Medya; Sinan
Sinan, gözünü açtığında bir hastane odasında olduğunu anlaması çok zamanını almamıştı. Yerinden doğrulurken omzunda hissettiği sızıyla yüzünü ekşitmişti. Bu sızıya sebep olanın Ceyda ve çetesi olduğunu anımsayınca Sinanın ağzından şu cümle fırladı.
-Ahh sürtük...
Nasıl elinden kaçırabilirdi. Oysa her şeyi planladığını sanıyordu. Aslında yakalayabilirdi de. Fakat son anda ortaya çıkan silahlı adam tam anlamıyla herşeyin içine etmişti. Bunu biraz daha düşünse deliye dönebilirdi.
Bu düşüncelerle odayı incelemeye başlayan Sinan, yatağından inmek için ayaklarını yataktan sarkıttı.
Yine klasik hastane odalarını anımsatan beyaz duvarlarıyla ve küçük bir televizyonuyla insanı bunaltan oda,İstanbul'un göz bebeği Kız kulesi manzaralıydı. Cama doğru yaklaştıkça Kız kulesini daha da net görmeye başlayan Sinan şu sözleri sarf etmeye başladı.-Hey gidi İstanbul...Tarihe tanıklık eden İstanbul. İçinde neleri,kimleri barındırıyorsun.
İyisi, kötüsü, zengini,fakiri,çirkini,güzeli.....Güzel deyince aklına Ceyda geldi...
Aslında her erkeğin hayalini süsleyen bu kadının vücudu,saçları,okyanus yeşili gözleri hatta ve hatta dudağındaki kırmızı ruju bile insanın hafızasına kazınmaya yetiyordu.-Ama şöyle bir gerçek var,kadının yaptığı iş ile teninin uyumu bu kadar paralel olabilirdi,diye sesli düşündü.
Böylesine gizemli,tehditkar....
Söylediği sözler odanın duvarlarına çarparken tıklatılan kapı ile düşüncelerinden hızlıca sıyrılıverdi.
Açılan kapının sesiyle arkasını dönen Sinan,karşısında can dostu Ömeri görünce yüzüne bir tebessüm yerleştirip:
-Oğlum nerede kaldın be sıkıntıdan patladım, dedi ve Ömerin üstüne doğru yürümeye başladı.
Ömer sarışın,orta boylu,gayet karizmatik yüzü ile bir çok kızda derin izler bırakan biriydi. Zaten bu izleri kızlara bıraktıran onun bitmek bilmeyen çapkınlığıydı. Her gün farklı bir kızla gezip tozan bu adam işinde gayet başarılı olmasıyla herkesi şaşırtsa da bu duruma alışmışlardı artık.
-Geldim dostum ya,diğer arkadaşın yanındaydım.
Sinanın kaşları sorarcasina havalanıp,
-Diğer arkadaş?
-Olay yerinde vurulan polis memuru oğlum,hafızanı mı yitirdin?
Bunu duyan Sinan hatırlarcasına yüzünü ekşittikten sonra:
-Ben onu tamamen unutmuşum kardeşim ya, durumu nasıl?
-Durumu gayet iyi,kurşun sıyırmış,bir iki güne çıkar.
-İyi bari. Gidip görelim nasıl olduğunu.
Odadan çıkan Sinan ve Ömer koridorun sonundaki üçüncü odanın kapısını tıklatıp içeriye girdiler. Polis memurunun eşi olduğunu tahmin ettiği kadına başıyla selam veren Sinan,polis memuruna bakınca operasyon günü olanları anımsadı. Yüzüne nefret dolu bir ifade takınıp odadan hızla ayrıldı. Peşinden giden Ömer neler olduğunu sormak için onu ararken duvarı yumruklayan Sinan'ı gördü.
Onu sakinleştirmeye çalışırken o an Sinanın yüzünden okunan tek şey, o kadını ellerinden kaçırmış olmanın verdiği sinirdi.-Kardeşim sakin ol,gel aşağıda birer çay içelim hem kendine gelirsin,hadi kardeşim.
-Nasıl kaçırırız devrem nasıl,o kadının şu an hapiste olması gerekti.Nasıl.......
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Medya; Aslı
Ceyda'nın operasyon gününden sonra kendine gelmesi biraz zamanını almıştı. O gecenin sabahında hemen kendini spor salonuna atmış,eve geldiğinde ise duşta kendisini sıcak suyun kollarına bırakmıştı. Suyun tenine değen her noktasında bir rahatlama hissediyordu.
Duştan çıkıp üzerine rahat edebileceği siyah tişörtünü ve siyah eşofmanını giydi. Zaten gardrobunun müdavimi siyah renkti.
Mutfağa bir şeyler yemek için girdiğinde karşısında kendisini hayata bağlayan sebebini görünce sevinç çığlığını koyuverdi. Kardeşi,can parçası tam karşısında duruyordu.
-Sen nereden çıktın? Ne zaman geldin? Seni buraya kim getirdi? gibi soruları art arda soran Ceyda şaşkınlığını ve sevincini gizleyemiyordu.
Art arda sorular Aslı'yı şaşırtmıştı.-Dur bir nefes al. Biraz oldu geleli, şoför bıraktı.
- Çok iyi yaptın gelerek,seni çok özlemişim.
Diyerek bir kez daha sarıldı Ceyda. Kendilerine birer kahve hazırlayarak gayet modern şekilde dizayn edilen salona geçtiler. Siyah koltuk takımı ve siyah TV ünitesiyle gayet göz alıcı oda,krem rengi duvar boyasıyla daha da dikkat çekiyordu. Tavandan yere kadar olan pencere ile İstanbul'u ayaklar altında hissettiren bu oda,Ceyda'nın gözbebeğiydi.Koltuğa oturup tekrar konuşup sohbet etmeye başladılar.
-Annemler nasıl iyiler mi?
-İyiler iyiler keyifleri yerinde,birlikte romantik bir tatile çıkmayı düşünüyorlar.
-İyi bari baksınlar keyiflerine.
-Çocuklar ile aran nasıl? Onlar sana alışabildi mi? Sen onlara alışabildin mi?
Ceyda'nın aklına birden yaptığı tacirlik ve anaokulu çocukları geldi. Yaptığı iş ile mesleği arasındaki uçurum,düşününce kendini daha çok belli ediyordu.
'Ne ironi ama' dedi kendi kendine.
Yüzündeki ifade Aslının gözünden kaçmamıştı. Kesinlikle kendisinden sakladığı bir şeyler vardı. Aklını kurcalayan... Onu rahatsız eden bir şey..
-Hey sana diyorum,anlamadın galiba beni.
Koltuktan kalkıp odanın içinde bir tur atan Ceyda,İstanbulu gören pencerenin karşısına geçip ellerini göğsünde birleştirdi. Aklında kesinlikle bir şey vardı. Onu çıkmazda bırakan bir şey...
Derin düşüncelere dalan Ceyda'yı Aslının dürtmesi kendine getirmişti.-Sana bir soru sordum abla.
-Ne?
Hâlâ düşüncelerinden sıyrılamadığı çok belli olan ablasına Aslı tekrar aynı soruyu yöneltti.
-Çocuklar ile aran nasıl? Onlara alışabildin mi diye sordum.
Aslı'yı başından savuşturmak istercesine cevaplamıştı bu soruyu Ceyda.
-Hıhı çok çabuk alıştık birbirimize,çok sevdim onları......
Sorduğu soruyu isteksizce cevapladıktan sonra odasının yolunu tutan ablasının arkasından bir süre bakakalan Aslı düşüncelerle kahvesini yudumlamaya devam etti.
Odasına geçen Ceyda yatağının sımsıcak hissettiren kollarına kendini bırakırken,yaptığı iş ile anaokulu öğretmenliğinin tezatlığı hakkındaki düşünceleriyle derin bir uykuya daldı..
Merhaba arkadaşlar..
Yine biz...
Nasıl gidiyor sizce hikaye?
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın.
Desteklerinizi ve önerilerinizi bekliyoruz.
Yeni bölümde görüşmek üzere
Eksantrik Kardesler😉👌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TACİR
General FictionCeyda dersini bitirip öğrencileri evine yolladıktan sonra bahçede arabasına doğru ilerlerken ilgili kişilere telefondan mesaj atıyordu. Teslimat işinin bugün olmaması canını sıksa da elinden gelen başka bir şey yoktu. Bu kadar büyük bir teslimatı ri...