Kimsenin haberi olmadan zombilere nasıl engel olacaktık bilmiyordum. Yedi kişi birlikte tüm zombileri alt etmek için plan yapıyorduk. Bu işe hala ismini bilmediğim lanetli zombide dahildi.
Kapının çalmasıyla birlikte ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerdim. Kapıyı açtığımda karşıma elinde büyük çantayla duran babam vardı. Hemen hızlıca beni tutup sarılmaya başladı. Sıkıca sarmıştı beni. Ve sana birşey olmadı değil mi fısıltılarını duyuyordum. Kendimi geri çekip: "Ben iyiyim baba." Dedim.
Ve birşey daha ekledim: "Buraya neden geldin? Hemen gitmelisin."
Gözümü kaçırıp zombiye baktım ve tekrar babama döndüm. O sırada arkadan lanetli zombinin sesini duydum: "Merak etme onu çağıran bendim."
"Ne o yoksa ondan şimdi mi intikam alacaksın!"
"Arkadaşına söyledim. Zombi işlerini halledene kadar onlara dokunmayacağım. Tabi kaşınırlarsa bilmem."
Babam ne kadar zombileri bir defalığına bozguna uğratsada korkuyordum. Öyle bile olsa bu işi bırakalı onun için yıllar olmuştur. Ayrıca bir zombiye nasıl güvenebilirdim. Babam araya girdi ve bende düşüncelerimi bir kenara bıraktım: "Benim seni korumam gerekir kızım. Bu işe karışman hiç iyi olmadı. Bir yere gittiğim yok. Oturup izlemeyeceğim!"
"Baba-"
"Tek kelime daha etme. Al çantada biraz silah var."
Babam içeri geçti bende ardından kapıyı kapattım. Babamı koruma düşüncesi aklımdan çıkmıyordu. Resmen tam tersi olmuştuk. Sanki ben babamdım, babamda ben. Karışık bir duyguydu bu. Neyse ki bu konuda bilgisi olması bizim için iyiydi. Elimizde ki defteri de biliyor olmalıydı.
Salonun ortasında durdu ve babam bana bakıp tekrar konuşmaya başladı: "Beni arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın?"
"Sınıf arkadaşlarım. Akın, Görkem ve Tan. Rüya'yı biliyorsun zaten."
"İlk defa görüyorum sizi."
"Bu sene geldiler baba."
"Okullar açılalı kaç gün oldu ve zombilere hemen mi tanık oldular."
"Sürpriz oldu diyelim. Sizin bana bir anahtar olduğumu söylememeniz gibi."
"Sana zarar gelmesini istemedik."
"Böyle daha mı iyi oldu sanıyorsunuz? Annem de sende herşeyimi berbat ettiniz."
"Hepsi senin iyiliğin içindi kızım. Onları yok etmek için elimizden geleni yaptık. Ama ölmüyorlar. Tek çaremiz onları bir yere tıkmaktı."
"Belki anlatsaydınız dikkatli olurdum baba. Bana hiç birşey anlatmayan hep zorlukların içine bırakan aile istemezdim."
"Kızım-"
Lanetli zombi babamın sözünü keserek: "Duygusal anınızı bozmak istemem ama ırkınızın sonu YAKLAŞIYOR!"
Konuşmayı bırakıp koltuğa oturdum ve kızgınlığımı saklamaya çalıştım. Zombi tekrar konuşmaya başlamıştı: "Madem kimseyi bu işe karıştırmak istemiyorsunuz-bu mallık olsada-o zaman iyi hazırlanmanız gerek. Hemde çok iyi. Silahları arttırın ve iyi dövüşün. Onlar zaten ölmeyecekler bu sefer onları ışınlayarak sağlam yerlere tıkacağız."
"Neden bize yardım ediyorsun?" Dedim.
"Yeryüzünde yaşayan tek insani zombi olmak havalı olurdu değil mi?"
Hiçbir şey demeden öylece durduk. Bu dedikleri hala bana mantıklı gelmesede o hariç tüm zombileri bir yere tıkabilirdik. Hemde sonsuza dek.
Eda çantasından defteri çıkardı ve yanımıza yaklaştı. Formül bulunan bir sayfa açtı. Bu sayfayı hatırlıyordum. Hiç birşey anlamamıştım zaten. Babam elini deftere koyup konuşmaya başladı: "Silah yapımları ve zombilere zarar verebilecek şeylerin formülleri."
Elini başka bir formüle koyup konuşmaya devam etti: "Bunu yapmamız gerekebilir. Acil durum tozu. Silahlar işe yaramazsa bu tozu zombilere atabilirsiniz."
Biz formüllere göz gezdirirken Akın konuşmaya başladı. Bende sonra kafamı oraya doğru çevirdim.
"Size birşey soracağım. Bertan'ı nereden tanıyorsunuz?"
"Bertan mı? Defterde yazan Bertan'dan mı bahsediyoruz?"
Akın ve Görkem kafalarını salladılar. Babamda devam etti: "Bir arkadaşımdı. Zombileri içeri tıkmamızda yardımcı olmuştu."
Akın, Tan ve Görkem birbirlerine bakmaya başladılar. Bu sefer Tan söze girdi: "Onu en son ne zaman gördünüz?"
"Bilmiyorum. Görmeyeli bir sene olmuştur. Neden soruyorsunuz?"
"Bizi küçükken sahiplenen biriydi. Ve ortadan bir gün kayboldu."
"Siz onlar mısınız? Sahiplendiği çocuklar?"
Birşey anlamamıştım. Defterde onları sahiplenen kişinin adı mı yazıyordu? Bu iş çığrından çıkmaya başlıyordu. Babam tekrar sözü aldı: "Ailenize olanlar için üzgünüm. Bertan'dan haberim yoktu."
Tan: "Ailemize olanlar?"
"Bakın çocuklar anlatması zor ama aileniz de bize yardım ediyorlardı. Ve malesef çoğu kişiyi onlarla birlikte kaybettik."
Akın ayağa kalkıp: "Bu da ne demek? Bunun için mi öldüler?!"
"Onlar artık zombi. Sizin gibi birkaç annesiz babasız kalan çocuklarda vardı. Bertan sizi sahiplenmişti."
Babam bunları söylerken Rüya'nın gözlerinin iyice büyüdüğünü ve şaşkınlıkla baktığını görmüştüm. Erkeklerse birazdan sinirlerinden evi yakacak gibilerdi.
Babam onların sinirlendiğini farketmişti ve konuşmayı bırakıp getirdiği çantadan birkaç silah aldı ardından incelemeye başladı. Bende o sırada Akın'a bakıyordum. Yüzünden lanet ettiği belli oluyordu. Onun için üzülmüştüm. Tabii diğerleri içinde.
Yanına gidip durdum ve konuşmaya başladım: "Bunun için üzgünüm. Kimsenin yaşamasını istemezdim. Ama şu yönünden bak onlar dünyayı bu felaketten kurtarmak için öldüler."
"Peki işe yaramış mı?! Zombilerden kurtulduk mu? Söylesene! Ailem sırf zombiler yüzünden zombi olmuş!"
"Haklısın ama-"
"Bahar lütfen sus!"
Konuşmayı bırakıp geri çekilmeye başladım. Bu sefer aklımda bir his ya da düşünce yoktu. Lanet olası Akın tabii ki haklıydı. Ölen aile benim ailem bile olabilirdi. Bana yaşattıkları şeyler yüzünden her ne kadar kızsamda onların değeri her zaman ayrıydı. Onları çok seviyordum. Kafamı babama çevirip baktım. Bana hiçbir şey demeden katlanıyordu. Onda da bir bıkmışlık hissi hissediyordum. Elinde silahlarla bir şeyler inceliyordu. Yanına doğru gittim ve oturdum. Elimi sırtına koyup başımı omzunun üzerinde tuttum. Babam da bana bakıp gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Zombi Var!
FantasiEvinizde bilmediğiniz zombiler olduğunda ve onlarla bir gün karşılaştığınızda ne düşünürsünüz? Daha doğrusu ne yaparsınız? Zombiler ortaya çıktığında Bahar ve arkadaşları ortalığı telaşa vermeden onları halledebilecek mi? Yoksa insanlığın bilmediği...