğünde takındığı kötü gülümseme gibi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yolun devamındaki yurt odalarına gittim. Kızlar bölümündeki 13.odayı buldum. Kartı kapının üstündeki aletten geçirip içeri girdim. İçeride iki kız odadaki televizyona odaklanmış ellerindeki abur cuburları yiyorlardı. Benim odaya girdiğimi fark edince uzaylı görmüş masum köylü gibi donakaldılar. Onlara kıyasla çok renksizdim. Unicorn tulumunun içindeki kız uçları pembe olan koyu kahverengi saçlara sahipti. Gözleri bitter çikolata rengindeydi. Beni fark edince yanındaki kızı dirseğiyle dürttü. Yanındaki Mavi gözlü sarışın kızın pandalı tulumu vardı. Bana bakıp tebessüm etti. Elini kaldırıp " Hi! " (selam) dedi. Amerikan olan bu kız olmalıydı. Tebessüm ettim. Unicorn tulumlu kız ayağa kalktı:" ¡ Hola mí amigo!" (Merhaba arkadaşım) dedi. Ne dediğinden bir şey anlamadım. İspanyol olan bu olmalıydı. Garip garip baktım. Herhalde içeri gel demiştir diye düşünerek odaya girdim. "Sadece Türkçe biliyorum." dedim. "Tabii biraz İngilizce de." Şaşkın şekilde bana baktılar. İspanyol olan yanıma geldi. Beni omzumdan tuttu ve sarsarcasına sarıldı. "Ben Belinda. Sen şu Ayoza'yı yenecek güce sahip olan kızsın değil mi? Müdire Eslem senden bahsetmişti." Kafamda ampuller yandı." Belinda, sen benim gücümü biliyor musun?"  Bu sırada sarışın mavi gözlü kız yanıma yaklaştı. "ahahah ne yazık ki bu konuda konuşmamız biraz sıkıntılı. Adın Aylin değil mi? Ben de Ashley." Öğrenemediğim için üzülmüştüm ama Gözlerimdeki ışıltıyı hissediyordum. " tanıştığımıza memnun oldum. Şu dil işini Müdire yarın halledecekmiş. O zaman ispanyolca ve daha iyi derecede ingilizce konuşabileceğim." Belinda çok canlı , kıpır kıpır biriydi. Tatlı ve çocuksu bir kişiliği vardı. Tatlı ses tonuyla konuşmaya başladı: " ouh! gel yerleş odamıza. Senin için dolabını hazırladık bile umarım kıyafetleri beğenirsin." Ashley araya girdi: " Yavaş ol Belinda. Aylin'e önce yatağını gösterelim." Şaşırmıştım. Benim için bu kadar hazırlık yapmaları beni şaşırtmıştı. " Çok teşekkür ederim. Beni bu kadar düşünmeniz. Sizi seviyorum." Belinda odanın sağ tarafındaki perdeyi geriye doğru itti. Önüme süslü bir yatak çıktı. Açık pembe yastıkların bulunduğu yatak krem rengi fırfırlı bir pikeyle örtülmüştü. Yatak başlığı altın rengi demirdendi. Başlığın dayalı olduğu duvarda " ı'm too superhero to be a princess" (prenses olmak için çok süperkahramanım.) yazıyordu. Elimi ağzıma doğru götürerek şaşırdığımı belli ettim. " Bu çok güzel. çok çok teşekkür ederim." dedim. Belinda bundan tatmin olmamış bir şekilde : " krem rengi ve altın işlemeli klasik dolabı açtı. içinde bir sürü kıyafet vardı. süperkahramanlara uygun tulumlar, taytlar, pelerin bile vardı. Hatta kendi üstlerinde olan unicornlu ve pandalı tulumların cinsinden uzaylı tulumu bile vardı. Odaya ilk girdiğimde beni fark ettiklerinde yüzlerinde oluşan uzaylı görmüş masum köylü ifadesi doğruymuş demek ki. Beni gerçekten uzaylı yapacaklarmış. Ashley uzaylı tulumunu dolaptan aldı. "Hadi giysene. Descendants izliyoruz. Beraber izleyelim." Tamam anlamında başımı bir yukarı bir aşağı salladım. Uzaylı tulumumu giydim ve kızların yanına oturdum. Merak ettiğim şeyler vardı ve sormak için yarını bekleyemeyecektim. "Uhm, Belinda , Ashley sizin özel güçleriniz neler?" Belinda ayağa kalktı. Dolabımdan düz bir tişört aldı ve yere koydu. Ellerini tişörtün üstünde gezdirdi. Tişörtün üstünde bir unicorn arması , bir panda arması ve bir uzaylı arması belirdi. "Elimdeki bir nesneyi hayal ettiğim nesneye dönüştürebiliyorum." dedikten sonra tişörtü elime verdi. "Vay canına mükemmelmiş." Dedim. Sonra da Ashley ayağa kalktı. "Bunu öğrenmeni istemezdim aslında ama telepati kurabiliyorum. Yani zihnini okuyabiliyorum. Lütfen bunun için benden uzaklaşma." dedi. " Merak etme. Yakın arkadaşlarımdan hiçbir şeyi saklamam." dedim. Descendants'ı başlattık ve Filmin bütün şarkılarını beraber söyledik. Descendants'ın iki filmini üst üste izledik. gece saat hayli geç oldu. Yataklarımıza yattık. Sabah otomatik alarm ile kalktık. Belinda ve Ashley bana ne giyeceğimi seçmem konusunda yardımcı oldular her ne kadar onlar bana pembeli bir şeyler giydirmeye çalışsa da ben siyah sade , göğsünde gümüş rengi fermuarları olan bir tulum giydim. Belinda , saçlarıyla uyumlu pembe bir etek giymişti, üstünde de siyah unicorn armalı bir tişört vardı. Beline kadar gelen pembe peleriniyle kostümlü partiye giden bir çocuğu andırıyordu. Ashley de kırmızı altın kemerli bir tulum giydi. Giyinme hazırlıklarımız bittiğine göre sıra saçlarımıza gelmişti. Belinda kendi saçlarını iki yandan topladı ve bir tutamını ördü. Ashley de saçını önden ördü ve toplayıp topuz yaptı. Bense sadece tepeden topladım. Tabii Belinda buna izin vermedi. Hemen koyu kahve saçımı yandan ördü. Sütlü çikolata rengindeki gözlerimi ortaya çıkarması için de gözlerimin içine mavi göz kalemi sürdü. Çok geç kalmadan müdirenin yanına gitmem gerekiyordu. O yüzden dolaptaki koyu mavi platformlu ve koyu mavi kalın topuklu siyah botu giyip müdürenin odasına doğru koşmaya başladım. Koridor dünkü gibi boş değildi. Müdürenin odasının kapısına yakın bir yerde Johnny'i gördüm. Bana el salladı ve günaydın dedi. Ben de tebessüm edip başımı salladım. Müdürenin kapısına geldiğimde kapıyı tıklattım ve içeri girdim.
"Ah Aylin tatlım Günaydın, geç otur şöyle." Kadına günaydın deyip gösterdiği yere oturdum. Beklemediğim şekilde çok ilgiliydi benimle. Benim tek amacımsa şu özel gücümü öğrenip dil öğrenme mevzusunu halletmekti. Müdüre Eslem güler yüzle " ilk gecen nasıl geçti? Umarım kızlarla iyi anlaşmışsındır." dedi. Ben de " Kesinlikle iyi anlaştım. Çok iyi bir gece geçirdim teşekkürler ama içimi kemiren bir soru var. Benim özel gücüm ne?" Kadın kısa ve küçük bir kahkaha attı. " Alınma ama tatlım, çok şapşalsın. Dün yağmurda koştun, güvenlik kamerasından gördüm , buraya da koşarak geldin. O topuklularla bunlar zor işler değil mi? Geçmişi hatırla. Jimnastik derslerini hatırla." Sözünü kestim ve araya girdim:"Siz benim jimnastik dersi aldığımı nereden..." kadın elini öne uzattı "Biliyorum. Tüm hayatını biliyorum." Şüphelenmeye başladım. Beni bütün hayatım boyunca takip etmişler resmen. Müdüre devam etti: " küçükken jimnastik derslerinde o uzun ince tahtanın üstünde sorunsuz yürürdün değil mi? Oysaki diğerleri hep yarıda düşerdi. Beden eğitimi derslerinde en iyi şınavı sen çekerdin değil mi? Diğerleri ikincide dengelerini kaybedip düşerlerdi. Sense çok rahat çekerdin." Yüzüne baktım: " Yani bu benim özel gücüm mü?" Kadın başını salladı " Aynen öyle 'Denge' senin özel gücün. Ayoza'nın yenemediği tek şey. " Güldüm. Müdüre gülmeme şaşırmış olacak ki kaşlarını kaldırdı. " Kocaman kötü herkesi yeniyor da beni mi yenemeyecek. Ahahha iyi güldüm ya. " dedim. Müdüre konuşmasına devam etti. " Hayatta en sevmediğim şey ciddiyetsizliktir Aylin. Haberin olsun. Ayoza yüksek titreşimli ses dalgaları yayarak hepimizin dengesini kaybettiren ve onun karşısında savaşmamızı zorlaştıran bir kötü. Onu sadece sen durdurabilirsin. Sana ihtiyacımız var." Son cümleyi söylerken bir damla yaş süzülmüştü yanağından. "Elimden gelenin en iyisini yapıp bu komik isimli şeyi durduracağım. " dedim. Gülümsüyordum bunları söylerken. " E hadi o zaman şu dilleri sana yükleyeyim." Deyince Şaşırmıştım . "Yüklemek" dedim sakince. Bu arada kadın kafama çizgi filmlerdeki psikopat bilim insanlarının kullandığı türden makarna süzgecine benzer bir kask taktı. "Şimdi biraz uyuyacaksın ama korkma uyandığında tüm dilleri konuşabiliyor olacaksın."
Uyandığımda saate baktım ve yarım saat geçmişti. Çok acıkmıştım ve kahvaltı etmek istiyordum. Müdüre Eslem odada değildi. Kapıyı kapatarak odadan çıktım. Herkes üst kattaydı. Ben de yukarı çıktım. Merdivenlerin bitiminde karşıma büyük bir yemekhane çıktı. Yemekhanede bir köşede oturmuş tabaklarındaki son lokmaları bitiren Belinda ve Ashley'i gördüm. Hemen yanlarına oturdum. " Hola mi amigo" dedim. Belinda sevinçten ellerini çırptı. Ashley de ağzındaki son lokmayı bitirip " Well done little wolf" ( Aferin küçük kurt) dedi. Ben de sahnede performansını sergilemiş sanatçı edasıyla başımı eğdim. Gözüme kestirdiğim masadaki son sandviçe elimi uzattım. Aldığım gibi sandviçi iştahla yemeye başladım. Ashley ise durumu espriye çevirdi: " Now , she's a hungry wolf." (Şimdi o aç bir kurt.) Hepimiz güldük . Bu sırada masaya Johnny ve arkadaşları oturdu. " Selam millet! Aylin sana ders programını getirdim." dedi Johnny. Belinda araya girdi " ee Johnny hepimizin ders programı aynı biliyorsun değil mi?" Hepimiz kahkahaya boğulduk Johnny ise oturdu ve bu konuyla ilgili konuşmadı. Onun dışında çenesi durmadı tabii " Bu arkadaşım Jackson." dedi yanındaki sarışın yeşil gözlü çocuğu göstererek. Jackson tebessüm etti ve göz kırptı. "Bu da Steve." Johnny'nin diğer yanında oturan kahverengi saçlı , kahverengi gözlü çocuk başını eğdi. "İkinizle de tanıştığıma memnun oldum." dedim. "Sizin özel güçleriniz neler?" Bu sırada Johnny, Jackson ve Steve ayağa kalktı. Johnny önümdeyken bir anda yanımda belirdi. "Benim ışınlanabildiğimi anlamıştım zaten. Değil mi?" Evet anlamında kafamı salladım. Steve masadaki tuzluğu dokunmadan kaldırdı. Yani düşünce gücüyle cisimleri hareket ettirebiliyor. Jackson ise masadaki bir bardağı eline aldı ve bardak dokunduğu gibi çatladı. Elini çok hızlı şekilde titreştirerek dokunduğu İçin bardak çatladı. "Vay canına mükemmel güçler keşke benimki de sizinkiler kadar olağanüstü olsaydı." dedim. O sırada bir anons geldi. "Hepiniz üçüncü kattaki konferans salonunda bekleniyorsunuz."

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin