KAÇIŞ HAZIRLIKLARI

51 11 4
                                    

Beklediğimiz an gelmişti. Okulun kapısının önünde durduk. Söze Johnny başladı:
"Hazır mısın?"
"Artık başlayalım."
Kapıyı ittim ve açtım. İçeri girdik. Ortam sessizdi.Herkes odasındaydı. Saat geç olmuştu. Kimseye fark ettirmemek için sessizce yürüdük odalarımıza. On üç numaralı odanın kapısının önünde durdum.
"Hadi gir. Hazırlanıp geliyorum." dedi Johnny.
"Dur! Ne yapacağız, öylece Eslem'in odasına girip bize bütün gerçekleri anlat yoksa ne yapacağımızı bilmek istemezsin mi diyeceğiz?"
"Tam olarak öyle olmasa da evet. Sanırım böyle yapacağız. Bir şekilde Steve'in bilgisayarlarını hacklemesi lazım."
Sağ kaşımı kaldırdım ve
"Daha iyi bir plan bulursan haber ver."
Arkasını döndü ve gitti. Derin bir nefes alıp on üç numaralı kapıdan içeri girdim.
         Ashley ve Belinda beni görür görmez önce şok geçirdiler sonra da üstüme atlayıp sarıldılar.
"Dönmüşsün!"
"Belbel'imi bırakabileceğimi düşünmedin değil mi?"
Sarılıyorduk. Ashley ve Belinda benim ailem olmuştu.
"Hazırlanmamız lazım. Bu gece her şey bitiyor. Eslem ve Stephan'ın  bilgisayarını hackleyeceğiz. Tüm sırlar ortaya çıkacak sonra da gidip o Ayoza'yı durduracağız."
  Ashley araya girdi:
"Güzel, peki bunu nasıl yapacağız?"
"İşte orası biraz sorunlu. Steve bilgisayarları hackleyecek. Tianqi , Steve'in yanında olacak ve kimsenin gelip gelmediğini kollayacak. Ben de orada olurum herhalde.
  Jackson ve Johnny bu arada silah kullanma dersini yaptığımız salondan silahlarımızı alacaklar. Ashley, onlara yardım edebilirsin.
Belinda, işte en önemlisi de senin."
Belinda kafasını salladı.
"Oklar, yaylar, kılıç falan... Onlarla uçamayız. Bir uçağa ihtiyacımız var ya da bir helikoptere. Yapabilir misin?"
  Belinda - dokunduğu nesneleri hayal ettiği bir şeye dönüştürebilen zeki kız- cevap verdi:
" Daha önce hiç bu kadar büyük bir şey yapmamıştım. Banklardan yapmayı deneyeceğim."
  "Sen harikasın!"
Bu arada hazırlanmaya başlamıştık. Siyah deri pantolonumu, siyah , kolsuz, boğazlı tişörtümü giydim. Üstüme siyah ince tülden yapılmış kolsuz, uzun , adını bilmediğim ama koşarken güzel duran şeyi giydim. Koyu mavi topuklu siyah botlarımı da.
   Saçlarımı tepeden topladım. Mavi göz kalemimi sürdüm  ve hazırdım.
Ashley, asker yeşili bol pantolonunu ve aynı renk yarım kollu, boğazlı tişörtünü gitmişti. Saçlarını dağınık topuz yapmıştı.
Belinda ise ince siyah külotlu çorabını giymiş, üstüne lacivert pileli eteğini ve yine lacivert, üstünde unicorn arması olan tişörtünü giymişti.
" Hazırız değil mi?" dedi Ashley.
Başımızı salladık Belinda ile.
"Tianqi'ye haber verelim. Johnny, Jackson ve Steve'i ayarlayacak zaten."

    Odadan çıktık. On yedi numaralı odanın kapısına sessizce yürüdük. Ashley kapıyı tıklattı. Dört beş saniye sonra kapı açıldı. Tianqi kapıyı açmıştı ve gözleri mordu. Kız akıllı, diye geçirdim içimden. Bu özellikten bende de olsun isterdim. Kapının dışındaki kim, görebilirdim böylece.

     Üçümüz içeri girdik. Tianqi'nin ellerini tuttum ve onunla konuşmaya başladım.
"Bu gece her şey bitiyor. Eslem ve Stephan'ın planını öğreneceğiz, sonra da Ayoza'yı durduracağız. Ayrıntıları anlatırım."
Tianqi hemen giyindi. Mor ve siyah ağırlıklıydı giydiği kıyafetler. Mor, deri tişörtünü giydi ve boynundan hiç çıkarmadığı kolyesini tişörtünün üstüne çıkardı. Siyah deri pantolonunu giydikten sonra , botlarını giyiyordu.

       Farkettirmeden herkesi süzdüm. İzlediğim düşük bütçeli süperkahraman filmlerindeki gibi giyinmiştik.
Sessizce odadan çıktık. Johnny, Jackson ve Steve on üç numaralı kapının önündeydi.
Steve hepimize gülümsedi:
— "Hazır mıyız?"
— "Hazırız."
Jackson söze girdi:
"Kimse bizi durduramaz."
Ashley devam etti:
"Çünkü biz özgür kahramanlarız."
Koridor boyunca yürüdük, kendimi bir film yıldızı gibi hissediyordum. Yavaş çekimde havalı havalı yürürken arkamızdan dumanlar çıkıyordu sanki.
  Belinda durdu:
"Benden buraya kadar, dışarı çıkıp şu helikopterimsi şeyle uğraşayım."
"Dur!" dedim. Eslem'in ve Stephan'ın odasına girmek için anahtara ihtiyacımız var."
Belinda etrafına baktı. Sonra da Steve'e doğru yürüdü.
" Yüzüğünü bana verir misin? Ona ihtiyacım var."
Steve'in parmağında deri bir yüzük vardı. Steve bir Belinda'ya bir de yüzüğüne baktı. Yavaş yavaş yüzüğü çıkardı ve Belinda'ya uzattı.
"Umarım işine yarar."
Belinda, Steve'e gülümsedi ve yüzüğü ellerinin arasına alıp gözlerini kapattı. Üç dört saniye sonra ellerini açtı. Bir anahtar elinin üstünde duruyordu.
"İşte, bu odayı açar."
"Teşekkürler " dedim ve yolumuza devam ettik. Belinda dışarı çıkıyordu.
Johnny, Jackson'ı kolundan tuttu.
"Biz de artık yukarı çıkalım. Çok işimiz var. Kim bizimle geliyor?"
Ashley elini kaldırarak:
"Ben gelirim." dedi.
"Tamam, bu kadar yeterli galiba." dedi Jackson ve yukarı çıktılar.
  Ben, Tianqi ve Steve , Eslem'in odasına doğru yürümeye başladık. Kapının önüne gelince anahtara baktım.
"Lütfen işe yara."
Tianqi, gözlerini kapamıştı, tekrar açtığında gözleri mordu. Dikkatle içeri baktı.
"Oda boş ama odanın arkasında bir oda daha var ve Stephan ile Eslem orada. Yanlarında bir de bilmediğim biri var."
Şokla araya girdim:
"Odanın içinde başka bir oda mı varmış? Yanlarındaki kim ki? Nasıl gireceğiz içeri?"
" Senin her zaman dediğin gibi gireceğiz." dedi Steve, sonra devam etti.
"Taktik maktik yok, BAM BAM BAM."
İstemeden de olsa güldüm ve anahtar deliğine soktum, anahtarı. İşe yaramıştı. Kapı açılıyordu. Sessiz olmamız lazımdı. Kapı gıcırdamamıştı.
İçeri girdik. Steve'e bilgisayarı işaret ettim. Bilgisayarın başına oturdu. Ben de raflardaki dosyaları karıştırmaya başladım. Tianqi duvara bakıyordu.
Steve bilgisayarı açtı. Tabiiki şifre vardı bilgisayarda. Birkaç dakikalık uğraşla kırdı şifreyi. Tianqi duvara bakarken bir yandan da ne konuştuklarını duymaya çalışıyordu. Neden olduğunu bilmiyorum ama kolyesine basılı tutuyordu. Rafta çok da bir şey yoktu. Birkaç dosya vardı. Bu dosyalardan birine daha önce bakmıştım zaten. Annem ile babamın, gerçek anne ve babam olmadığını öğrendiğim zamandı. Bir başka dosya Moon Labs ile ilgiliydi. Stephan'ın formülü çaldığı laboratuvar.
' Moon Labs
Zehra Saygın'
Yazıyordu dosyanın ilk sayfasında. İkinci sayfada ise kadının bilgileri vardı.
Zehra Saygın. Profesör doktor. Ozan Aslan'ın eski eşi ve iki çocuğu var.
Demek Ozan Aslan'ın eski eşi ha! Daha fazla kim bu Zehra ya? diye düşünecek vaktim yoktu. Hemen telefonumu çıkardım ve sayfaların fotoğraflarını çekmeye başladım.
  Kariyeri boyunca birçok başarıya imza atmış. Sonuncusu da amor indigentiam. Ne yazık ki çalınmış...
Kimin çaldığına şüphe yok. Stephan.
   Bu arada diğer odadan sesler gelmeye devam ediyordu.
"Zehra'ya gerçekleri söylemelisiniz efendim. Yoksa kızınıza kavuştığunuzda onu sizin elinizden almak için her şeyi yapar."
  Bu Eslem'in sesiydi. Oyalanmadan bu dosyaların hepsine bakmayı bitirmeliydim.
Sesimi yükseltmemeye çalışarak Steve'e seslendim.
"Pşşt, hey , Steve! Bir şey var mı? "
"Bilgisayarda sadece kamera kayıtları var, bir de ...Sen dosyalara bakmaya devam et." dedi ve bilgisayara hard diskini takıp bir şeyler atmaya başladı.
Bakmaya devam ettim. Bu dosyada sadece şu Zehra Saygın'dan bahsediyordu. Bunu sonra araştırırız. Bu kadının neden amor indigentiam'ı bulduğunu öğrenmemiz lazım. Ozan Aslan'ın eski eşiyse, ona gıcıklık olsun diye yapmış olabilir. Şimdi bu formül Ozan'ın elinde ama Ozan'ın Ayoza ile olan bağlantısından daha tam olarak emin değiliz. Of çok karışık. Beynimi yerken Tianqi kısık sesle ve telaşla "Saklanın geliyorlar." dedi.
Nereye? Bakışı attıktan sonra orada öyle kaldım ve orada öyle kaldım. Tianqi ve Steve de saklanamadan kapı açıldı, Eslem, Stephan ve kim olduğunu bilmediğim gözlüklü bir adam dışarı çıktı. Tianqi yine kolyesine bastırıyordu.
Herkes birbirine bakıyordu.
"Sizin burada ne işiniz var?" diye bağırdı Stephan.
Birbirimize bakıyorduk. Diyecek bir şey bulamıyordum.
"Öğrenmeye hakkımız olan şeyleri öğreniyoruz." dedi Steve.
"Bize hiç saygınız yok mu? Özelden, gizliden, saklıdan anlamaz mısınız siz?" dedi Eslem.
Dayanamadım ve cevap verdim.
" Benden gerçekleri saklayan, beni zorla buraya getiren, bunca insanı kendi çıkarları için kullanan birine saygı mı?"
"Aylin, sakin." dedi Eslem.
"Hiç sanmıyorum. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? "
"Aylin, yeter." diyerek beni susturmaya çalıştı Stephan.
"Tüm o planlarınızı biliyoruz. Ayoza için çalışıyorsunuz değil mi? Yazık... Zavallı Zehra'ya ne yapacaksınız acaba? Sen de o Ozan denen adamsın değil mi? Sen de Ayoza için çalışıyorsun. Susuyorsunuz değil mi? Söyleyecek bir şeyiniz yok!"
Eslem, o gözlüklü adama baktı.
"Neye inanmak istiyorsanız ona inanın. Biz sizin iyiliğiniz için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz."
Ve Ozan sonunda konuştu:
"Bırak Eslem, ne yaparlarsa yapsınlar. Nereye giderseniz gidin. Bizim sizin iyiliğiniz için burada olduğumuzu göreceksiniz. "
"Kimin haklı olduğu sonunda ortaya çıkacaktır. Hadi gidelim." dedi Steve.
Saçmadır ki elimizi kolumuzu sallayarak odadan çıktık.
Merdivenlerin başına geldiğimizde Ashley, Jackson ve Johnny ile karşılaştık.
Johnny, ne yaptınız bakışı attı.
Tianqi de:
"Yakalandık." dedi.
Herkesin içinden sövdüğünü hissediyordum.
"Gidebiliriz." dedim sakince.
İlerledik. Dışarı çıkmamıza az kalmıştı ki Tianqi kapıyı zorladı ancak kapı açılmadı.

Öncelikle uzun süredir bölüm atamadığım için özür dilerim. Her gün iki sınava girdim - Yazara acıyın 😂-
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizin görüşleriniz benim için değerli. Seviliyorsunuz...

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin