MOON LABS

14 4 18
                                    

Biliyorum çok uzun süredir yeni bölüm atmadım.  Ben de okuduğum kitaplara yeni bölüm gelmeyince sinir oluyorum ama yazmaya da çok üşendim

Eğer olayları hatırlamıyorsanız önceki bölümleri biraz gözden geçirin derim. Sona yaklaşıyoruz...

Johnny'nin yaptığı çakma havayolları anonsuyla daha fazla stres yapmaya başlıyordum.
"Yardımcı pilot konuşuyor: Ashley Havayollarıyla gerçekleştirdiğiniz uçuşunuz birazdan sona erecektir.  Hatta şimdi. Evet inişe geçiyoruz."
Johnny işi dalgaya verdikçe Ashley daha çok sinir oluyordu.
"Jacksonlaşma, Johnny!"
"Orada benim adım geçti!" diyerek kokpite doğru ilerledi Jackson. Aslında inişe geçmeye başladığımızdan, yaptığı gayet tehlikeliydi.
"İkinci yardımcı pilot konuşuyor: İnişe geçmişiz ve farkında olmayan varsa ayağa kalkmasın ve sıkı sıkı tutunsun." Jackson bunları söylerken komiklik yapmaya çalışmıştı ve becerememişti. Zorlukla ilerlerken Ashley'nin koltuğunun ucuna tutunmuştu. Gecenin bir vakti, Moon Labs'e en yakın tepeye iniş yapmış ve yarım saatlik yürüyüşle Moon Labs'in otoparkının oraya gelmiştik. Kafile gibiydik. Yedi kişi bir arada yürüyorduk ve kimsenin dikkatini çekmiyorduk. Ben ve Johnny diğerlerine veda edip uçmak için hazırlıklara başladık. Yaklaşık beş - altı adım geri gittik. Birbirimize baktık. Kafamızı sallayarak onay verdik ve hızlı adımlarla koşmaya başlayıp sonunda zıplayarak uçuşa geçtik. Üst katlara doğru çıkmıştık.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
ASHLEY
Johnny ve Aylin uçmaya başlamışlardı. Şimdi planının kalanını uygulama vakti gelmişti. Jackson ve Steve'e döndüm:
"Sıra sizde çocuklar, başarabilirsiniz."
Jackson her zamanki sırıtışını yapıp başını salladı. Steve ise daha ciddiydi.
Otoparka gireceğimiz küçük camı parçalamak için Jackson küçük camın dibine kadar gidip yere çöktü. Elleriyle camı yoklayıp sakince gözlerini kapadı. Bu arada Tianqi içeride kimsenin olmadığından emin olmak için içeriyi gözlüyordu. Tianqi'nin aklından geçen tek şey bu tehlikeli günü sapasağlam atlatmaktı. Garip olan Steve'in aklından geçenlerdi. O, Tianqi'yi düşünüyordu. Hadi ama Steve, şimdi sırası değil. Odaklanıp Jackson'ın parçaladığı cam parçalarını tutup sessizce yere koyması lazımdı. Steve'e yanaştım. Kolundan tuttum ve işe odaklanmasını istedim. Onun düşüncelerini okuduğumu anlayınca biraz kızardı ve derin bir nefes alıp konsantre oldu.
     Otoparkın camı öyle normal bir cam değildi. Çift kat kırılmaz camdı ama bu Jackson'ı durdurmazdı. Jackson durmazdı. Dışarıdan ne kadar haylaz, küçük bir çocuk gibi gözükse de Jackson aslında çok hırslı ve başarılı biri. İşine önem veren türden ve işte başladı. Elleriyle camı titretiyordu. İlk çatlak oluştu ve bu çatlakların devamı geldi. Steve hemen odaklandı ve zihin gücüyle cam parçalarını yavaşça yere indirdi. Steve başarmıştı yaşasın.
Pencerenin içinden zorlukla içeri sıvıştık. Otopark çıkışından tam Laboratuvarın içine dalacaktık ki Tianqi bizi durdurdu.
"Kapının tam önünde güvenlik görevlisi var! Bir plan yapmalıyız."
"Bunun için vaktimiz yok. Tabii sen yaparsan olur."
Bunu diyen gerçekten Steve miydi? Steve böyle biri değildi. Steve aşırı akıllı biriydi ve herkesten önce planı onun yapması lazımdı. Steve'deki garipliği Belinda da fark etmişti.
Jackson bir adım öne çıktı,
"Benim bir planım var!"
Aklından geçirdiğini yapmaması için, içimden yalvarıyordum ama dur diyemeden,
"Doğaçlayın!"
Diye bağırdı ve titreştirerek önümüzdeki kapıyı kırdı. Güvenlik görevlisi yere düşmüştü ve Belinda bunu bir fırsat bilip yerdeki kırık kapı parçalarından birini alıp kalın bir ipe dönüştürerek güvenlik görevlisini bağladı.
Girişimiz sesli olmuştu. Bu da binadaki tüm güvenlik görevlilerini bizim bulunduğumuz kata getirmişti.
"Buraya ne için geldiyseniz şimdi onu unutun ve hemen teslim olun."
Güvenlik görevlisi bunu söylerken çok sinirliydi ve silahlarını bize doğru tutuyorlardı. Çok kararlılardı ama unuttukları bir şey vardı. Bizde Jackson vardı. Onlarda ise pahalı silahlar, biz beş kişiydik, onlarsa yaklaşık on beş ama unuttukları bir şey daha vardı. Burada bir kahraman varsa onlar bizlerdik ve kahraman olmayı bir kenara bırakın, biz çılgındık, deliydik. Her şeyi yapabilecek potansiyele sahiptik. Yani en azından Jackson her şeyi yapabilirdi. Dediğim gibi de oldu.
Jackson bir adım öne çıktı. Elleri yukarıdaydı. En yakınımızdaki güvenlik görevlisine yaklaştı, başka bir güvenlik görevlisi de yavaş yavaş Jackson'a yaklaşıyordu. Hepimiz donup kalmıştık çünkü korkuyorduk. Bizim pahalı silahlarımız yoktu ve bu güvenlik görevlilerinin bizi vurmayacağı garanti değildi. Hepimiz sadece Jackson'a bakıyorduk. İçimden salakça -Jacksonca- bir şey yapmaması için dua ediyordum.
"Heey, Arnold!" dedi Jackson güvenlik görevlisinin yakasındaki kartı okuyarak.
"Güzel kravat dostum, ayakkabılarınla uyumlu."
Güvenlik görevlisinin sabrı taşıyordu.
"Tarzına bakınca, sana önerecek bir şarkı listesi oluştu aklımda."
Başka bir güvenlik görevlisi çoktan Jackson'a yaklaşmıştı ve elindeki elektroşok cihazını Jackson'a dayamak üzereydi. Başımı hemen arkaya çevirdim. Steve'e baktım. Gizliden gizliye Tianqi'yi süzüyordu. Nesi var bu çocuğun? Neyse ki dürterek dikkatini çekmeyi başarabildim. Birkaç kaş göz hareketiyle olayı kavramasına yardımcı oldum ve Steve, zihin gücüyle güvenlik görevlisinin elindeki elektroşok cihazını yere fırlattı.
Adam, büyük ihtimalle cihazı kendi düşürdüğünü sandı ve almak için yere eğildi.
Jackson hala Arnold ile uğraşıyordu.
"Bak, şu şarkıyı biliyor musun,şey, Lise müzikalinden. Kesin izlemişsindir o filmleri. Ben küçükken lisede herkesin ortasında şarkı söyleyip dans edebileceğimizi sanıyordum Arnold biliyor musun? Mesela Lise birinci sınıfın son günü WHAT TIME IS IT? SUMMER TIME! IT'S OUR VACATION! diye bağırıp dans edince herkes tip tip bakmıştı. Ama o lise müzikaliydi dostum. Sanırım şimdi Aşırı korumalı laboratuvar müzikalindeyiz. Ve ben; Jackson Jain Jacobson bu müzikalin başrolündeyim."
Güvenlik görevlisinin sabrı tükenmişti ve adam ilk kez konuşmak için ağzını açmıştı:
"Yeter, hepiniz susun ve burada ne halt yediğinizi hemen anlatın yoksa gelecek hayallerinize yazık olacak."
O sırada cebimin titreştiğini hissettim. Aylin ve Johnny'den mesaj gelmişti. Jackson ile göz temasına geçtim. Mesajın geldiğini anladı. Benim hemen yukarı koşmam gerekiyordu. Jackson'ın aklını okudum. Dikkatleri kendi üzerine çekmek için şarkı söyleyip dans etmeyi planlıyordu. Başımı salladım ve Jackson hemen öne atıldı.
WE'RE SOARING, FLYING. THERE'S NOT A STAR IN HEAVEN THAT WE CAN'T REACH. IF WE'RE TRYING. OH WE'RE BREAKING FREE.
HERKES BERABER!
TOGETHER, TOGETHER, TOGETHER EVERYONE.
TOGETHER, TOGETHER, COME ON AND LETS HAVE SOME FUN.
WE'RE ALL IN THIS TOGETHER.
ONCE WE KNOW THAT WE ARE
WE ARE ALL STARS
AND WE SEE THAT
WE'RE ALL IN THIS TOGETHER!
Güvenlik görevlilerinin ilk kez böyle manyak bir şeyle karşılaştıkları belliydi. Arnold konuştu:
"Bu laubaliliğe devam ederseniz yapabileceğim çok fazla bir şey kalmıyor. Ya burayı terk edin ya da biraz daha fazla kalın ve tüm hayatınızı hapislerde geçirmek üzere mahvedin."
Bu sözler Jackson'a işlememişti.
"Bence bu işi başarabiliriz Arnold. Eğer beraber çalışırsak."
Jackson'ın aklını okumuştum. Şarkının tam ortasında herkes beraber dans ederken Jackson, Steve ile konuşacaktı ve Steve, giriş katta bulunan büyük tabelayı zihin gücüyle sökecekti. Böylece bütün güvenlik görevlilerinin dikkati dağılacaktı ve ben de o sırada yukarı sıvışacaktım. Kafamı salladım ve Jackson başladı.
WE'VE GOT TO WORK WORK
TO WORK THINGS OUT!
WE'LL MAKE THINGS RIGHT
THE SUN WILL SHINE
Bu sırada Jackson, Steve'in yanına gitmişti. Ona planı anlatıyordu ve sonra devam etti.
WE'VE GOT TO WORK WORK
TO WORK THINGS OUT!
THERE'LL BE NO DOUBT
WE CAN STILL SAVE THE SUMMER
IF WE WORK THIS OUT!
  Ve işte Steve numarasını yapmıştı. Tabela düşünce bir anda tüm güvenlik görevlilerinin dikkati oraya çekildi. Bense tüm hızımı topladım ve koşarak yukarı çıktım.

Belki bu bölümde çok bir şey olmadı ama gelecek bölümleri planlamak için cidden kafa yormak gerekiyordu ve bu yüzden üşendim ve erteledim. Birkaç bölüm daha yazdım ve sanırım şu an yazdığım bölüm final olacak. Belki de bir bölüm daha uzatırım. 5-6 bölüm daha gelecek. Aklımda ikinci kitabın planı var. Çok daha karanlık ve daha iyi olacağını düşünüyorum. Umarım ikinci kitabı yazabilirim.

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin