Boğazımı temizleyerek dikkatlerin üzerime toplanmasını sağladım.
"Şey... Babac--"
Kraliçenin öksürmesiyle yaptığım hatayı fark ederek düzelttim. Harry'nin kıkırtısını duyabiliyordum.
"Kralım... İzin verirseniz ımm... bugün şehre inmek istiyorum yani bugünkü planım bu."
Kral Visery kaşlarını kaldırarak yüzümü süzdü. Toplum içinde annem yani kraliçe onlara resmi hitap etmemi istiyordu.
"Evlat, tek başına şehre inemezsin."
Başımı sallayarak anladığımı ifade ettim. Yalvaran gözlerim Harold'ın gözleriyle buluştuğunda dudaklarımı 'yardım et' diye kıpırdattım. Yeşil gözleri parladı. Aşık olduğu kızı kıskanıyordum.
"Imm... Kralım, prenses Alexander'a eşlik etmekten onur duyarım."
Harold'ın boğuk sesi büyük yemek odasında yankılandı. Ne gerek vardı bu kadar büyük odaya. Ya da bu kadar resmiyete...
"Peki Sör Styles. Kızıma iyi bakacağınıza inanmak istiyorum."
Babamın hafif sert sesi bunun bir emir olduğunu açıkça belirtiyordu.
"Elbette efendim."
"Ah Alexander. Belki misafirimizi de götürmek istersiniz diye umuyorum."
Gözlerim kraliçenin söyledikleriyle büyürken Harry beni kurtarmak adına konuşmaya başladı.
"Bundan mutluluk duyarız kraliçem."
Şaşkınlığım iki kat artarken aklıma düşen şeyle kendime geldim. Belki de sevdiği kız Catarina'ydı. Catarina'yı incelemeye başlamıştım. Harold'la yalnız kalacağımızı sanıyordum.
"İzninizle. Odama gidip hazırlanmalıyım."
Babam başını onaylarcasına sallayınca masadan kalkarak hızlı adımlarla odama yöneldim. Zayn'in de izin istediğini duyar gibi olmuştum. Bu resmiyete bu kadar dayanmasına bile şaşırmıştım.
"Sofia?"
"Efendim majesteleri..."
"Sofia, bana temiz kıyafetler getirebilir misin?"
Beni başıyla onaylayarak kıyafetlerimi getirmeye gitti.
************
"Sofia... Ah! Lanet olsun! Nerdesin?"
Kapı tıklatılıp yavaşça açıldığında bir lanet daha savurdum.
"Sofia şu lanet ipleri bağlamama yar-- Oh Zayn."
Sırıtarak yanıma gelen abime baktım. Özenle yapılmış gece karası saçlarını eliyle düzeltti.
" Yardım eder misin?"
Arkama geçerek elbisenin iplerini sıktı. İpi bağladıktan sonra kollarını belime dolayarak sarıldı.
"Aşağısı çok gergin güzelim. Bazen keşke benim yerime Harold geçse diyorum."
"Böyle düşünme Zaynie. Ben seni böyle seviyorum."
Yatağa ilerlerken yanına oturmamı işaret etti. Gözleri diğerlerine -diğer abilerime- baktığının aksine şefkatle bakıyordu bana.
"Kardeşim buraya bunun için gelmemiştim aslında."
Saçlarımı yapmaya çalışırken bir yandan da abiciğimi dinliyordum.
"Of lanet olsun! Şu aptal saçları şekle sokamıyorum."
Zayn dediğime kahkaha atarak dolaşan saçlarımı taramaya başladı.
"Bana sandığından daha çok benziyorsun Catie. Saçların, benimkiler kadar inatçı. Gözlerin, güldüğünde benimkiler gibi kısılıyor ve dudakların, benim dudaklarımda seninkiler kadar kırmızı."
Kolumdan tutarak beni aynanın önüne çekti. Sözleri gözlerimin dolmasını sağlarken merakla bana bakan abime gülümsedim. Saçlarımı örmüş ve sonra enseme yakın bir topuz yapmıştı. Yanağına sulu bir öpücük bıraktım.
"Ve... Şimdi buraya asıl geliş nedenim."
Oturmamı işaret ederek kapının yanındaki kumaş parçalarına sarılmış şeyi alarak yanıma geldi. Oturduğunda kumaşları yavaş yavaş açmaya başladı.
"Artık bunun zamanının geldiğini düşünüyorum."
Son kumaş parçasını çekerken konuştu. Gözlerim hayretle büyümüştü. Kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibiydi.
"Sen artık büyük bir kızsın ve buna ihtiyacın olacak. Bunu yanından ayırma lütfen. Sana zarar gelebilme ihtimali bile canımı yakıyor Catie. Birgün seni korumak için yanında olmazsam bunu kullanmalısın."
Gözümden bir damla yaş akıp aşağı süzüldü.
"Seni aptal mutlu musun, beni ağlattın?"
Küçük bir tebessümle kını elime bıraktı. Kılıcı kınından çıkartıp incelemeye başladım. Zayn ise beni izliyordu.
"Ama sana söz veriyorum küçük kardeşim, ben hayatta ve yanında olduğum sürece bunu kullanmak zorunda kalmayacaksın." başımı incelediğim kılıçtan kaldırıp abimin yüzüne baktım. Ela gözleri dolmuş ve kızarmıştı. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
"Seni seviyorum Zaynie."
Kollarımı sıkıca boynuna doladım. Ellerini belime sararak karşılık verdi. Nefesimi boynuna doğru vererek geri çekildim. Yüzüne bir gülümseme yerleştirmeye çalışarak konuşmasına devam etti.
"Biliyorsun, bütün büyük savaşçıların kılıçlarının isimleri vardır."
İmâ ettiği şeyi anlayarak gülümsedim. Kaşlarımı kaldırarak düşünüyormuş gibi yaptım.
"Bence adı "Brotherhood (kardeşlik)" olmalı. Ne dersin Zaynie?"
Beni başıyla onayladı. İçimde kıpırdayan kelebekler kapının çalmasıyla öldü.
"Cathlin, girebilir miyim?"
"Oh, elbette Harry."
Harold her zamanki asaletiyle odama girmişti.
"Üzgünüm... Bölüyor muyum prens Zayn?"
"Sadece Zayn." diye düzeltti Zayn. Harry'nin gözleri elimdeki uzun kılıç ve Zayn arasında gidip geliyordu.
"Hayır ben de gidiyordum Harry."
Zayn yatağıma bir öpücük bırakıp çıkmadan önce seslendi.
"Görüşürüz Catie... ve Harry."
"Görüşürüz Zayn." demiştik aynı anda.
"Cathlin, hazırsan çıkmalıyız."
Harold hızlı bir şekilde konuşmuştu. Telaşlı bir hali vardı. Hemen karşısında durarak alnında oluşan ter damlalarını silerek önüne düşen buklelerini geri ittim. Yüzlerimiz çok yakındı.
"Çok güzelsin Cath..."
"Sen de bir o kadar yakışıklı Harry. Aşık olduğun kız çok şanslı olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STORM OF SWORD
FanfictionUzun zaman önce büyük bir krallıkta yaşayan soylu bir aile ve mutsuzluklarını gizlemek için dönen oyunlar... Sırların ve entrikaların arasında kaybolmuş genç bir prenses. Prenses karanlık oyunların içinde kaybolurken aşkı ve kardeşleri onu bu karan...