Barnabas

43 7 4
                                    

Boşluktan düşerken zihnimden geçen ömrü hayatımı sorguladım. Anlık, ama seneleri içine alan bir iç çekişmesiydi. 'Şunu şöyle yapsam' dediğim şey fazla yoktu. Ama, keşke değersiz insanlara fazla anlam yüklemeseydim iyiydi. Bir de insanlara güvenmesem..

Yine birine güvenmek zorunda kalarak bu karanlık bir boşluğa itilmiştim. Ölüme itildiğimi düşündüğüm sırada, bedenim yerle buluştu. Düşmenin hızıyla bilincimi kaybederim diye düşünürken, beklediğim olmadı. Tekrar havalandığım da, bir trambolin üzerinde olduğunu anlamıştım. O an deli gibi kahkaha atmak geldi içimden. Ölmemiştim.

Sonra hızla trambolinden çekilerek biraz sert bir şekilde yeri boyladım. Hayat her gülüşüme, çelme takmak zorunda mıydı?

Neyse.. En azından yaşıyorum!

Malum yerlerimin acısına aldırmadan, beni çeken kişiye baktım. Siyah giyimli, asık suratlı bir adamdı. O esnada trambolinin tekrar havalanmasıyla, bakışlarım oraya döndü. Bora da kurtulmuştu. Ona birazcık haksızlık etmiş olabilirdim ama bunu şimdilik umursamadım.

Trambolinden, benim aksime kendi başına atladığında, bir kez daha tramboline atlamak istedim. Maceracı tarafım ortaya çıkıyordu yavaş, yavaş.

Yanıma gelip, kolumdan tutarak beni kaldıran Bora'ya baktım. Stabil, ifadesiz yüz ifadesinden bir şey anlayamamıştım.
Ona ayak uydurdum. Grafitilerle dolu bir geçite girerek ilerledik. Bu grafitileri kim yapıyordu böyle?

Geniş bir alana çıktığımızda etrafı inceleyemeden deri koltuk takımına oturtturuldum. Sanırım, Bora bey birazcık sinirliydi!

Ayakta bir o yana, bir bu yana dolaşıyordu. Konuşmayacağını anladığımda gergin havayı dağıtmak amacıyla konuşmaya karar verdim.

"Uyumsuz'danetkilendiniz siz?" Ona ve yanında ki somurtuk adama bakarak sorduğum soru karşısında, Bora durdu. Eli kirli sakallarında, kaşları havada bir şekilde konuştu.

"Ne?!"

"Tranbolin diyorum.." devam etmeme izin vermedi.

"Tranbolin diyor ya!" Saçlarından çekiştirerek devam etti. "Kızım, ne işin var senin burda."

Bağırmıştı.

Ve ben yerimde sinmiştim. Onu pek öfkeli görmediğim için birazcık şaşkındım. Ve her mantıklı insan gibi öfkeli bir insanın yanında saçma sapan cümleler kurmadım.

"Sen, sen.. Ne yapmaya çalışıyorsun Almila? Ne halt yemeye buraya inersin sen? Nasıl buldun? Bir dakika ya sen gizlice benim odama mı giriyorsun?."

Siniri yatışmak yerine yeni başlıyormuş gibi hissettim. Önümde dolanıp duruyordu ve başımı döndürmüştü.
-Hayır o anlamda değil. Yani başım döndü. Her neyse.. Ben kendi içimde savaşa durmuşken, o da bana saydırmaya devam ediyordu elbette. Son cümlesi dikkatimi çektiğinde yüzüne baktım.
"..Kızım, başına bela mı arıyorsun sen?"

"Kızımlı falan konuşmazsak yalnız."
Sesim net olabilirdi lakin kısık çıkmıştı. Ama ikinci kez 'kızım' demesi sinirimi bozmuştu. 'Kızım deme, lazım olur!' gibi gereksiz bir espri yapmak istemedim.

MİLENYUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin