Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin 💞
"Yapamam."
Aciz dolu bir ses tonuyla dudaklarımdan dökülen bu kelimeler, uzun zamandır içimde tuttuğum gerçeğin dışarı yansımasıydı. Köyü ve herkesi kurtarmak için bunu yapabileceğimi düşünmüştüm. Bunu yapacak kadar güçlü olduğumu düşünmüştüm.
Oysaki ben amcam kadar güçlü değildim. Sadece güçlü davranmaya çalışıyordum.
Gözyaşlarım, acının en derinine kadar işlediği kirpiklerimden süzülmeye başladığında dudaklarımı acıyla ısırdım. Ne yapacaktım? Eğer Boruto'yu öldürmezsem köyün sonunu getireceğimin farkındaydım. Oyunun ipleri benim elimdeydi ve yanlış bir hareket tüm herkesin derin bir kedere boğulması demekti.
"Ne yapacağım?" diye acıyla fısıldadım. Dudaklarımdan acı bir hıçkırık kaçarken hızla elimi ağzımla kapadım ve katanamı belime yerleştirdim.
Hissettiğim acı bütün benliğimi yakıp kavururken, gelecekte olacakları hayal etmek zehir misali düşüncelerime işlemişti. İnsanın zekası kendi silahıydı ve şuan bu silahi kendime doğrultmuştum. Bu acıdan kurtulacak bir yol arıyordum ama fedakarlık yapmam şarttı.
Gözümün önünde köyün yok olduğu bir hayal geldiğinde istemsizce gözyaşlarım hızlandı. Herkesin ölümüne katlanamazdım, herkesin mutluluğunun benim yüzümden yok olacağını bilmek, onlarca masum çocuğun öleceğini bilmek kalbimi paramparça ediyordu. Fakat bir yandan da sevdiğim çocuğun ölmesini ve onu sevenlerinin acı dolu bir hayata sürüklenmesini istemiyordum.
Neden bütün bu acılar beni bulmuştu? Hayatım neden eskisi kadar masum değildi? Uchiha'nın acı dolu kaderini sırtlanmak istemiyordum. Ben üç sene önceki zamana dönüp kahkahalarımızın gökyüzüne karıştığı anlara dönmek istiyordum.
Aklıma annemin anlattığı amcamın hayatı geldiğinde derin bir nefes aldım. Amcam, köyü için bunca acıyı omuzlarına sırtlamıştı fakat ben onun kadar güçlü değildim.
"Sen Uchiha'nın kaderini değiştirecek kızsın."
Duyduğum kadifemsi sesle hışımla gözlerimi açtığımda arkama döndüm ve gördüğüm bedenle kaskatı kesildim.
Odanın tam ortasına bir kahramanın gölgesi düşmüştü. Kuzgun gibi siyah saçları ve beyaz teniyle adam çok gerçekçi duruyordu. Güzel adamın gözleri kızıl bir okyanustu ve o kızıl okyanusta yaşadığı acılar ve hayaller boğulmuştu. Ve o kızıl okyanusta her şeye rağmen gülümseyerek ölmüştü.
Onu hayatımda hiç görmemiş olmama rağmen hissettirdiği duyguyla "Amca?" diye fısıldadım gözyaşlarım arasından.
Bütün her şey gerçek gibiydi ama gerçek olmadığını biliyordum. Bu aklımın yarattığı bir oyundu ama onunla karşı karşıya olmak bana gökdelenin ucuna gelipte intihardan vazgeçen bir insanmışım gibi hissettirmişti. Onunla karşı karşıya olmak bana tekrar umut denilen bir duygunun olduğunu hissettirmişti. Amcam, umuttu.
Herkesin kendi bir rengi olsaydı amcamın rengi kızıl olurdu. Fakat kanın ve dehşetin rengi olan kızıl değil, güneşin doğduğunda şafakta süzülen o kızıl renk olurdu.
"Prenses." dedi ve gülümsedi.
Ona bir adım atıp sarılmak istiyordum ama sarılacağım zaman yok olacağının farkındaydım. "Amca lütfen bana bir yol göster. Kimsenin mutluluğunu çalmak istemiyorum." dedim. "Uchiha'nın acı dolu kaderini yaşamak istemiyorum."
Amcam kızıl gözlerini bana diktiğinde "Biliyorum, küçüğüm." dedi. "Sen Uchiha'yı değiştirecek kızsın. Benim ve herkesin yaşadığı acı dolu kaderin aksine sen bu klanın kaderini değiştirmek için doğdun."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven's Eyes
FanfictionKaranlık; insanların ruhu ve zihnini kaplayan bir örtü gibidir. Bazıları kalbi daha fazla kirlenmesin diye usulca örter kara çarşafı duygularının üzerine. Ama elbet bir gün geri dönülmek üzere örtülmüştür o karanlık çarşaf ve geri dönüş ne daha saft...