Gözlerimi araladağımda üzerimdeki yorgunluğu hissedebiliyordum. Dün Harry ile ata binmiştik ve kılıç derslerine devam etmiştik. Bunları her gün yapıyorduk. Yumuşak ve sıcak yatağımdan kalktım. Odamın içindeki banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkadım ve giyinmek için odaya geçtim. Büyük ve ihtişamlı dolabımı açtım. Kahvaltıda giyicek kıyafet bakıyordum. Mevburen kraliyet elbiselerinden giymeliydim. Annem, aile yemekleri önemlidir der hep. Düşüncelerimi hızla tıklanan kapı sesi böldü. Açıldığında bu Sofia'dan başkası değildi.
''Merhaba Prensesim. Bugün biraz geciktim. Ama kahvaltıya misafirler vardı onlarla ilgileniyordum.''
Sofia'nın heyecanlı ve neşeli sesi beni her sabah mutlu ediyordu.
''Kimler geliyor?''
Gözlerimi dolabımın içindeki abartılı elbiselerden çevirip Sofia'ya baktım.
''Prenses Catarina ve annesi Margaery geliyor.''
Bunu söylerken yüzünü buruşturdu. Çünkü Catarina'i sevmediğimi biliyordu. Catarina babamın lord şovalyelerinden olan Richard'ın kızıydı. Aslında tam bir prenses sayılmazdı. Çünkü babası bir lord'tu. Catarina bana tuhaf davranıyordu. Aileme ise yağcılıktan başka birşey yapmıyordu. Kendini iyi göstermeye çalışıyordu. O yüzden onu sevmiyordum.
''Prensesim lütfen Catarina'e iyi davranın. Anneniz onunla iyi anlaşmanızı çok önemsiyor.''
Ah! Evet. Annem her zaman Catarina gibi bir kızla arkadaş olduğum için çok şanslı olduğumu söylüyordu. Ama annem onun gerçek yüzünü bilmiyordu.
''Tamam Sofia. İyi anlaşmaya çalışacağım.''
Sofia yanıma geldi ve dolabımın karşısına geçti. Sofia her sabah odama gelir ve kıyafet seçmeme yardım ederdi. Ayrıca saraydaki gelişmeleride bana aktarırdı. Sarayda dolaşmayı pek fazla sevmezdim.
''Bugün ne giymek istersiniz Prenses Cathlin?''
Ona baktım ve güldüm.
''Bu kıyafetleri giymek istemiyorum. Ama şu pembeli elbise belki olabilir.''
Sofia gösterdiğim elbiseyi eline aldı ve bana baktı.
''Güzel seçim Cathlin.''
İkimizde gülümsedik. Sofia yanıma geldi ve giyinmem için bana yardım etti. İşi bittiğinde izin istiyerek gitti. Bende aynada kendime baktım. Saçımın kötü durduğunu fark ettim ve hemen saçıma şekil verdim. Hazır olduğuma emin olarak büyük odamda kapıya doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı nazikçe açtım ve koridora çıktım. Kapımın önündeki görevliler her zamanki gibi ordalardı. Eteğimi tuttum ve merdivenlere yöneldim.
''Kardeşim!''
Boğuk bir sesleniş benim arkama bakmamı sağladı. Baktığımda ise onun abim Zayn olduğunu anlamıştım.
''Sevgili abicim günaydın.''
Ona dalga geçercesine baktım. Zayn benim gibi resmiyetten hoşlanmıyordu.
''Ah! Cathlin yapma şunu!'' Ona büyük bir kahkaha attım. ''Bu arada sanada günaydın. Ve bugün çok güzel görünüyorsun.''
Koluma girdiğinde ona kibarca gülümsedim.
''Teşekkür ederim. Sende her zamanki gibi çok yakışıklısın.''
Zayn rahat ama bir o kadar yakışıklı görünüyordu. Onun bu halini seviyordum. Hiçbir şeyi takmayan bir havası vardı. Zayn dediğime güldü ve merdivenlerden inmeye başladık.
Büyük beyaz kapı görüş alanıma girdiğinde yemek odasına geldiğimi anlamıştım. Zayn ve ben içeri girdiğimizde abilerim Louis ve Niall'ı gördük.
''Günaydın beyler.''
Zayn sıcak gülümsemesiyle Louis ve Niall'ın yanına gitti. Bende onu takip ettim.
''Bugün tam bir prensessin Cathlin.''
Louis elimden tuttu ve beni süzdü. Böyle olunca utanıyordum.
''Louis! Teşekkür ederim.''
Niall'a sarıldıktan sonra büyük masanın sandalyelerine oturup kral, kraliçe ve misafirleri beklemeye başladık. Niall'a döndüm ve ona sordum.
''Bugün Harold kahvaltıya geliyor mu?''
Niall bana döndü ve cevap verdi.
''Belki gelir.''
Kafamı salladım ve önüme döndüm. Onun gelmesini istiyordum. Çünkü onu görünce mutlu oluyordum. Onu her zaman yanımda tutmak istiyordum. Düşüncelerimden odaya giren ayak sesleri sayesinde kurtuldum. Babam kral Visery önden geliyordu. Arkasında annem Melisandre vardı. Harry'i görmeyi bekledim ama göremeyince hayal kırıklığına uğradım. Onlar içeriye girince abilerimin konuşmaları kesildi ve hepimiz ayağa kalktık. Babam ve annem herkese gülümsedi. Kral herkese oturun şeklinde ellerini kaldırdığında yerlerimize oturduk. Catarina ve annesi Margaery karşı çaprazıma oturdular. Babam en baştaydı ve annem onun sağ yanındaydı. Hizmetliler servise başlayacakları sırada kapıdan gelen tanıdık sesi duydum.
''Geç kaldığım için özür dilerim.''
Harry tüm asaletiyle buraya doğru yürüyordu. Ona gülümsedim. Bana baktı ve o da güldü.
''Kralım beni bağışlayın. Atları kontrol etmem gerekiyordu. O yüzden geciktim.''
Harry babamın yanına gitti ve açıklamasını sundu.
''Harold, evlat dert etme geç ve otur.''
Babam Harold'a gülümsedi. Harold kafasını salladı ve güldü. Ardından benim yanımdaki sandalyeye geldi ve oturdu. Herkes yemeğine odaklandığında Harry bana döndü.
''Birşeyler yapmak ister misin?''
Ona baktım ve kafamı salladm.
''Olur. Zaten her gün yapıyoruz.''
Ciddiyetle bana baktı.
''Farklı şeyler.''
Ona anlamsızca baktım.
''Ne gibi?''
Düşünüyormuş gibi yaptı ve cevap verdi.
''Şehre inebiliriz. Gezebiliriz. Yeni yerler keşfederiz. Sen zaten bu saraydan sadece kılıç ve at dersleri için çıkabiliyorsun.''
Fikir çok hoşuma gitmişti ama babam izin vermezdi.
''Kral izin vermez.''
Bana baktı ve güldü.
''Ben onunla konuşurum.''
Sinsice baktı ve sırıttı. Bende ona gülümsedim. Tabağıma geri döndüğümde Catarina'nin konuşmasını duydum.
''Kraliçem bugün çok güzel görünüyorsunuz.''
Annem ona baktı ve gülümsedi. Catarina yine iş başındaydı.
''Çok teşekkür ederim güzel Catarina.''
Annem ve Catarina birbirlerine bakarak gülümsediler ve yemeğe geri döndüler. Catarina sinirlerimi bozuyordu. Ama şuan kimsenin moralimi bozmasına izin vermeyecektim. Çünkü Harry burdaydı ve bugün yine onunla birlikte olacaktım. Bu harikaydı!
Merhaba millet! Uzun yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Lütfen oylayın. Diğer bölüm kısa bir zaman sonra gelir. Sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STORM OF SWORD
FanfictionUzun zaman önce büyük bir krallıkta yaşayan soylu bir aile ve mutsuzluklarını gizlemek için dönen oyunlar... Sırların ve entrikaların arasında kaybolmuş genç bir prenses. Prenses karanlık oyunların içinde kaybolurken aşkı ve kardeşleri onu bu karan...