Sarkıttığım birbirine bağlanmış yatak çarşaflarından aşağı inmeye başladım. Titreyen ellerimle sıkı sıkıya tuttuğum bez parçaları bir an elimden kayınca gözlerimi kapatıp düşmeyi bekledim. Canım yanacaktı ve büyük ihtimalle yakalanacaktık. Yere düşmek yerine Harry'nin kollarına düştüğümde endişeli sesi ve sesine eşlik eden bakışlarıyla buluştum.
"İyi misin Cath?"
"Evet. Evet iyiyim Harry."
"Lanet olsun! Çok korktum ya seni tutamasaydım."
"Ama tuttun ve bence bunun bi önemi yok Harry. Lütfen artık yola çıkabilir miyiz? Lütfen."
"Tamam Cath. Elini uzat çıkmana yardım edeceğim. Erzaklara dikkat et." Elimi ona doğru uzattım. Atın eyerine basarken kalp atışlarını düzene sokmaya çalışıyordum. Atın üzerindeki yerimi aldıktan sonra Harry arkasını dönerek bana bir öpücük bahşetti. Elleri ellerimi hala tutmaya devam ederken tekrar dudaklarıma eğildi fakat dudakları birkaç santim önümde durdu.
"İyi olacağız sevgilim. Sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim. İnan bana beraber mutlu olacağız." arasında çok az mesafe olan dudaklarımızı birleştirdim.
"Sana güveniyorum Harold."
Uzun süren yolculuğun ardından şehirden çıkmıştık. Daha önceki gibi bir olayın olmaması için pelerininin şapkasını suratını kapatana kadar indirmiş yüzümü Harry'nin sırtına gömmüştüm. Harry bazen duruyor ve uykumun gelip gelmediğini soruyordu. At hareket etmeyi kestiğinde başını kaldırarak Harry'e baktım. Atın sırtından aşağı atladı ve onu en yakın ağaca götürüp bağladı. Beni indirmek için uzandığında ona izin verdim. Uykunun sihiri beni etkisini altına almaya başlamıştı lakin hissettiğim korku ve heyecan yüzünden uyuyamıyordum. Harry üşümememiz için getirdiği batteniyelerden birini yere serdi.
"Cath, buraya gel. Ayakta zor duruyorsun." Ayaklarımın beni Harry'e götürmesine karşı koymadım. Kollarını etrafıma dolayarak beni kendine çekti. Yan tarafımızda kalan sarayın ihtişamlı silüetine baktım. Nefesimi titrekçe dışarı saldığımda Harry kirpikleri titreşerek kapandı. Ne olduğunu idrak edememişken nefesimi yüzüne doğru bıraktığımı fark ettim. Etkilenmiş miydi?
"Korkuyorum Harry." İstemsizce dudaklarımdan dökülen kelimelerle gözlerini açtı.
"Ben yanımdayken korkmana hiç gerek yok aşkım. Sana kimsenin zarar veremeyeceğini daha önce de söylemiştim. Buna izin vermem."
Konuşurken gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. İçimde uçuşan küçük kelebekler onun sözleri sayesinde hareketlenmişti. Elimde olsa saraya geri döner ve kral babama Nathan'la nişanlanmayacağımı çünkü Harry'i sevdiğimi söylerdim. Ama bu sadece Harold'ı zindana yada idama beni de Nathan'a göndermeyi sağlardı. Bu yüzden kaçmıştık ya zaten. Harry umutla gözlerime bakıyordu. Tek elini yanağıma koyup parmağıyla okşamaya başladı.
"Korkma aşkım." Bakışlarımı korkusuzca onunkilerle buluşturdum. Bana doğru eğildi. Dudakları kulağıma değdiğinde irkildim.
"Şimdi seni öpeceğim Cathlin." Yumuşak dudakları benimkilerle buluştuğunda gözlerimi kapattım. Onun dudakları bana kendimi dünyanın tepesinde gibi hissettiriyordu. Benimde ona böyle hissettirip hissettirmediğimi merak ediyordum. Eğer öyle olmasaydı yaşamını feda edip benimle gelmezdi diye düşündüm. Ellerim kıvırcıklarının arasına gittiğinde ağzımın içine boğukça bir inleme bahşetti. Onda yarattığım etkiyi sevmiştim. Elini yüzümden çekerek iki eliyle belimi kavradı ve beni kendine yasladı. Dudaklarımızı ayırmadan içimizdeki son nefese kadar durmadık. İşttiğim çıtırtı sesiyke irkildim. Harry duymamış olacak ki tepki vermedi. Büyük elleri kalçalarımı kavradı. Sessizce fısıldadım.
"Harry dur."
"Hmmm hmm"
"Harold dur. Bir ses duydum."
"Sadece at Cathlin." Çıtırtı sesi tekrar geldiğinde köpek havlamaları duyuldu. Harry telaşla yüzüme baktı. Tek kelime etmeden kendimi onun kucağında bulmuştum. Yere serdiğimiz battaniyeyi alıp bana doladı. Çok hızlı hareket ediyordu. Atın bağını çözerken binmeme yardım etti. Oda ata atladığında sıkıca sarıldım. Gözyaşları yanaklarımı ıslatırken köpek seslerine insan sesleride eşlik etmeye başladı. Bindiğimiz siyah at gecenin karanlığına karışarak rüzgar gibi ilerliyordu.
"Ağlamayı kes Cath." Rüzgar yüzünden zar zor duyulan sesi ağlamamı durdurmasada azaltmıştı. Seslerden uzaklaştıktan sonra yaklaşık yarım günlük mesafe kat etmiştik. Güneş kızılın en güzel tonlarında ufuktan görünmeye başlamıştı. Başka bir zaman olsa bu çok romantik olabilirdi ama şuan büyük ihtimalle kral babamın bizi bulması için yolladığı şövalyelerden kaçıyorduk. Ağaçların arasında bizi saklayabilecek mağara benzeri bir yer bulduğumuzda kaçmaya son verip durduk. Harold'ın sıcak kolları arasında sırtımızı duvara yaslamış oturuyorduk.
"Pişman mısın Caty?" Başımı yasladığım omzundan kaldırarak yüzüne baktım.
"Benimle geldiğin için pişman mısın? Bu yüzden mi ağlıyorsun?"
"Hayır. Hayır, kesinlikle hayır. Asla Harold. Sadece bu-bu çok tuhaf bir his. Oraya geri dönmek istemiyorum."
"Dönmeyeceğiz birtanem. Kurtulmamıza az kaldı."
"Dönmeyelim-" kanımı donduran o iğrenç ses duyulduğunda dizlerimin üzerine zorla düşürüldüm. Ellerim arkadan birleştirilerek karşı koymam engellendi.
"Belki de saraya dönme vaktiniz gelmiştir prenses. Sizce de öyle değil mi Sör Styles?"
Not; Bölüm okul yüzünden biraz gecikti ama sizde biliyorsunuz biraz dersler ağır. Bu arada yeni hikayemiz DIFFERENT'a bir bakarsanız çok memnun oluruz. Öpüldünüzzzz. Xoxoxoxox ;) :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
STORM OF SWORD
FanfictionUzun zaman önce büyük bir krallıkta yaşayan soylu bir aile ve mutsuzluklarını gizlemek için dönen oyunlar... Sırların ve entrikaların arasında kaybolmuş genç bir prenses. Prenses karanlık oyunların içinde kaybolurken aşkı ve kardeşleri onu bu karan...