Ege'nin Umut'u

11.3K 235 56
                                    

İlk defa geliyordum, doğduğum ülkeye. Doğduğum şehre! Asıl amacım babamı bulmaktı. On dokuz yıl önce bizi korumak için başka kadına giden babamı bulmak, sırf annemle beni korumak için bizden vazgeçen babamı! Vazgeçti diyemeyiz aslında herşey bizim için sonuçta! Bizi korumak için!

Annem ilk kez on beş yaşında artık isyan ettiğim gün anlattı herşeyi, babamın bizi korumak amacıyla annemden önceki karısıyla bir birliktelik kurduğunu.. Anneme de hak veriyorum iyiki gitmişiz İngiltere'ye, yoksa belki de babama olan aşkından acı çekerdi burda... Dayım Can, ben, annem ve küçük erkek kardeşim Andaç. O da annemle babamın bir meyvesi, aşkları sonuçu ortaya gelen bir can! Ayrı seviyorum onu, bir buçuk, iki yaş var aramızda, fazla bilmiş belki ama dünya tatlısı!

Ben anneme o babama benziyor. Ben annem gibi etine dolgun küçük burunlu, çekik gözlüyüm. O, babam gibi ela gözlü okka burunlu ince uzun kaşlı biri! İngiltere'de çok kız peşindeydi.

Biz şimdi mi nerdeyiz? Türkiye'de Trabzon'da babamla annemin ilk ve son oturduğu evde! Ben kendi odamı hazırlıyorum, Andaç kendi odasını. Anne ve dayımsa, bizim okul işlerimizle ilgileniyorlar!

Bir koliyi daha açıp yerleştirdim ve son olarak fotoğraflarla dolu olan büyük koliye sıra gelmişti. Açtığım gibi karşıma anne ve babamın birbirlerine sıkıca sarıldıkları çerçeveyi gördüm. Andaç'da da olan bu fotoğraf, babamda da varmış sanırım. Annem kırk bir yaşında olmasına rağmen aynı güzelliğini koruyor. Hala yirmi iki yaşında gibi...

Babamın bir oğlu varmış o kadından, bir yaş küçük benden! Bu yıl üniversiteye başlamış o da benim gibi! Ben geç başlıyorum ne yazık ki! Annemin demesine onun oğlu değil sanırım, tabii bilmiyoruz. Elif yani babamın eski eski karısı ölmüş. Mehmet amca öldürdü. Evet Mehmet amca diyorum. Biliyorum anneme tecavüz eden bir piç ama biz onun sayesinde böyle varlıklıyız yoksa annem bize bakamazdı. Anneme iş buldu, Ayşenil teyze ve annem aynı şirette çalışıyorlardı. İin aslı annem Ayşenil teyzenin genel asistanıydı. Mehmet amca tehlikeli adam silahlı bir çatışmada yarlandı. O İngiltere'de kaldı. Gelecekmiş!

Anne kız olarak aramızda gizlimiz saklımız yoktur. Müslüman olmama rağmen bakire değilim mesela. Annem de bilir bunu! Nasıl oldu derseniz? İngiltere orası uydum ordakilerin aklına, sevgilime verdim kendimi! Pişman mıyım? Biraz, nasıl uydum onların aklına diye hep düşünürüm!

Şuan da odaklanmam gereken tek şey. Üniversitem ve babam! Evet iki şey oldu. Bu iki şey benim için gerçekten çok önemli! Babamı bulup ona kendimi göstermem! O çocukla yaşıyormuş, -tahminen- onun oğlu olmamasına rağmen kendi soyadını ona vermiş! Annem dokuz yıl öncesine görüşürdü babamla! Ne olduysa birgün bıraktı o işi!

Tüm koliler yerleştiğinde mutfağa gittim ve içmem gereken ilaçları içtim. Ne mi oldu? Üç ay önce kalp ameliyatı oldum. Bebekken olan bir hastalıktan dolayı, şimdi gösterdi kendini! Gerçi şimdi gayet sağlıklıyım!

Kendimi salona attığımda kapının kilit sesini duydum. Annemle dayım gelmişti. Ellerinde farklı şeylerle! Sanırım dönerdi silindir şeklinde bir kağıda sarılmış şeylerdi çünkü. Annem anlatmıştı bize, biz de ilk gittiğimizde yiyeceğimiz ilk şey olarak seçmiştik bunu! Poşette ayranda vardı. Mis gibi de kokuyordu.

"Andaaç oğlum gel!" annemin seslenmesinden dört saniye geçmişti ki Andaç yanımızda bitti. Anneme ayrı bir düşkünlüğü vardı Andaç'ın, bende severdim annemi, hem de canımdan çok ama Andaç çok farklı yaklaşırdı anneme! Bazen kıskanırdım ilişkilerini! "Aaa Umut Belis Üniversiteye kaydını yaptır yarın tamam mı kızım?" "tamam dayıların en yakışıklısı" "bak bak şımarık" hep birlikte gülüp eğlenerek bitirdik yemeklerimizi... Ben izin isteyip odama gittim. Fazla yorulmuştum bugün.... Bakalım yarın bilmediğim bu şehirde başıma neler gelecek!?

Sabah annemin sesiyle uyandım. Saatin sekiz olduğundan falan bahsediyordu. Gerçi ben istemiştim ondan beni erken uyandır diye ama bu kadarından bahsetmemiştim! "Güzelim hadi kalk, dayınla güzel bir kahvaltıya gidicez sende ordan kayıt işlemlerini yaptırmaya gidersin" "tamam anne" annem kapıdan çıkarken her zaman ki gibi söyleniyordu. "Ah Allah'ım niye kızımda benim gibi eczacı olmuyor da iç mimar oluyor sanki!" annemin bu haline gülerek kalktım yataktan, odamdaki banyoya gidip rutin işlerimi hallettim. Odaya geldiğimde bahçıvan şortumu giyip içine beyaz tişört giydim. Saçalrım düz olduğundan uyguladığım işlem çabuk bitmişti. Küçük bir makyaj performansından sonra çantamı da alarak aşağı indim. Annem "kızım sen Andaç'la senin arabanla gel, sen bizden ayrılınca onla gidersin" dedi. Kafamı sallayarak cevap verdim ve evden çıktık. Dayımın aldığı son model jeep'ime binip navigasyona gideceğimiz yeri yazdım. Allah'tan türkçem iyiydi, yoksa halimiz yaman!

Lokma adında güzel bir cafeye gelmiştik. Manzarası gerçekten harikaydı. Deniz ayaklarımızın altındaydı sanki! "Çocuklar gidip bir şeyler alın siz bizde geliyoruz" dayımın sözüne uyup Andaç'la açık büfeye ilerledik! Andaç "abla ben bu yemekleri hiç bilmiyorum" dediğinde gözüm yemeklere gitti. Haklı sayılırdı, benimde bildiğim söylenemez! Tek bildiğim patates kızartması, sosis kızartması, diğerlerinin ne tadını ne de adını biliyorum! Kapıda dayımı gördüğümde derin bir nefes aldım. Yanımıza geldiğinde "tabaklarınıza hepsinden alın, tatlarına bakın beğenmediğiniz yemezsiniz" dedi. Andaç hızla bir tabak alıp doldurmaya başladı. Hayır anlamıyorum o kadar yiyor ama kilo almıyor! Gerçi o spor salonlarına yatırdığı parayı biriktirse karun kadar zengin olurduk! Andaç elime bir tabak tutuşturup başka bir tabak aldı. Dayımla birlikte gülüp masaya ilerledik. Ben tekrar açık büfeye gidip kendime tabak doldurdum. O sırada Andaç masaya gidiyordu. Dayımın dediği gibi hemen hemen herşeyden aldım tabağıma..

Ağzıma kadar doymuştum. Sonra Umut Belis neden kilo alıyor! Acaba neden?! Elimde çay bardağımla ve annemle cafe'nin içinde tur atıyorduk. Bu her zaman yaptığımız bir şeydi. Ve bizi gerçekten rahatlatıyordu.

Yarım saat sonra herkes dağılmıştı bende arabamla KTÜ denen yere gidiyordum. Hayır güzel bişey annenizin doğup büyüdüğü yere geri gelmek ama ben daha büyük bir şehirde okuyabilirdim! Bunu anneme çaktırmıyorum ama burası Dublin'e göre minnak bir yer! Şimdi diyceksiniz Kos koca ingiltere'yle Türkiye'yi mi kıyaslıyorsun?' diye, tabii ki yapmıyorum zaten Türkiye yüz ölçümü bakımından da küçük...

Navigasyonum geldiğim anlamında sinyalleri verirken etrafıma baktım. Gerçekten büyük ve modern bir ünüversitedeydi. Yakışıklı erkekler, fıstık gibi kızlar. Arabamı kampüsün otoparkına bırakıp öğrenci işlerini aramaya koyuldum. Hayır bu bina kampüse niye bu kadar uzak acaba?! On dakikanın sonunda binaya giriş yapmıştım. Sırası kısa olan bir kuyruğa girip beklemeye başladım.

Üç saatin sonunda öğrenci işlerindeki işimin yarısından çoğu bitmişti. Adamlar yarın gelmemi o zaman tüm işlerin biteceğini söylediler! Düşünün hala bitmemişti.

Otoparka gidip arabama bindim. Çantamı ve bazı evrakları yanımdaki yolcu koltuğuna koydum ve arabamı çalıştırıdım. Geri geri çıkarken 'küt' diye bir sesle araba sarsıldı. Evet sanırım birine çarptım! Lanet olsun! Allah'ım lütfen kız olsun sürücü lütfen! Arabadan indiğimde dualarımın kabul olmadığını ama karşımdakinin dünyada kalan son yakışıklı erkek olduğunu farkettim. Allah'ım cennete mi düştüm. Gözleri mavinin en koyu tonu, saçlar zifiri karanlık misali simsiyah, burun okka gibi, boy desen bir doksan, vücut desen manken gibi! Birde yaındaki kıza bak çırpı bacaklı!! Ay ben bir de bunun spor arabasına çarptım değil mi?! Hayır dakika bir gol bir! Başlamadan bitti çocukla aramdaki olay! "Be-ben özür di-dilerim" bir de kekeledim tam oldu! "ay canım kekememisin?" pembenin en cırtlak tonu olan rujuyla konşan o çırpı bacak gökyüzü gözlüme karşı hedef almış beni! Ona noluyorsa!? "Ben özür dilerim gerçekten farketedim" çocuk cool tarzıyla bir benim arabamın arka kaputuna bir de kendi arabasının ön kaputuna baktı. "Sorun değil hata biraz da bende sizi çıkarken farketmedim" sesine öleyim! Şuan tam bir Türk gibi konuştum.Aslında ben zaten Türk'üm! Çocuğu görünce devreler yandı bende! "Tamam eğer sorun yoksa gidelim, görünüşe göre çizik falan yok!" arabara bakıp konuştum "evet yok hoşçakalın" diyerek tekrar arabama bindim. Onların hala arkamda olduğunu farkedince kornaya bastım ve onların arabalarına binip gitmelerini bekledim. Eğer bu çocuk bu bölümde okuyorsa yaşadım!!!

Ege'nin Umut'u -Düzenleme yapılıyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin