6-Arkandaki Ne?

1.4K 150 138
                                    

Hoseok
Elimdeki yavru kedi ile odama çıktığımda onu yatağımın üzerine narince bıraktım. Tekrar mutfağa geri döndüm,alt dolaptan orta boyda bir leğen çıkartıp mutfaktan çıktım.
Merdivenden yukarıya çıkacağım zaman kapının çaldığını duymam yerimde durmama sebep oldu.

"Jin Hyung bir şey unutmuş olmalı?"

Bozuntuya vermeden kapıyı açtım.

"Bay Min?"

Tabiki de onu beklemiyordum. Kendi evine girmek için kapıyı neden çalsın ki?
Ben onun suratına şaşkınca bakarken o da benim suratıma kısa süre bakıp içeriye geçti ben ise elimdekini hala alâbış gibi tutmaya devam ediyordum. Şükürler olsun ki elimdekini o görmeden farkına varıp arkama sakladım.

"Anahtarımı unutmuşum çalışan. Şimdi bana ne oldu der gibi bakma"

Pekala bana açıklama yapmasını beklemiyordum ama merakımı giderdim yani bu iyi oldu aslında

"Uh pekala. Jin hyung yemeğinin hazır olduğunu söyledi"

Başını salladı ama bir şey dikkatini çekmiş gibi beni süzmeye devam başladı.

"Hoseok"

Tanrım sen bana bu şekilde seslenme.
İsmimi bu şekilde söylemesi beni ona daha da taptırırken hayran kalmamak elde değil. Sadece adımı söyleyerek bile bu kadar harika olursan ben nasıl kendimde olabilirim ki söyle bana deli oğlan. Evet delisin ama akli yönden değil yaptıkarın tam delilik bu yüzden belki ufacık korkuyorumdur. Tamam itiraf ediyorum çok korkuyorum ama bahsetmiştim daha ilk gün çalıştığımda ona kendimi kaptırmamalıyım diye fakat sanırım yavaştan kapılmaya başladı bu masum yüreğim.
Bana o kadar yakın davrandıktan sonra kalbim zıvanadan çıktı.

Malesef ben Jung Hoseok şu karşımda duran ve ismimi en güzel şekilde dudaklarından döken meteora aslında normal söyledi ama bana en güzel şekilde söylemiş gibi geldi ve ben belki de kendime engel olamayarak kapıldım ona.

Hepsi onun suçu ama bana o kadar yakın davranmasındaki amaç ne yani. Aklından ne geçiyordu ki huh? Yazık değil mi bana.
Kendime lanetler etsem az bile kalır. Vurula vurula insanları dehşet verici bir şekilde yok eden patronuma vuruldum ama içime atabilirim, buna dayanacağıma eminim yani sanırım. Hem her gün onu görüyorum, temas kurmasak bile yakınında oluyorum kokusunu içime çekebiliyorum bu bile yeter bana.

"Hoseok sana diyorum?"

Elini karşımda kendime gelmem için sallayan patronumu sonradan fark etmem ne kadar komik olabilir bilmiyorum.
İsmimi ağzından dökmesi bile beni nasılda kendimden geçiriverdi öyle.

Neyseki elini sallaması ile kendime gelebildim aksi taktirde bana baya kafası atacaktı kesin.

"Evet Bay Min"

Vay anasına sesim baya iyi çıktı. Titrer falan sanmıştım o da sesimin gayet normal çıkmasına şaşırmış olmalı ki kısa süreli affaladı, niyeyse hep kısa sürüyor bu adamın davranışları.

"Senin kafan güzel mi Hoseok. Saniyeler içinde nereye daldın öyle?"

Yerinde durup kollarını göğsünde birleştirince tek kaşını kaldırıp bana baktı.
Birisi bana şu herifin yanaklarını sıkmamam için neden söylesin de ona göre durayım.

"Bana oluyor öyle efendim. Umulmadık anda dalıp gidiyorum"

Ufak mırıltılar çıkartıp gözünü arkamdaki koluma indirdi.

"Arkanda ne var çalışan?"

"Ve neden hala orada dikiliyorsun çalışan?"

Al işte şimdi ne açıklama yapacağım. 'Arkamda leğen var eve hayvan attım onu yıkayacağım' mı diyeyim

SADECE BANA GÜL (Yoonseok - Sope)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin