Bölüm 5

231 29 51
                                    

Gaster'ın Ağzından

   Sans'ın arkasından bakakalmıştım.. Şelaleye doğru gidiyordu. Muhtemelen bana kırılmıştı.. Onun peşinden gitmeye karar verdim.

Karaltan'ın çıkışına gittim. Şelalenin ihtişamlı bir görüntüsü vardı. Yankı çiçekleriyle kaplanmıştı. Bana sorarsanız, burası yeraltının en huzurlu kısmıydı.

Biraz ilerledim. Sans'ın gidebileceği her yere bakıyordum. Aslına bakarsanız, çok da endişeli olduğum söylenemezdi. Sans ara sıra çevreden uzaklaşıp kafa dinlemeyi severdi.

Ve şelalenin kafa dinlemek için en uygun yer olduğunu söyleyebilirdim.

Tam tahmin ettiğim gibi, Sans bir çiçeğin başında oturuyordu. Aramızda tahminen 5-6 metre vardı. Ona biraz yaklaşınca bir takım sesler duydum.

Ağlama sesleri... Tabii bu sesler yankı çiçekleriyle de birleşiyordu. Ancak, ağlaması biraz sahte gelmişti. Neden ağlıyor numarası yapsın ki? O benim ne düşündüğümü zerre kadar önemsemiyordu.

Hemen yanına koştum. Evet, o bir denekti. Ancak her ne kadar onlarla bir bağ kurmamaya çalışsamda, kurulmuştu işte o bağ. Bağlanmıştım onlara.

Gaster: Sans! Ciddi değildim, tamam mı? Seni ve kardeşlerini her şeyden çok seviyorum.

Bir yandan ona sarılıyor, bir yandan da yaptığım aptallığı düzeltmeye çalışıyordum.

Sans hayata karşı pek ilgi göstermezdi. Muhtemelen ruhundan kaynaklıydı bu kadar sabırlı olması. Çoğu şeye tepki göstermezdi. Hep gülümseyip dururdu.

Şimdi ise o güler yüzlü çocuğu ağlatmıştım.

Ağlamasına hıçkırıklar eklenmişti. Gözünden düşen yaşlar dinmek bilmiyordu. Sahte bir ağlama olduğunu düşündüğüm için kendimden tiksiniyordum.

Bir süre sonra kendini toparladı. Ağlaması geçince konuşmaya başladı.

Sans: Eğer, beni diğerleriyle savaşa yollamazsan, çok kötü şeyler olacak..

Sesi bir fısıltı gibi çıkıyordu. O gülümseyen suratı düşmüş, ciddi bir hâl almıştı. En fazla ne olabilirdi ki o savaşa gitmezse?

Gaster: Sans.. Seni savaşa yollayamam. Gittiğin anda öldürürler seni. Çok güçlüsün ve yeteneklisin. Ancak bu savaş senin için çok tehlikeli.

Sans: O zaman.. Sabah laboratuara gelen kadını yollama. Gale'i yalnız bırakma. Ya da kendin savaşa git. O ikisini güvende tutman lazım..

Savaşa gitmeyeceğini bu kadar çabuk kabullenmesini beklemiyordum. Ama kabullenmişti. Peki Aliza niye gitmeyecekti ki savaşa? Gale ve ben ne alakaydık?

Gaster: Neden? O kraliyet muhafızlarının lideri. Savaşa gitmek zorunda. Gale güvende. Zaten ben de savaşa gideceğim. Kraldan izin almaya çalışıyorum.

Sans: G.. Lütfen beni dinle. Eğer o savaşa giderse, ölecek. Ölmesini istemezsin, değil mi? Gale de.. Tanrım. Asgore aptalın teki. Sana izin vermeyecek.

Canımdan çok değer verdiğim iki kişinin ölmesini istemezdim tabii.. Ancak onlar ölmeyeceklerdi. Aliza çok güçlüydü. Gale'i de koruyacaktım.

Gaster: Aliza'ya bir şey olmayacak Sans. O çok güçlü. Hayatta kalacağına eminim. Sen de endişelenme, ona bir şey olmayacak. Gale'i de koruyacağım. Yani endişe etmeyi kes.

Sans ayaklandı. Ayaklanırken de kendi kendine konuştu.

Sans: Neden uğraşıyorum ki? Her şey aynı kalacak..

Derin bir iç çekip, hafif adımlarla ilerlerken bana baktı.

Sans: Sadece bir dost tavsiyesiydi.

Ve Karaltan'a doğru ilerledi. Az önce yanında oturduğu yankı çiçeği onu tekrarlıyordu.

Sadece bir dost tavsiyesiydi.

Sadece bir dost tavsiyesiydi.

Sadece bir dost tavsiyesiydi.

Sadece bir dost tavsiyesiydi.

Çiçeğin yanından kalkarak Sans'ın gittiği yere doğru ilerledim. Kafamı tırmalayıp duran soruları cevaplamaya uğraşırken, bir yandan da Karaltan'ın buz gibi soğuğuna alışmaya çalışıyordum.

...

Laboratuvara gittiğimde, Sans'ı sırtını koltuğa yaslamış uyurken buldum. Onu yatay bir pozisyona getirip, üstüne bir battaniye örttüm.

Aliza'nın ona verdiği başlığı bir kenara atmış olduğunu farkettim. Kendi kendime mırıldandım.

Gaster: Pek de cana yakın değilsin sanırım, ufaklık..

Aliza: Sanki sen çok cana yakınsın, Gaster!

Arkamdan duydugum ses ile irkildim. Aliza ve çocukların geldiğini seslerinden anlamıştım.

Rose hemen yanıma koştu. Kafasındaki minik tacı bana gösteriyordu.

Rose: Güzel duruyor mu baba? Annem aldı!

Rose, Pap ve Aura bana baba diyordu. Hatta Papyrus'un ilk söylediği sözcük Babaydı. Aura ilk zamanlarda bana aynı Sans gibi adımla hitap ediyordu. Ancak sonra ne olduysa baba demeye başladı. Gale küçük olduğundan konuşamıyordu. Sans ise, bana G veya Gaster diyordu.

Benim şaşırdığım konuya gelirsek, ben bu çocukları kendime alıştırana kadar ne çektim! Aliza ise bir günden kısa bir sürede..

Sanırım bu Aliza farkıydı...

Rose'a gülümsedim.

Gaster: Evet. Çok güzelmiş.

Aura'nın elinde ise aynı tacın mor renklisi vardı. Takıları pek sevmediğinden takmamıştı.

Aliza'nın elinde ki poşetleri görünce Pap ve Gale'e oyuncak ve daha bir sürü şey aldığını anladım. Benim yanıma geldi.

Aliza: Sanırım bana bu kadar çabuk alışmalarına şaşırdın!

Ona cevap vermeye uğraşmadım bile. O da Sans'ın başucuna bir paket koydu.

Aliza: Bu da Sans'a.

Gaster: Içinde ne var?

Aliza: Sürpriz! Sans açınca görürsün.

Yerdeki açık mavi başlığı alıp katladı ve onu da başucuna koydu.

Aliza: Sanırım başlığı pek sevmemiş.

UnderTale Fanfic: -ACI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin