"Biz hep beraber olacağız."

12 4 4
                                    

Odadan dışarı çıktım. Evin içinde morgu arıyordum. Evin içinde morg vardı. Ne kadar normal. Osman arkamdan geliyordu.
"Oraya girmek senin için yararlı değil."
"Buna sen karar veremezsin."
"Psikolojinin kötü etkilenmesini istemiyorum Aylin."
"Psikoloji? Yukarıda yaşananlardan sonra bende ondan kaldığını mı zannediyorsun?"
"Yardımcı olmak istemiştim."
"Ne zamandan beri bana yardım etmeyi önemser oldun?"
"Bak, ben sandığın gibi biri değilim Aylin, sevgilin için üzgünüm."
"Sevgilim? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz."
Yutkundum. 2-3 saniye sessizlikten sonra kapıyı açmasını rica ettim. Daha fazla direnmeyip kapıyı açtı.
"Kapıda bekleme." dedim soğuk bir sesle.
Osman bir yere kıpırdamıyordu.
"Duymadın herhalde? Kapıda bekleme."
Birkaç adım uzaklaşmıştı. Bu benim için yeterliydi.
Kenardan bir sandalye çektim ve Johnny'nin yattığı yerin yanına koydum. Oturup inceledim onu. Tam elimi saçlarına koymuştum ki arka taraftan bir ses geldi. Bu Johnny'i sürükleyerek taşıyan kadındı. Elinde birkaç tüp kan vardı.
"O Johnny'nin kanı mı?"
"Evet, Ozan test yapmak için istedi."
"Ondan hala ne istiyorsunuz?" Sesim titriyordu.
"Ondan bir şey istemiyoruz. Sadece ışınlanma genlerini kopyalayıp kopyalamayacağımıza bakmak istiyoruz."
"Ozan için çalışmak zorunda değilsin. Yukarıda çaresiz bir halde şimdi."
"Bunu bilim için yapıyorum."
"Buradan çıkar mısın? Johnny ile yalnız kalmaya ihtiyacım var."
"Çıkarım da o seninle konuşur mu bilemem."
"Çık git buradan!"

Bu kadın kesinlikle sinirlerimi bozuyordu.
Johnny'nin saçlarını okşamaya devam ettim. Gözümden akan yaş boynunu ıslatmıştı.
"Keşke beni duyabilseydin. Keşke şu an elini tuttuğumu hissedebilseydin. Keşke şu an nabzının attığını hissetseydim. Keşke okuldan hiç kaçmasaydık. Ya da ilk ben kaçtığımda beni bulmasaydın. O zaman şimdi yaşıyor olurdun belki ha? Sana ne diyeceğimi bilmiyorum Johnny. Sevgilim diyemiyorum. Keşke bu işin adını koysaydık. Olsun ben de sevdiğim derim."
Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.

"Beni okula götürdüğün ilk gün seni otobüs durağında gördüğümde çok şüphe etmiştim senden. Hatta korkmuştum. Sonra beni uçurmuştun. Hatta Karadeniz'de uçarken bir amcanın seni vurmaya çalıştığını anlatmıştın. İşte o zaman sana güvenmeye başladım Johnny."

Elini daha da sıkı tutmaya başladım.
"Ben okuldan kaçmıştım. Arkamdan 'Ayleeen' diye bağırmıştın. Çok duygu dolu bağırmıştın. Bugün buraya gelirken jetten inmemiştim ben. Arkamdan yine 'Ayleeen' diye bağırdın. Bana öyle demeni seviyorum. Daha sıcak geliyor ama artık diyemezsin ki.
Ben okuldan gittiğimde beni nerede bulacağını da kestirmiştin. O gün yağmur yağıyordu, tanıştığımız ilk günkü gibi. Elimde balonumla ıslanıyordum. Sonra sen çıktın geldin. Kahraman gibi. Zaten öyleydin ve bir kahraman gibi öldün. Öldün... Bu kelime çok canımı yakıyor Johnny."

Johnny'e sarıldım.
"Ben ıslanıyordum Johnny ve sonra sen gelip şemsiyeni benimle paylaştın ama ben sana daha şemsiyemi açamadan sen gittin.
Sonra beraber okula dönüp kaçış planı yaptık. O planları yaparken bunların olacağını hiç düşünmemiştik. Jette geçirdiğimiz ilk sabah beni uyandırırken balon ve pamuk şeker alacağına söz vermiştin."

O kadar ağlamıştım ki Johnny'nin göğsü epey ıslanmıştı. Kulağına eğildim

"Şimdi söylemeye cesaretim var. Beni duymadığını biliyorum ama kendimi bunu söylemekten alıkoyamıyorum: Seni seviyorum." Yavaşça doğruldum ve Johnny'i izlemeye devam ettim. Bu sırada takımın kalanı içeri girdi. Herkes ağlıyordu. Ashley , Jackson'ın kolunu tutuyordu. Steve, kolunu Belinda'nın omzuna atmıştı. Beni saracak kimse yoktu.

Düşüncem içimden de olsa Ashley beni duyabiliyordu. Hemen Jackson'ın kolunu bıraktı. Steve de anlamış olacaktı ki kolunu Belinda'nın omzundan çekti.

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin