KAÇIŞ

37 7 29
                                    

Şaka gibiydi. İçeride kapalı kalmıştık. Sadece birbirimize bakıyorduk. Ashley, Jackson, Steve, Tianqi, Johnny, ben...  Üstelik Belinda da dışarıda kalmıştı. Arkadan topuklu ayakkabı sesleri geliyordu. Arkamıza baktığımızda gördüğümüz ilk yüz Eslem'inkiydi. Arkasından gelen iki kişi de Stephan ve Ozan. Eslem konuşmaya başladı:
"Sihir gibi değil mi? Sizin haberiniz olmadan bir anda kapıları kilitleyebiliyorum hem de kapıya dokunmadan. Biliyor musunuz bilmiyorum ama Arthur C. Clarke'ın çok sevdiğim bir sözü var. 'Yeterince gelişmiş her teknoloji sihirden farksızdır.'  Tüm bunları anlamanız için önce beyninizin gelişmesi gerekir. Burada bunun için uğraşıyoruz ama anlatamıyoruz ne yaparsın işte. Değil mi Stephan? "
Kendimi durduramıyordum, gözümün sinirden attığını hissediyordum.
"Bu okula beni getirdiğiniz gibi çıkmak istiyorum, çok bir şey istemiyorum." dedim. Karşılığında aldığım cevap ise hiç beklediğim gibi değildi.
" Tamam e hadi çık o zaman." dedi Stephan. Kendi aralarında gülüşüyorlardı. Jackson da sinirlenmişti. Jackson bir nesneye yüksek titreşimde dokunarak kırabilme özelliğine sahipti. Elini o havalı hareketini yaparak kapıya çarptı ama işe yaramadı. Johnny dışarıya ışınlanmaya çalıştı ama olmadı. Güçlerimiz kapıya karşı işlemiyordu.
    Eslem konuşmaya devam etti:
"Madem çok kaçmak  istiyorsunuz alın size fırsat. Yarın sabaha kadar becerebilirseniz, kaçabilirsiniz."
  Bu çok sinir bozucuydu. Bir insan ancak bu kadar berbat olabilirdi. Arkasına dönüp gitti ve bir anda okulun içine girebileceğimiz yer tavandan inen metal levha ile kapandı.
Okulun içine giremiyorduk, dışarı çıkamıyorduk. Girişte kalmıştık öyle. Eslem'in bilmediği bir şey vardı. Biz bir takımdık ve bir arkadaşımız dışarıdaydı: Belinda.
"Hey, Belinda bize yardım edebilir." diye atıldım bir anda.
"İyi de nasıl?" dedi Tianqi.
"Ashley!" dedim. "Güçlerimiz kapıya etki etmiyor ama belki Belinda'nın düşüncelerini okuyabilirsin ve onunla bu şekilde iletişim kurabiliriz."
Ashley somurtarak:
"Onun düşüncelerini okuyabilmem onunla iletişim kurabileceğim anlamına gelmiyor."
Kaşlarımı çattım ve Ashley'e baktım:
"Yapabilirsin. Sadece Belinda'nın dikkatini buraya çekmemiz lazım."
Steve araya girdi:
"Sanırım ben yapabilirim, yani dikkatini çekebilirim."
Jackson kıs kıs gülerek
"Nasıl?" dedi. "Bence çoktan çekmeyi başarmışsın."
Steve gözlerini devirdi:
"Geçenlerde Belinda ile bir şey üzerinde çalışıyorduk. Yani bu ikimizin icadı olacaktı. Biliyorsunuz biz çalışkanız."
Johnny sıkılarak:
"Yani..."
"Yanisi şu, bileğimde gördüğünüz bilekliğin üstündeki boncuğumsu şey aslında bir düğme ve bu düğmeye bastığınızda ya da kalp atışınız belli bir seviyeyi geçtiğinde bu düğme devreye giriyor ve aynı bilekliğe sahip olan kişi bunu hissediyor. Eğer bu düğmeye deli gibi basarsam Belinda bunu hisseder ve buraya gelir."
Ashley şaşkın biçimde:
"İyi de siz bunu ne zaman ve niye yaptınız?"
"Bir ara yaptık işte. Canımız sıkılıyordu." diye kestirip attı Steve.
Johnny cahilliğini dalgaya vurarak:
"Tam da siz çalışkan çiftlere göreymiş."
"Dostum biz öyle senin dediğin gibi çift değiliz , sadece birlikte çalışmayı seviyoruz." diyordu Steve.
Zavallı Belinda, Steve'den hoşlandığını belli ediyordu, yani en azından ben anlıyordum, ama Steve bunu kabullenmiyor, diye geçirdim içimden. Ashley ile göz göze geldik. Maalesef bakışı atıyordu.
"Sen benim düşüncelerimi mi okuyorsun?" diye haykırdım içimden.
Ashley ise pişkin pişkin kafasını sallamakla yetindi.
Tianqi ortamdan sıkılmıştı. Duvarlara göz gezdiriyordu.
"Hadi Steve, ne yapacaksan , yap artık." demişti. Tianqi'den böyle sözler duymaya alışık değildik. O daha çok içine kapanık, pek bir şeye karışmayan biriydi ama haklıydı. İnsan sıkılınca ne yapsa yeridir.
Steve bilekliğine bastırmaya başladı. Bir iki dakika içinde Belinda kapının önünde belirdi. Kapı camdı ama kıramıyorduk. Kapıya güç işlemiyordu.
Ashley söze girdi:
"Yapmış. Belinda başarmış. Uçağı yapmış ya da jeti her neyse."
"Harika!" dedim. "O zaman Belinda'nın bizi buradan çıkarmasını bekleyeceğiz."
Ashley kapının önüne geçti. Ellerini cama koydu, kafasını salladı. Topluca ne yapıyor bu bakışı attık. Ardından Belinda da ellerini cama koydu. Başını cama yasladı. Aralarında garip bir iletişim vardı. Ashley ellerini bir yandan bir yana ilerletiyordu. Belinda başını salladı. Ashley yavaş yavaş kapıdan geri çekildi.
"Kapıdan uzak durun." dedi bize.
Belinda kapının yanındaki duvara ellerini yasladı. Gözlerini kapadı. Odaklandığını hissediyordum. Sonra bir şeyler olmaya ve okulun alt katı değişmeye başladı. Duvarların rengi değişiyordu. Kapı ise tamamen gidiyordu. Belinda'nın kapıyı yok etmek için gösterdiği enerji tarif edilemezdi. Ter döküyordu ve cam kapı yavaş yavaş kaybolduğu için artık onu çok iyi göremiyordum.
Cam kapı yerini tahta, güzel oyulmuş bir kapıya bıraktı. Son sistem teknolojyle donatılmış bir binanın  giriş kapısını böyle hayal etmek bile zordu. Kendi aramızda küçük bir sevinç gösterisinde bulunduk ve Ashley'nin kapıyı hiçbir şey yokmuş gibi açmasıyla dışarı çıktık.
"Belbel! Hey, sen mükemmelsin!" dedim. Ses yoktu. Gecenin sessizliğinde sesim yankılanmıştı sadece.
Ashley'nin kolumu tutmasıyla irkildim. Dehşet içinde yere bakıyordu. Onun baktığı yere bakınca ben de dehşete kapılmıştım. Belinda-bizi kurtaran güçlü kız- yerde hareketsiz yatıyordu. Gözleri kapalıydı. Johnny, hemen yere eğilip nabzını kontrol etti.
"Nabzı atıyor ama çok düşük."
Jackson, aklına parlak bir fikir gelmiş bilim adamı edasıyla konuşmaya başladı:
"Hey, sakin olun. Cassandra'nın dediği şeyleri hatırlasanıza."
Aklıma Cassandra'nın dediği şeyler gelmeye başladı. Cassandra Jane Sanders, başta pek ısınamamıştım ona ama bize en faydası olan kişi olmuştu. Siyah dibi çıkmış pembe saçları ve pespembe giyim tarzıyla garip bir kadındı ama ne yapacağımızı şu an onun sayesinde biliyorduk.
"Güçlerimizi çok fazla kullandığımızda yorulur ve bayılırız ya da başımız döner."
Steve devam etti:
"Güçlerimizi çok fazla kullanmamaya dikkat etmeliyiz ancak kullandığımızda böyle bir durumla karşılaşırsak, en az yarım saat dinlediğimizde geçecektir."
Johnny devam etti:
"Ancak, kullanılan güç miktarı fazla ise bu kalıcı hasarlara da yol açabilir."
Tianqi son noktayı koydu:
"Fazla güç kullanımı karşısında genelde şiddetli baş dönmesiyle karşılaşılır ama kişi bayıldıysa ve nabzı düşükse, bazı şeyler için çok geç olabilir."
Elimi Belinda'nın başına koydum. Her zaman bana enerji veren hayat dolu gözlerinin açılıp bana bakmasını diliyordum. Ashley de elini tutuyordu.
"Merak etme Belbel. Buradayım. Buradayız. Bugüne kadar çoğu zaman içime kapanık, kimseyi umursamayan biri gibi gözüktüm, biliyorum ama ben seni çok seviyorum. Sakın beni bırakma." derken ağlıyordu Ashley. Giderek nabzı düşüyordu Belinda'nın.
  Çaresizliği hissediyordum. Gecenin karanlığında bir arkadaşın gidişini izliyor, hiçbir şey yapamıyordum.
Sevgiyi hissediyordum. Gecenin sessizliğinde iç sesimle başbaşa, sevdiğim bir arkadaşımın hayattan kopuşunu izliyor, ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.
İşe yaramazlığımı hissediyordum. Ne yapacağımı bilemiyor, gökyüzündeki yıldızların yalnızlığına bir arkadaşımı eklemek üzere donmuş bekliyordum.
Umutsuzluğun içinde bir umudun gizli olduğunu biliyor, imkansızın içinde bile imkan yazan bu dünyada, arkadaşımın kurtulması için dua ediyordum. Bir mucize bekliyordum. Gelmeyeceğini bile bile bir mucize bekliyordum.
Jackson, yere eğilip Ashley'nin omuzlarından tutarak onu kaldırmaya çalıştı ama Ashley reddediyordu.
  Tianqi de ağlıyordu. Onun için de kolay değildi. Bizi tanımadan önce Belinda'yı tanıyordu.  Steve Tianqi'yi teselli etmek için ona sarılıyordu. Belki teselli etmek için değildi. Belki de Steve de yaslanıp ağlayacak bir omuz arıyordu, belki de Tianqi'den hoşlanıyordu ve bu ortamı bir fırsat bilmişti. Belinda bu sahneyi görseydi kahrolurdu.
Tianqi, ciyakladı, gözleri mor olmuştu,
"Biri geliyor içeriden: Antonio."
Neden geliyordu ki? Ne yapacaktı?
Kapı bir anda açıldı. Adam hırsla konuşmaya başladı:
"Nerede, kızım nerede? Ne yaptınız ona?"
"Kızınız mı?" dedi Tianqi. Bu sırada Antonio çoktan dizlerinin üstüne çökmüş Belinda'nın elini tutup ağlamaya başlamıştı.
"Kızım, Bella'm, seni bırakmayacağım. Asla seni bırakmayacağım. Seni seviyorum bir tanem." dedi.
Hepimiz şoktaydık. Tabii ya. Ailemin gerçek ailem olmadığını öğrendiğim gün, Belinda'nın babasının adının da Antonio olduğunu öğrenmiştim ama babasının okuldaki Antonio olabileceği aklıma gelmemişti.
Antonio cebinden küçük boy şurup şişesi gibi bir şey çıkardı. Belinda'nın ağzını açtı ve ilacı ağzının içinden döktü.
Ashley bir yandan Belinda'nın nabzını kontrol ediyordu. 20-30 saniye sonra, Ashley'nin yüzü gülmeye başladı,
"Hızlanıyor, oluyor." dedi.
Antonio cebinden bir kağıt çıkardı ve Johnny'e uzattı. "Burada yazan adrese gidin, bu gece güvende olursunuz. Buradan Moon Labs'e gitmek de kolay. Belinda her şeyi anlattı. Moon Labs'e de aşağıdan falan girmeye kalkmayın. Bir sürü güvenlik görevlisi var her katta. En üst katta Zehra'nın odasına uçarak girin. İlla ki açık bir cam vardır. " Hepimiz başımızı salladık. Adam, Belinda'yı yanağından öptü ve kalkıp gitti.
Jackson, Ashley ve Johnny Belinda'nın yaptığı uçağımsı, jetimsi şeye , okları, yayları, kılıçları vb. Silahlarımızı götürdüler.
"Belinda'yı yerden kaldırıp şu şeye bindirmemiz lazım." dedim.
"Ben götürürüm." dedi Steve ve Belinda'yı kucağına alıp kaldırdı. Tianqi'nin koluna girdim ve önden biz bindik. Steve ve Belinda içeri girince kapıyı kapattım. Ashley, pilot koltuğuna oturmuştu. Yardımcı pilot koltuğunda da Johhny oturuyordu.
Kendi irademizle bir tehlikenin içine atlıyorduk...

Öncelikle, uzun zamandır yeni bölüm yayınlamadığım için özür dilerim. 😘 sonunda sınav haftam bitti ve buradayım. Ayrıca bir iyi haberim daha var. Yeni bir kitap yazmaya başladım. Yayınlamak için sabırsızlanıyorum. (Ne zaman yayınlarım bilemiyorum.) Kitapla ilgili görüşleriniz benim için çok değerli bu yüzden yorum yapmaktan çekinmeyin ve oy vermeyi unutmayın. 😘 sizi seviyorum özgür kahraman ailesi 😍😍😍

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin